Şilili madenci iş bıraktı, yas tuttu. Basınımız haberi "Soma'nın acısı Şili'den duyuldu" şeklinde verdi. Ne dersiniz, sizce de öyle mi?
Şilili madenci dört yıl önce 69 gün yer altında kaldı. Yaşam odasında bekledi. Sonra burnu kanamadan yeryüzüne çıktı. Basınımız haberi "Bizde olsa 3 günde kurtarırdık" manşetiyle verdi. Ne dersiniz, sizce de öyle mi?
Alman ARD televizyonu 2002 yılında alışılmadık bir reality show yayınlar. Dört bölümlük show sansasyonel bir başarı yakalar. Berlinli bir aile, 100 yıl öncenin şartlarına göre oluşturulmuş bir çiftlikte hayatlarını geçireceklerdir. 1902 yılının araç gereci ve çevre düzenlemesiyle sonbahar ve kış. Otlaklar ve ahırlar işletilerek hayatlarını kazanacaklardır. Üstelik 1902 yılında yaşamış bir ailenin tüm lüksüne de sahiptirler. Araçların nasıl kullanılacağı, işlerin nasıl yapılacağı ve gerekli diğer tüm bilgiler de kullanım kılavuzlarında yazılıdır. Babanın mühendis, annenin eğitimci olduğu Boro ailesi 3 de yetişkin çocukları ile yeni hayatlarına başlarlar. Yıllardır hayalini kurdukları yaşam gerçek olmuştur artık.
Fakat terslikler de hemen başlar. Samanlar zamanında içeri alınmadığı için çürür. Aile kendilerine gerekli samanı edinebilmek için büyükbaş bir hayvanını satar. Kümes hayvanları ile kurulan kişisel ilişki kesim anında tartışma çıkarır. Aile üyelerinden bazıları vejeteryan olduğu için yemeyi reddeder. Dövülen tahıl lezzetlidir ama saklanan havuçları kimse beğenmez. Sonunda ortaya soğuk duş etkisi yaratan bir sonuç çıkar: Aile sürekli özendiği bu hayatı başaramamıştır.
Başarısızlığın nedeni bir grup bilim insanı tarafından araştırılır. Eski araç gereçleri kullanacak ve eylemleri yerine getirecek geleneksel eylem bilgisine sahip olunmadığı için aile başarısız olmuştur. Yıllar önce Erich Fromm'un da ortaya koyduğu bir gerçektir bu: "İnsan olmak üç boyutta gerçekleşir: Düşünme, hissetme ve eylem."
Gel şimdi Almanya'daki yüz yıllık çiftlik evinden Soma'ya gidelim. Boro ailesi eylem gücündeki zayıflık nedeniyle başarısız olmuştu. Peki ya sen?
İnsan olmak üç boyutta gerçekleşir demiştik. Düşünme boyutunda sorun yok; iş koşullarının kötülüğü, denetim eksikliği, yapısal yetersizlikler, hepsini fark ettin. Hissetme boyutunda da çok iyisin; hemen yöreye gittin, yardıma koştun, para topladın, çocukların eğitimi için ne gerekiyorsa yapacağını söyledin. Ama eylem boyutunda sen de Boro ailesi gibi başarısız oldun. Nasıl mı?
Şili'deki madenci dört yıl önce 69 gün yaşam odasında hayatını devam ettirirken "Bizim madenlerimizde yaşam odası var mı?" diye sordun mu? "Ben de kendi madencim için aynısını istiyorum, yoksa çalışmam" dedin mi? "Şilili madencinin yaşadığı bir gün benim madencimin de başına gelir; şimdiden tepki verip uyarayım" dedin mi? Hiçbirini demedin. Dua ederek Şilili madencinin kurtarılmasını bekledin. Bunda oldukça başarılı oldun ama bir şeyi gözden kaçırdın: Aynı şey bir gün senin başına gelirse yaşam odan olmadığını!
Şimdi anlıyor musun Şilili neden Soma için yas tutuyor, işi bırakıyor. Basının dediği gibi senin acını oralardan hissettiği için değil. Onun derdi bambaşka. Kendi maden sistemine uyarı yapıyor. Aynı kaza bizde olursa aynı duruma düşmeyelim diye ikaz ediyor. Sadece düşünmüyor, hissetmiyor, aynı zamanda eyleme geçiyor. Yani senin bir türlü yapamadığın, ya da yaptığında hep geç kaldığın şeyi yapıyor.
Kısacası sevgili halkım, senin eylem gücün de tıpkı Boro ailesininki gibi. 100 yıl öncenin işini 100 yıl sonra yapıyorsun. 4 yıl önce yapılması gerekeni şimdi yapmaya çalışıyorsun. Uzatmayalım, Soma için suçlu arıyorsan yorulma!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder