Subprime krizinin yeni bir döneme girdiği ve şirketlere toplam zararın 1 trilyon $'ı bulacağı söyleniyor. Princeton Üniversitesi ekonomi profesörü H.S.Shin, krizin finansal sisteme maliyetinin kabaca 500 milyar $'ı bulduğunu ve reel ekonomiye sıçradığını vurguluyor. Kredi kartları, bireysel ve ticari kredi zararlarının ise yakında subprime zararlarını geçeceğinin altını çiziyor. Ona göre, asıl mesele prime kategorideki kredilerin, düşen konut fiyatlarından ne kadar etkileneceği.
IMF'nin krizin toplam maliyeti hakkındaki tahmini de Shin'den farklı değil. 945 milyar $. Bundan sonra neler olacağı büyük merak konusu.
Şu ana kadar FED, sıkıntılı finansal piyasalara nakit enjekte ederek krizin derinleşmesini önlemeye çalıştı. Wall Street bankalarının borçlanma maliyetlerini düşürmek için benchmark faiz oranını %2'ye çekti. Bunun sonucunda bankaların aktiflerindeki değersiz kağıtlar teminat alınarak kısa vadeli nakit pompalandı. Yapılanlar üniversitelerin ekonomi bölümlerindeki öğrencilere öğretilen Merkez Bankalarının görevlerinden oldukça farklıydı.
Fakat krizin reel sektöre bulaşması yine de önlenemedi. Konut kredilerinde tahakkukların ve icraların artması, yeni ve alım gücüne sahip nitelikli müşterilerin azalması, konut fiyatlarını %30-40 düzeyinde geriletti. Kredi geri ödemelerindeki bozulma sonucunda bankalar kredi arzını daraltarak faizleri yükselttiler.
Kongre yükselen faizlerle durma noktasına gelen, Amerikan sanayinin lokomotifi otomobil sektörünü canlandırmak için 4 milyar $'a ihtiyacı olduğunu ve bu sayede 25 milyar $ tutarındaki düşük faizli taşıt kredisi paketini hayata geçirebileceğini bir mektupla Beyazsaraya iletti. Planın hala görüşüldüğü; olumlu sonuçlanması halinde 25 milyar $'ın ilk yıl, 15 milyar $'ın ikinci yıl ve 10 milyar $'ın üçüncü yıl olmak üzere toplam 50 milyar $ kredinin aktive edileceği sektör yetkilileri tarafından belirtiliyor. Kongrenin de 7.5 milyar $'ı kredi tahakkukları için koruma fonuna aktarması bekleniyor.
Tüm bu iyileştirme çabalarına baktığımızda, temel ekonomi kuramlarına ters uygulamalarla krizin çözülmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır. Bankalar kredi arzını daralttıkça, FED, borç krizini, halkı ve devleti daha fazla para harcamaya sevkederek çözmek istemektedir.
Burada gözden kaçan önemli bir gelişmenin altını çizmek istiyorum. Lombard Street Research tarafından sağlanan veriye göre, Amerikadaki M3 para arzı Temmuz ayında 50 Milyar $ azalma gösterdi. Bu kayıtların tutulduğu 1959'dan beri en büyük aylık düşüşe işaret etmektedir. M3 para arzı, ekonomistler tarafından bir ekonomideki tüm para arzını tahmin etmek için kullanılan en geniş ölçü olarak bilinmektedir. Nakit ve tüm likit banka enstrumanlarını içeriyor. Sözkonusu düşüş bazı çevrelerce doların çöküşü olarak değerlendirilmektedir.
Krizin bundan sonra hangi alanlara sıçrayacağı ve hangi önlemlerle yayılmasına karşı konulacağı merak konusu olsa da, krizin oluşumunda başta FED ve diğer düzenleyici kurumların piyasanın akışı yönünde rüzgar yaptıkları açık bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder