Kredinin ne olduğunu bilmeyen kalmamıştır herhalde. Üniversite öğrencisinden asgari ücretin altında emekli maaşı alan emekliye, maaşı olmadığı halde geçerli bir kredi skoru olandan hasadını ne zaman paraya çevireceği belli olmayan çiftçiye kadar herkes bu sihirli parayla tanıştı artık. Giderek daha kolay alınmaları ve her türlü ihtiyaç için tasarlanmaları dışında kredi dünyasında değişen bir şey yok. Hayatımızı bu kadar kolaylaştıran ve cennete çeviren başka bir şey olamaz herhalde? Ne dersiniz, sizce de öyle değil mi?
Hane halkı borçlanması, kredi kartını ödeyemeyenler, evlerini kaybedenler ve daha birçokları. "Gırtlağıma kadar borçtayım" diyenlerin sesini bile işitmez olduk. Kolay kredi hayatımızı yeniden çiziyor. Ne hayat ama!
Kredinin ekonomik tanımını herkes biliyordur mutlaka. O nedenle biz sosyo-psikolojik tanımını vermekle yetinelim. Kişilerin aslında olduklarından daha varlıklıymış gibi yaşamasına imkan veren şeye kredi diyoruz. Toplumun krediyi geçerli bir norm olarak kabul etmesi kendine hayranlığı ve maddiyatı teşvik eden bir kültür yaratıyor. Kişiler, maddi güçlerinin yetmediği şeyleri kredi yardımıyla satın alarak kendilerine olan hayranlıklarını pekiştirmiş oluyorlar. Böylece kredi ile bir şeylere sahip olan herkes kendini zengin, başarılı ve özel hissediyor.
Çok değil bundan 20 yıl önce parası olmayan ne ev kredisi alabilirdi, ne de otomobil. Finans kuruluşları yaşam tarzınız ile başkalarına sunduğunuz imajınızı gerçek varlığınızla daima kıyaslarlar ve kredi kararlarını buna göre verirlerdi. Bir evin gerçek değerinin %80'ini karşılayacak paranız yoksa, arabanın %90'ını alacak paranız yoksa asla onlar için kredi alamazdınız. Bugün ise her şey çok kolay. Sadece hayal etmeniz yeterli. Hayal ile gerçek arasındaki mesafe artık çok kısa. Çok az bir çaba ile her şeye sahip olabilirsiniz.
En yakınınızdaki lüks otomobil bayiinden içeri girip istediğiniz aracı satın alabilirsiniz. Aldığınız ücretle ailenizi nasıl geçindireceğiniz, çocuklarınızı nasıl okutacağınız, nasıl barınıp neyle geçineceğiniz düşünülmeden gerekli kredi size hemen verilecektir. Artık zenginmiş gösterisinde bulunabilirsiniz. Serveti kazanmak yerine ödünç aldığınızın farkında olmanız da gerekmiyor. Bu parayı kendiniz kazanmış gibi gösteriş yapabilirsiniz.
Üstelik toplum size harcamaların altından nasıl kalkacağınızı, neyle geçineceğinizi, çocuklarınızı nasıl bakacağınızı sormayacaktır. Çünkü bu tür soruları toplum nezaket kuralları dışında sayıyor ve kabalık olarak görüyor. Ama arabanızın, evinizin, kıyafetlerinizin değerini sormak normal sayılıyor. Yani daha açık söylersek borçları söylemek ayıp, sahip olduğunu söylemek normal. Ne toplum ama!
Bugün artık kredi, statü arayışının sembolü haline gelmiş ve bağımlılık yaratmıştır. Kredi kendimizi önemli ve diğer insanlardan iyi hissetmemizi sağlıyor. Fakat bir gerçek daima görmezden geliniyor: Herkes zengin olamaz!
Almanya'da 20 yıl önce yoksullar toplam nüfusun %11,3'ünü oluşturuyordu; bugün ise %15'ten fazlası. Dünyadaki fakirlik giderek artarken kredinin yarattığı zenginlik yanılsaması her gün yeni yoksullar yaratmaya devam ediyor. Daha 20-30 yıl önce insanlar borçlu olmaktan utanırlardı. İstenmesi bile başlı başına bir utanç sorunuydu. Bugün ise kimsenin umurunda değil. Herkes sahte zenginliğini daha fazla insana gösterme derdinde. Artık bu toplumda hiçbir anlamı kalmadı biliyoruz ama yine de son bir kez daha tekrarlayalım: Borçlu olmaktan utan!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder