Fazla düşünülmemiş sorulara verilen alelade cevapların popüler kültürün kese kağıdıyla paketlendiği söyleşiler hazırlamasıyla ünlü Ayşe Arman'ın bu haftaki konusu kadın orgazmıydı. 15.yüzyıl feodalitesine derin bir romantizm duyan bizim gibi topluluklarda bu tür konuların bağlamı içinde bile tartışılması büyük cesaret isterken, gazete köşelerine servis edilmesine hayranlık duymamak elde değil. O nedenle yazılanları gözden geçirmeye karar verdik. Türk kadınının orgazm gerekçeleri içinde "bedava" tanımlaması dikkat çekiyordu. Modern ülkelerde yapılan araştırmalarda genellikle "rahatlatıcı", "birleştirici" gibi gerekçeler sıralanır oysa ki. Kadın cinselliğinde de bir "sadaka kültürü"nün oluştuğu yönündeki sosyal medya paylaşımımıza gelen yanıtlardan biri konunun başka bir boyutunu vurguluyordu: "Bizim şirketteki bazı arkadaşlar için geçerli değil." Aslında söylemek istediği şey kadınların iş hayatında zam almak, iş bulmak, terfi etmek gibi nedenlerle cinsel değiş tokuşa girdikleriydi. Konuyu biraz araştırdığımızda erkekler için bu tür hikayelerin anlatılmadığını gördük. Ama kadınlar için anlatılan hikayelerin haddi hesabı yoktu. "İş hayatında başarı için her şey mubahtır fenomeni" gibi bir durum oluşmuştu. Aslında iş hayatında olan herkesin biraz dilindedir bu konu ama sonuçta bilimsel istatistik olmayınca ispatı zordur. Hal böyle olunca biz de araştırma konumuzun rotasını biraz değiştirdik. "Her şey mubah fenomeni"nin nasıl ortaya çıktığını araştırmaya başladık. Acaba suçlusu kadınlar mıydı?
Gelin şimdi finans dünyasının arka sokaklarındaki dedikodulardan bilimin kasvetli laboratuvarlarına girelim. Evrim Psikolojisinin kurucularından sayılan Amerikalı antropolog Donald Symons geniş bir veri tabanı kullanarak tüm ülke halklarının kur yapma, flört ve evlilik dışı ilişkilerde birbirlerine ne tür hediyeler aldıklarını araştırıyordu. Beş grup hediye yöntemi tespit etti: 1) Yalnızca erkeğin hediye vermesi; 2) Hem erkeğin hem kadının vermesi; ama erkeğin hediyesinin parasal yönden daha değerli olması; 3) Hem erkeğin hem kadının hediye vermesi ama hediye değerlerinin önemsenmemesi; 4) Hem erkeğin hem kadının hediye vermesi; ama kadının hediyesinin daha değerli olması; 5) Yalnızca kadının hediye vermesi.
Dünya üzerindeki ülkelerin hediye anlayışları bu beş gruptan birine giriyordu. Fakat Symons'un dikkatini bir şey çekmişti. Dördüncü ve beşinci kategorilere uyan tek bir ülke bile yoktu. Yani kadınların parasal yönden erkeklerden daha değerli hediyeler aldıkları ya da sadece kadınların hediye aldıkları bir toplum bulunmuyordu. Toplumların %79'u birinci gruba, %5'i ikinci gruba, %16'sı ise üçüncü gruba giriyordu. İşte Symons o anda aradığı yanıtı bulmuştu.
Kur yapma, flört ve evlilik dışı diğer ilişkilerdeki bu hediye kültürü insan ekonomisi açısından tek bir gerçeği işaret ediyordu. Cinsellik, kadınların bahşettiği, erkeklerin çok değer verdiği bir konu olduğu için cinsel alışverişte güç kadının eline geçmişti. Yani en kaba haliyle söylersek "seks eşittir hediye".
Psikologların görüşme yoluyla yaptıkları bazı araştırmalarda iş hayatında "hediye almak" (terfi, zam vs.), fiziksel açıdan güçlü bir erkeğe duyulan tutkuya eşdeğer bir heyecan yaşatıyordu. Cinsel değiş tokuş karşılığı alınan zam ya da terfinin fiziksel bir koruma sağlayacağı açık olduğundan bu bulgunun doğru olma ihtimali oldukça yüksek.
Genellikle kişilerin etik değerlerindeki zayıflıkla bağdaştırılan "Her şey mubah Fenomeni" aslında tek bir şeyle ilişkilidir: Hediye anlayışımızla.
Şimdi dönüp geçmişe şöyle bir bakalım. Acaba hediye anlayışımız ilk üç grubun dışında mı değil mi? Kişisel yanıt farklı olabilir elbette ama toplumsal kodlar ilk üç grup içinde olduğumuzu söylüyor.
Öyleyse yapılması gereken tek bir şey var. İnsanları, ağızdan ağza yayılan gerçek olup olmadığı bile belli olmayan hikayelerle yargılamak yerine düşünce sistemini biraz zorlamak ve şu eşitliği değiştirmeye çalışmak: "Seks eşittir hediye!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder