20 Mart 2012 Salı

Challenger kazası ve küresel kriz

28 Ocak 1986 tarihinde dünya havacılık tarihinin en trajik kazası gerçekleşir. Uzay Mekiği Challenger kalkışından 73 saniye sonra yedi mürettebatı ile havada infilak eder. Kazanın aydınlatılması için eski astronot Neil Armstrong’tan Boeing uçaklarını geliştiren mühendis Joseph Sutter’a kadar konusunda ülkenin en önemli kişilerinden oluşan bir komisyon oluşturulur. Rogers Komisyonu adındaki araştırma kurulunun en önemli ismi şüphesiz ki çağın en büyük teorik fizikçilerinden (kanımca en büyüğü) Richard Feynman’dır. 1965 Nobel Fizik Ödülü sahibi olan Feynman, aykırı bilimsel kişiliğiyle daima ilham verici bir bilim insanı olabilmeyi başarmıştır.

Rogers Komisyonu kazanın nedeniyle ilgili raporunu 9 Haziran 1986 tarihinde açıklar. Kazaya yakıt tankında yer alan küçük bir yuvarlak halkanın sebep olduğu belirlenir. Feynman’ın bulgusu da bu yöndedir ama komisyon raporu hazırlarken Feynman’ın tuhaf fikir ve araştırmalarını kullanmadıklarını ve rapora koymadıklarını belirtir. Bu şaşkınlık verici bir durumdur. Dünyanın en iyi fizikçisinin fikirleri neden rapor konusu dışında bırakılmıştır?

Davranışçı Finans’ın çığır açıcı kitaplarından  biri Jonah Lehrer’in Proust was a Neuroscientist (Proust bir sinirbilimciydi) adlı eseridir. Lehrer bu kitapta, bugün davranışçı finansın araştırma alanına giren sinirbilimi ile ilgili birçok bilimsel tespitin Fransız yazar Marcel Proust, Stravinsky veya Walt Whitman gibi sanatçılar tarafından yapıldığını anlatır. Bilimin köklerinin toplum içinde olduğuna işaret eder. İşte Feynman’ın tespitlerinin Rogers raporunda dikkate alınmamasının nedeni de burada saklıdır. Feynman bir fizikçi gibi değil, risk yöneticisi gibi hareket etmiş ve çağının 30 yıl ötesindeki düşünce şekli, komisyondaki diğer bilim adamları tarafından algılanamamıştı. Dünyanın en ilham verici fizikçisi Feynman bir risk yöneticisiydi. Ve 1986 yılında NASA’da yaptığı araştırmalarda sadece Challenger’in düşüş nedenini değil, aynı zamanda 2007 yılında başlayan küresel finansal krizin nedenini de tespit etmişti.

Feynman’ın dehası

 Feynman raporun hazırlama döneminde gruptan ayrı bir çalışma şekli benimser. Uzay mekiğinin karmaşık çalışma yapısını ve patlama anını bir ilkokul öğrencisinin anlayabileceği tanımlamalarla televizyondan tüm dünyaya anlatır. Feynman’ın kendi araştırmaları sonucu ortaya çıkardığı en önemli sonuç NASA’daki mühendisler ile üst düzey yöneticiler arasındaki iletişimsizlikti. Feynman kişilerle yaptığı görüşmelerde üst düzey yöneticilerin uzay mekiğiyle ilgili en temel kavramları bile hatalı bildiklerini ve konulara hakim olmadıklarını görmüştü.

Feynman, üst yöneticilerden mekiğin büyük bir kazaya uğrama ihtimalinin yüzbinde bir olduğunu öğrenir. Feynman bu orana gülümseyerek şu karşılığı verir: “Bu çeşit bir risk değerlendirmesi kazadan sonraki 274 yıl içinde her gün uzaya yeni bir mekik göndermek ile aynı olasılık değere eşit. Peki öyleyse kaza nasıl gerçekleşti?”

Feynman, mekiğin büyük bir hasara uğrama olasılığından geri giderek her bir küçük parçanın başarısızlık riskinin ne olduğunu araştırır. Aldığı cevaplar yüzmilyonda bir şeklindedir. Feynman böyle bir sayının bilimsel kesinlikle hesaplanmasının mümkün olmadığını söyler. Bu durumda mekiğin yüzbinde bir olarak ölçülen düşme riski iyi niyetli bir yönetim yaklaşımından öteye bir şey ifade etmeyeceğini düşünür. Yani rakam çılgın bir hayaldir. Ona göre mekiğin düşme ihtimali yüzde birdir.

Feynman bu kez mühendislere aynı soruyu sorar: “Mekiğin düşme ihtimali nedir?” Mühendislerin cevabı ellide bir ile yüzde bir arasında değişir şeklindedir. Feynman mühendislerden gelen cevapla hem kendi olasılığının doğru olduğunu, hem de yöneticilerin mühendislerle görüş alışverişinde bulunmadığını anlar. Ona göre kaza bilimsel değil ahlaki bir başarısızlıktır. Risk rakamları sadece halkı rahatlatmak için kullanılmaktadır.

Feynman, bir şeyin özünü anladıysak onu her düzeyde anlayabiliriz demişti. Yıllar önce Challenger kazası için ortaya koyduğu gerçekler 2007 yılında başlayan ve hala devam eden finansal krizin de nedenini açıklamaktadır: Risk yönetimindeki başarısızlık!

Son derece karmaşık finansal enstrümanların, bilimsel olduğu savunulan matematiksel risk yönetim teknikleri ile yönetileceği düşünülmüştü. Her enstrüman için milyonda hatta milyarda birlerle gösterilen olası başarısızlık rakamları sunulmuştu. Halka ilişkiler bu bol sıfırlı rakamları insanlara sıfır riskli olarak göstermişti. İnsanlar, tarafımca “sıfırlama etkisi” adı verilen bir efekt ile etkisizleştirilmişti. 9,98 rakamının 10’a yuvarlanması gibi milyonda birlerle ölçülen olası başarısızlık rakamları sıfıra yuvarlanmış ve sıfır olarak algılanmıştı. Bir ayının sizi ısırma ihtimali milyonda birdir dendiğinde bunu sıfır olarak algılamayacak insan pek yoktur herhalde. İşte, bu algılamanın sonucunda  tarihin en büyük finansal krizi yaratılmıştı.

Öte yandan risk yöneticilerinin tıpkı NASA’daki yöneticiler gibi gerçeklerden haberdar olmadığı, ürünlerin doğalarını ve gerçekte ne tür riskler yaratabileceklerini bilmedikleri ortaya çıkmıştır. Liar’s Poker adlı kitapta hikayesini öğrendiğimiz ve mortgage finans sisteminin babası (godfather) olarak kabul edilen Salomon Brothers adlı eski bir yatırım bankasının başkan yardımcısı Lewis Ranieri, yıllar sonra verdiği bir demeçte, mortgage bonoları ile ilgili olarak, tarihin en büyük iskambilden kalesini keşfettiğimiz hiç ak­lımıza gelmezdi demişti. Sanırız bu örnek risk yönetimindeki algılamanın nasıl olduğunu göstermeye yetecektir.

Feynman’ın bulguları Rogers raporunda kullanılmamıştı. Jonah Lehrer’in yukarıda anılan kitabına atfedersek çünkü o bir risk yöneticisiydi. Hem de ekonomi tarihinin en ileri görüşlü risk yöneticisi.

Hiç yorum yok: