Başarı hikayeleri son zamanlarda oldukça revaçta. Kitaplar, eğitim seminerleri, nutuk atanlar veya liderler sözlerine hep bir başarı hikayesi ile başlar oldular. "İnsan İsterse" adında beş ciltlik bir kitap serisi bile var. Temel yaklaşım hep aynı. Bir ünlü buluyorsunuz. Onun geçmişini kurcalayıp sarayda doğmadığını ispat ediyorsunuz. Okuyucuda bir güven ve inanç yarattıktan sonra da nasıl büyük bir kişi olduğunu açıklıyorsunuz. İnsanları şaşırtarak "sen de yapabilirsin" demeye getiriyorsunuz. Sonra da paraları cebe indiriyorsunuz. Atatürk'ten Einstein'a kadar tüm çarpıcı kişilikler, bir "zavallı edebiyatı ve rasyonalitesi" ile yontularak, "ahmakça neden sonuç ilişkileri" kurularak ve en sonunda savunmasız insana belli bir fiyattan paketlenerek piyasa sisteminin satılık mallarına döndürülüyor. Talep artınca pazar da giderek büyüyor tabi.
Genel geçer bir başarısızlık tanımından yine genel geçer bir başarı tanımına evriltilerek ortaya çıkarılan bu hikayeler elbette ki savunmasız ve eleştiri yeteneğinden yoksun insan için ilham verici olabilir. Hatta gerektiğinden fazla ilham verdiğini bile söyleyebiliriz. İşte bu noktada asıl sorulması gereken soru şu: Bu tarz hikayecilik, dinleyen ya da okuyan insan için başarı getirir mi?
Slovenya'nın en önemli düşünürlerinden Renata Salecl bu konuda aynen şunu söylüyor. Seçimini yapıp kendini adadığı takdirde herkesin başarı ve şöhret dolu bir hayata ulaşabileceği mesajı, sayısız insanın erişilmez bir fantazinin peşinde hayatlarının temel unsurlarını bir kenara bırakmasına yol açmıştır. 5 ciltlik "İnsan İsterse" serisi yapan zihniyet acaba bu düşünürün şu kısa sözünü hiç düşünmüş müdür?
Rus bayan tenisçiler Kurnikova ve Sharapova'nın olağanüstü başarılarının ardından Rusya'nın her yanı tenis kortu doldu. Ücra köylere bile kort yapıldı. On binlerce çocuk tenise başladı. Yoksul Rus anne ve babalar küçük çocuklarının birer şampiyon olacağı rüyasına tutulmuştu. Yoğun idmanlar için zaman ve para olarak büyük fedakarlıklar yaptılar. Çoğu zaman ellerinde ne varsa satıp çocuklarının tenis giderleri için harcadılar. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Bugün dünyanın en önemli ilk 20 bayan tenisçisi arasında sadece bir tane Rus var. En başarılı on çocuk tenisçi arasında ise sadece 2 Rus var. Muhtemelen onlar da bir süre sonra kaybolup gidecekler. 5 ciltlik "İnsan İsterse" serisi yapan zihniyet acaba bu bilimsel gerçekleri hiç düşünmüş müdür?
ABD'de spor yapan 10.000 çocuktan sadece 1 tanesi spor bursu alıyor. Bu 10.000 çocuktan sadece 6 tanesi profesyonel oluyor. İçlerinden yıldız olmayı başaranlar ise milyonda birler seviyesinde olasılığa sahip. Bırakın bu kitapları okuyanlara, bu çocukların anne babalarına bile çocuklarının yıldız olma ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu söylemek bile fayda etmeyecektir. Bu tür başarı kitapları gibi spor ve eğlence pazarlamacılığı da herkesin yıldız olarak toplumsal sınırların üstüne çıkması gerektiği fikrini pompalayıp duruyor. Sonunda da Tiger Woods sendromu denilen şeye yakalanarak çocukları erken yaşlarda bir şeylerle uğraşma yönünde bıktırıyoruz.
Bu hikayelerin bizi bu kadar cezbetmesinin nedeninin ne olduğuna gelince Avusturyalı filozof Robert Pfaller'in "interpasiflik" adını verdiği kavram mükemmel bir izah sunuyor. Bu tür hikayeleri okuyanlar, o ünlü ile kendi aralarında bir özdeşleşme arzusu duyduklarını sanırlar. Ama Pfaller'e göre bu doğru değil. Asıl olan, bazı şeyleri kişi adına deneyimlemekle yükümlü olan vekili ile ünlü arasındaki özdeşleşmedir. Yani gerçek benliğin değil vekil benliğin bu tür hikayelerden etkilenerek tecrübeye giriştiğini söylüyor Pfaller. Tıpkı Sırbistan'da cenazede kendi yerine ağlasın diye ağlayıcı tutan kadınlar gibi.
Kısaca özetlemek gerekirse bu tür hikayeler, faydasız olmaları bir yana, kişiye zararlıdırlar da. Rus çocuk tenisçiler örneğindeki gibi büyük maddi ve manevi kayıplar yaratırlar. Ya da ABD çocuk spor piyasasındaki gibi açık istatistiksel trajediler. Kişilik açısından ise gerçek benliğin değil, vekil benliğin "deneyelim görelim bakalım" türünden zaman, para ve fırsat kayıpları.
Bu tür kitapları okumayın demeyeceğiz. Okuyup okumamak size kalmış. Biz sadece şunu söyleyebiliriz: Yerine ağlayacak birini ararsan yardımcı oluruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder