Finansal krizin başlamasıyla birlikte, bir zamanlar sadece rating kuruluşlarının ve banka yöneticilerinin kullandığı bazı kavramlar daha sık anılmaya başlandı. Bunlardan biri de kaldıraç oranı.
Finansal piyasaların her gün yükseldiği yani ekonominin şaha kalktığı (boom) dönemlerde, en önemli kar mekanizması olan kaldıraç, krizin başlamasıyla birlikte şirketler için nasıl tehlikeli bir silaha dönüştüğünü yakından görmeye çalışalım.
Temel muhasebe eşitliği denilen formülü herkes bilir.
Varlıklar = Yabancı Kaynaklar + Sermaye
İşte, her şey burada saklı. Eğer bu formül iyi anlaşılırsa, bugün içinde bulunduğumuz kredi krizi de kolayca kavranabilir.
Formül basit olarak, bir varlık (örneğin ev) veya varlıklar topluluğunun (örneğin bir şirket), borç alınan bir parayla mı (kredi), yoksa sahip olunan parayla mı (sermaye) elde edildiğini gösterir.
Bu basit denklemin bir tarafının, diğer tarafına eşit olması gerekir. Eğer varlıkların değeri düşerse, sermaye de aynı oranda azalır. Varlıkların değeri sermayeden daha fazla düşerse, sermaye sıfırın altına iner.
Bir ev satın alacağımızı düşünelim örneğin. 100.000 YTL olan ev bedelinin 20.000 YTL’sini biriktirdiğimiz parayla (sermaye), 80.000 YTL’sini bir bankadan aldığımız konut kredisi ile (yabancı kaynak) ödediğimizi varsayalım. Kaldıraç oranımız 5 olur.
Kaldıraç =Varlık (100.000) / Sermaye (20.000) = 5
Hesaplamada bir hususu gözden kaçırmayalım; temel muhasebe eşitliğinin iki bileşenini kullanarak kaldıraca ulaştık.
Yüksek kaldıraç oranı, sermayeniz üzerindeki kar/zarar potansiyelini arttırma anlamı taşır. Bu durumu daha iyi anlamak için, temel muhasebe eşitliğini kullanarak birkaç senaryoyu değerlendirelim. İlk 2 senaryo için, kaldıraç oranının 5 olduğu yukarıdaki örneği kullanalım.
· Evin değeri 10.000 YTL artarak 110.000 YTL olsun. Varlıklar=Yabancı Kaynaklar+Sermaye eşitliğini hatırlayalım. Bu durumda; 110.000 YTL (ev)= 80.000 YTL (konut kredisi) + 30.000 YTL (sermaye). Yani 20.000 YTL olan başlangıç sermayesi, 10.000 YTL artarak 30.000 YTL’ye ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle başlangıç sermayesi %50 net getiri sağlamıştır. (10.000/20.000)
· Evin değeri 10.000 YTL azalarak 90.000 YTL olsun. 90.000 YTL(ev)=80.000 YTL (konut kredisi) +10.000 YTL (sermaye). Başlangıç sermayesi 10.000 YTL azalarak, 10.000 YTL olmuştur. Yatırımın net getiri oranı ise -%50 olur. (-10.000/20.000)
Peki, başlangıç sermayesi olarak 20.000 YTL değil de, 5.000 YTL koysaydık ne olurdu? Her şeyden önce kaldıraç oranımız 20‘ye yükselirdi. (100.000 YTL (ev)/5.000 YTL (sermaye)) Bu durum getiri oranını nasıl etkilerdi, şimdi de onu görelim.
· Evin değeri 10.000 YTL artarak 110.000 YTL olsun. 110.000 YTL (ev) = 95.000 YTL (konut kredisi) + 15.000 YTL (sermaye). Yani 5.000 YTL olan başlangıç sermayesi, 10.000 YTL artarak 15.000 YTL’ye ulaşmıştır. Başka bir ifadeyle başlangıç sermayesi %200 net getiri sağlamıştır. (10.000/5.000)
· Evin değeri 10.000 YTL azalarak 90.000 YTL olsun. 90.000 YTL(ev)=95.000 YTL (konut kredisi) -5.000 YTL (sermaye). Başlangıç sermayesi 10.000 YTL azalarak, -5.000 YTL olmuştur. Yani sadece başlangıçtaki sermayemi kaybetmekle kalmayıp, 5.000 YTL de kendi kendime borçlanmış oldum.
Bu son senaryoda yapılacak en doğru şey, kredi taksitleri bitene kadar evi elde tutmak olacaktır. Taksitlerin ödenemediğini düşünürsek, banka evi 90.000 YTL’ye satar ve parasını alır. Kalan 5.000 YTL ise, ABD mortgage kanununa göre, mevcut varlıklardan 5.000 YTL silinerek sağlanır ve muhasebenin temel eşitliği sağlanmış olur.
Şimdi bu tekil örnekten, mortgage krizinin küresel bankacılık krizine nasıl dönüştüğünü görelim.
Aktifler=Yabancı Kaynaklar+Sermaye eşitliği bankalar için de geçerlidir. Tıpkı bir kişinin, tasarruflarının üstüne bankadan aldığı krediyi ekleyerek ev alması gibi, bankalar da koydukları sermayeye, müşterilerden topladıkları mevduatı ekler ve kredi olarak müşterilerine dağıtırlar. Eğer verdikleri kredilerin değeri düşerse, bilanço dengesini sağlamak için, aynı tutarda sermayelerinden azaltmak zorundadırlar. Yukarıdaki dört senaryoya yeniden dönersek, eğer borçlu taksitlerini ödemezse, banka evi satar. Evin bedeli kredi tutarını karşılamaya yetmiyorsa, kalan kısmı banka zarar yazacak ve dengeyi sağlayacaktır.
Aşağıdaki tabloda büyük Amerikan bankalarının şu anki kaldıraç oranları yer almaktadır.
Banka Adı | Toplam Varlıklar (1) | Maddi Olmayan Duran Varlıklar (2) | Varlıklar (3)=(2)-(1) | Sermaye (4) | İmtiyazlı Hisse Senetleri (5) | Maddi Sermaye (6)=(4)-(2)-(5) | Kaldıraç Oranı (7)=(3)/(6) |
Citibank | 2.050 | 63 | 1.987 | 126 | 27 | 36 | 56 |
Bank of America | 1.831 | 91 | 1.740 | 161 | 24 | 46 | 38 |
JP Morgan | 2.252 | 69 | 2.183 | 146 | 8 | 69 | 32 |
Wells Fargo | 622 | 14 | 609 | 47 | 1 | 33 | 19 |
Goldman Sachs | 1.082 | 10 | 1.071 | 46 | 3 | 32 | 33 |
Morgan Stanley | 987 | 4 | 983 | 36 | 1 | 31 | 32 |
(milyar $ olarak)
Kaldıraç oranının hesaplanmasında;
-Bankaların, şeffaf olmayan politikaları nedeniyle, aktiflerinin değerini gösteren birinci, ikinci ve üçüncü seviye aktiflerinin (Level 1-2-3) oranını hesaplayamamaktayız. Bu nedenle toplam varlıklar bilanço değerleri itibariyle hesaplamaya dahil edilmiştir.
-Maddi olmayan duran varlıklar, nakde tahvil edilmelerindeki zorluklar nedeniyle indirim kalemi olarak dikkate alınmıştır.
-Son olarak, imtiyazlı hisse senetleri, adi hisse senetlerini temsil eden tüm sermaye sıfıra indirilmeden kullanılmayacağı için sermayeden indirilmiştir.
Tabloya baktığımızda, Citibank’ın 56 olan kaldıraç oranı, bankanın her 1 $’lık sermayesine karşılık 56 $ aktifi olduğunu gösteriyor. Yani başka bir ifadeyle, aktifteki %2’lik değer kaybı adi hisselerin çöpe atılması anlamını taşıyor.
Bankaların kaldıraç oranlarının yüksek olduğu ortadadır. Citibank’ın 2.1 trilyon $’lık aktifinin yanında, 1.2 trilyon $ tutarında bilanço dışı varlığının olması, bu oranın gerçekte daha da yüksek olacağına işaret etmektedir.
Geçen haftaki açıklamalarda, ABD Hazinesinin Citibank’ın 306 milyar $ tutarındaki değersiz toksik varlıklarını garanti ettiği belirtiliyordu. Temel muhasebe eşitliği gereği bu varlıklar zarar olarak yazılsaydı, şirketin hisse değerinin sıfırın altına düşeceği açıktır.
İşte, subprime, mortgage, bankacılık ve global krizin altındaki hikaye budur. Herkes, her yerde, kullandıkları kredilerle, gayrimenkulden hisse senedine, dövizden bonoya, yerel şirketlerden çok uluslu şirketlere büyük yatırımlar yapmışlardır. Karı arttırmak için yükseltilen kaldıraçlar, fiyatlar düşmeye başlayınca, tam bir kaosa dönüştü. Ve bu günlere geldik.
1 yorum:
kardeşim,1/4 kaldıraç muhabbeti yaparsan sorunlar bu dereceye varmaz sanırım.saygı duyarım.
Yorum Gönder