31 Ağustos 2008 Pazar

Kısa bir kriz değerlendirmesi

Bugünlerde Amerikan bankacılık sistemiyle ilgili duyulan tek şey: Kriz!.. Bankalar kredileri durdurdu!.. Krizin eşiğindeler!.. Fed bankaları fonlamaya yetişemiyor!.. Bu söylentiler altında bankaların, aktiflerinin kalitesi hakkındaki yorumlarına da şüpheyle bakılıyor. Bu yıl içinde fona aktarılan dokuzuncu banka olan Columbian bank son mu olacak, yoksa büyük çöküşlerde yaşayacak mıyız?

1980-90 yılları arasında, 747 bankanın batmasıyla sonuçlanan bankacılık kriziyle (Saving&Loans Crisis) kıyaslandığında açılan yaralar daha az olsa da, tahribatın daha yüksek olduğu tartışılmaz.

Amerikan mevduat güvence fonunun (FDIC) kara listesindeki bankaların toplam aktif büyüklüğü 76 milyar $ gibi sınırlı bir seviyede bulunuyor. Fakat yakın izlemede yer almayan IndyMac adlı bankaya el konmuş olması kafaları karıştırdı.

Tarihsel perspektifte bakıldığında, 2005 ve 2006 yıllarında batan banka bulunmazken, geçen yıl 3 banka fona devredildi. Bu yıl bu rakamın 9'a ulaşması, pazarda yer alan 8000'e yakın banka içinde önemli bir rakam olarak görünmemektedir. 13.4 trilyon $ aktif büyüklüğe sahip pazarda 76 milyar $ tutarındaki sorunlu aktifler önemsiz bir yüzde oluşturmaktalar. 1930 yılındaki, 9000 banka, 2.37 trilyon $'ı yokeden büyük buhranla karşılaştırıldığında, ekonomist Roubini'nin dediği gibi "tarihin en büyük krizi" olmadığı açıktır.

Rakamların bazıları problemi küçük gösterme eğilimi içinde yorumlanırken, FDIC'in hazineden, muhtemel batışları finanse etmek için 500 milyar $ talep etmesi şüphe uyandırmaktadır. Öte yandan 10 trilyon $'lık mortgage piyasasının %5o'sini elinde bulunduran Fannie Mae ve Freddie Mac için Ben Bernanke'nin, senatodan açık çek istemesi ve alması da bir diğer şüpheli gelişmedir. Fed'in JP Morgan'a 30 milyar $ nakit enjekte etmesi karşılığında JP Morgan'dan istenen tek şey aktif değeri sıfırın altına düşen Bear Stearns'i bünyesine almasıydı ve o da bunu yaptı. Görüldüğü gibi ekonominin önemli aktörleri mortgage balonunun patlamaması için büyük çaba harcamaktalar.

Muhasebe standartları kurulunun (FASB), yangına körükle gider gibi enflasyon muhasebesini yeniden hayata geçirmesi aktifleri şişirirken, mark to market düzenlemesi ile yükümlülüklerdeki değer kaybı kar olarak finansal tablolara aktarılmaktadır. Temelde büyük bir likidite krizi özellikleri gösteren sorun bu yanlış uygulamalarla, gelecekte de etkisini sürdüreceği düşüncesini uyandırmaktadır.

Amerikan bankaları, ticaret hayatı için en önemli likitide sağlayıcısı. Son yıllarda bunu seküritizasyon yöntemleriyle yapıyordu. Menkul kıymetleri ihraç eden ihraççılar "rating"den başka hiçbir şeyle ilgilenmediler. Çünkü satılan bonolar gayrimenkul teminatlı ve gelecek dönemlerdeki nakit akışlarının güçlülüğüyle itfa ediliyordu. Amerikan halkı ahlaklıydı ve borcunu gününde öderdi. Fakat sonra anlaşıldıki, halkın büyük bir kısmı güvenilmez ve ahlaki değerlerden yoksundu. Tahakkuklar artınca "rating"lerinde anlamsız ve güvenilmez olduğu anlaşıldı.

Teknik olarak batmaz kabul edilen konut kredileri geliri olmayanlara dahi verilirken, bugün durma noktasına gelmiştir. Amerikanın üçüncü büyük bankası 2. çeyrekte 9.1 milyar $ zarar açıklarken, konut kredilerini de durdurmuştur. Bank of Amerika ve Citizens Bank da tahakkukların yüksek olduğu bölgelerde kredileri durdurmuştur.
Balonun epeyce hava kaybettiği kesindir. Patlayıp patlamayacağını ise zaman gösterecek...

Hiç yorum yok: