20 Ağustos 2014 Çarşamba

Finansal okuryazar değilsin ama finansal şeytansın!

Finansal okuryazarlığı kafaya taktık son zamanlarda. Halkımızı ızdıraptan kurtaracağız bu kez! Bölük pörçük çabalar giderek ivme kazanıyor. Beklenti büyük. İnsanlar artık hisse senetlerini fiyat/kazanç oranlarını bilerek alacak, konut kredilerinde en ideal paketi seçecek, fonların içeriğini bilerek yönetim ücretini hesaplayabilecek, bileşik faizi fx-3600 hesap makinesi çabukluğuyla hesaplayabilecek veya bireysel emeklilikte 10 yılı sevgiliyi bekler gibi keyifle bekleyecek. Hakikaten hayali bile güzel.

Yaygın eğitimler, televizyon programları, interaktif içerikler ve daha birçok materyal ile tam bir finansal okuryazarlık seferberliği yaşanıyor. Eğitimciler, karmaşık finansal ürünleri o kadar sevimli anlatıyorlar ki zannedersiniz hepsi Rahibe Teresa, hepsi Nihat Hatipoğlu; anlatılan da cennet tasviri, hakikate çağrı. Sunulan içerikler o kadar basitleştirilmiş ve hikayeleştirilmiş ki, zannedersiniz dinleyenler dünyanın en masum çocukları, inançlı müritler. Sizce ortada bir gariplik yok mu?

Finansın arka sokaklarını bilmeyenler için oynanan tiyatroda hiçbir tutarsızlık yoktur. Ama iRRasyonel gibi finansal sistemin kara deliklerini, çıkmaz sokaklarını ya da çarpık yapılaşmasını ortaya koymaya çalışan biriyseniz, kentin yüksek binalarının yanındaki "tenekeli mahalle"yi kolaylıkla fark edersiniz. Şimdi nefesinizi tutun ve bizi takip edin. Sizi finansal sistemimizin en berbat üç mahallesine götüreceğiz. Finansal piyasalarımızdaki en büyük üç "tezhagaltı" enstrümanı tanıyacağız. Bugüne kadar hiçbir metodik çalışmaya konu olmayan bu üç tenekeli mahalleyi bakalım beğenecek misiniz?

Ticaret ve finans hayatımızın en büyük karabasanı uzun yıllardır "hatır çeki" denilen enstrümandır. Tüm dünyada ilerli tarihlisi bile kabul edilmeyen çek denilen bu ticari enstrümanın bizde manevi duygularla ticarete sokulmasının adıdır hatır çeki. Diyelim krediye ihtiyacın var ve teminatın yok. Yandaki dükkana girer ve komşundan senin için bir çek yazmasını istersin. Ortada ne bir alım satım ne de ticaret vardır. Herşey sevgi ve saygıdan yapılır. Komşun çıkarır çek defterini ve yazar hemen bir tane. Mırın kırın mı etti yazmakta. O zaman karşılıklı yazarsınız. Sen de çıkarırsın çek defterini ve aynı tutarı yazar, imzalarsın. Böylece kimsenin kimseye borcu kalmaz. Kusursuz cinayet işlenmiştir artık. Götürürsünüz en yakın finans kuruluşuna, alırsınız krediyi. Bugün çek kullanıp da hatır çeki kesmeyen tacir pek yoktur. Bu tür işlemlerin büyüklüğünün milyar liraları bulduğunu biraz piyasa tecrübesi olan herkes tahmin eder. Hatır çeki belki de finansal sistemimizin en büyük kara deliğidir ve tamamen bize özgü bir modeldir. Dünyanın en geri kalmış ülkelerinde bile buna benzer "yaratıcı" bir enstrüman yoktur.

Finans dünyamızın belki de krediden sonraki en eski ürünü "paravan kredi" denilen üründür. Kredibiliteniz mi yok, bankalar size kredi vermiyor mu, dolandırıcı mısınız; hiç sorun değil. Kurarsınız köydeki "elti"niz üzerine bir şirket, ya da sevdiğiniz bir arkadaşınızdan rica edersiniz; onlar sizin yerinize bankadan krediyi alır ve size verirler. Geri ödemeyi siz yaparsınız artık. Banka krediyi o masumlara verdiğini düşünür ama sizin gibi usta bir dolandırıcıya vermiştir maalesef. Ülkemizde paravan kredinin yaygınlığı bilinen bir gerçektir. Hatta banka size kredi vermedi mi; ne yapmanız gerektiğini sorun. Muhtemelen "yardımsever" bankacı şöyle diyecektir: "Sizin yerinize başkası çeksin." Ne kadar da harika değil mi? Finansal okuryazarlık ancak bu kadar verimli olabilir. Ama ne acıdır ki, ülkemiz için saf gerçek olan paravan kredi hiçbir yabancı finans sözlüğünde yer almaz.

Üçüncü ürünümüz konut kredisi. Bin bir isimli türü var ya artık bu tür kredilerin. Fakat bu modeli hepsinden farklı. Diyelim ki paraya ihtiyacınız var ama bir yıllık, iki yıllık vadeler sizin için yeterli olmuyor. Daha uzun vadeli bir kredi alıp rahat rahat ödemek istiyorsunuz. Ama öyle bir kredi maalesef yok. Tüketici kredileri 3 yıldan uzun olamıyor. "Ne yapacaz; sıkışacaz mı?" Elbette ki hayır. Hemen köydeki "bacı"nıza evinizi satacaksınız. Bacınız bankaya gidip konut kredisi ile sizin evi alacak ve siz de parayı alacaksınız. Evinizin mülkiyeti sizden çıkmış olsa da mühim değil. Ne de olsa bacınız; istediğinizde size geri verecektir. Ne kadar güzel değil mi? Adını sorarsan, "tenekeli mortgage" olsun. Bu tür satışların son derece yaygın olduğunu çevrenizdeki kişilerden de öğrenebilirsiniz. Mutlaka bu tür bir işleme aracılık etmiş kişilere rastlayacaksınız. Tenekeli mortgage pazarı son derece büyüktür ve dünyanın hiçbir yerinde de benzeri yoktur.

Hatır çeki, paravan kredi ve tenekeli mortgage pazarı finansal piyasalarımızın en büyük üç tezgahaltı pazarıdır. Hepsi "Made in Turkey" ve hepsi "Allah ödeme kolaylığı versin" tabanlıdır. Ama en tuhafı nedir biliyor musunuz, bu üç ürünün dünyada eşi benzeri yoktur. Türk zekası, yaratıcılığı ve finansal okuryazarlığının ürünüdürler. Yani daha açık söylersek, finansal okuryazar olmadığını düşünüp çeki, krediyi, mortgage'i öğrettiğin bu halk tarafından keşfedilmişlerdir.

Sözü uzatmaya hiç gerek yok, her şey ortada: "Finansal okuryazar değilsin ama finansal şeytansın!"

2 yorum:

Zeki SAHİN dedi ki...

Sayın yazar harika bir durum tespiti yapmış. Bu konuda benzer nitelikte bir yazı yazmış ve kendini "akil" addeden Devlet ve Hükümet yetkililerine sunmuştum.

Sayın yazarın tenkit ettiği hayali finansman yöntemleri halkımız tarafından kullanılmasaydı, Türkiye halkı Habeşistan ve Bangladeş düzeyinde bir çaresiz sömürge ahalisi durumunda olacaktı.

Para-mal baronlarının "kayıtlı ekonomi" zorbalığının getireceği sonuç, .1 azınlık ile harap ve teneke evlerden müteşekkil mahallerde oturan zavallı bir halk olacaktı. Türk halkının zekası ve "İpek Yolunu" binlerce sene elde tutan akılın genetik mirası - sömürge yönetiminin tüm engellemelerine rağmen - bugünkü ekonomik ve sosyal kalkınmanın temeli olmuştur.

Her şey kitaplarda yazıldığı gibi anlaşılsaydı "vay halimize!".

L.K. dedi ki...

Zeki bey, harita ile sahanın aynı şey olmadığını,yorum yapmanın maçı kenardan izleyenlerin lüksü olabileceğini ifade etsek de Hakan bey'in bu konularda sahanın yakınında duran ve sürekli gözlemleyen ve bir farkındalık misyonuyla hareket ettiğine inanıyorum.Kitaplarını okursanız sizinde yazara dair fikriniz değişebilir.