Finansal piyasaların nasıl işlediği hakkında fazla bilgisi olmayanlar fiyatların keskin yükseliş ve düşüşlerinin ardında çok önemli ve sansasyonel gelişmelerin olduğunu düşünürler. Ama gerçek aslında hiç de düşünüldüğü gibi değildir. Çoğu zaman büyük fiyat hareketleri başta önemsiz adledilen olaylar sonucu gerçekleşir. Fakat bu önemsizlik kılcal damarlarında çok önemli bir ayrıntı saklar.
Finansal piyasalar sürprizleri sever. Olumlu haberler kadar olumsuzlara da bayılır fakat küçük bir şartla. Sonuçları önceden öngörülebilen gelişmeler finansal piyasaların arzu ettiği şeyler değildir. O nedenle bu tip gelişmelere aşırı tepkiler vermeyi sevmez. Önceden kestirilmesi ve öngörülmesi zor gelişmeler ise piyasalara istediği mutluluğu verir ve bunun sonucunda keskin fiyata hareketleri yüksek bir volatilite ile karşımıza çıkar. İşte bu piyasaların tam istediği şeydir.
Finansal piyasaları yönlendiren gelişmelerin ortak özelliği öngörülebilirlikleri ve yaratacağı sonuçların kestirilebilirliğinin düşük olması olduğu halde bu tür olayların neler olduğunu önceden bulabilmek oldukça zordur. Her gün okuduğumuz binlerce haberden hangisinin piyasaları etkileyebileceğini bilmek piyasaların gizli formülünü çözmek ile eş anlamlı sayılabilir. Fakat bu neredeyse imkansız gibidir. Yine de bunun nasıl yapılabileceği konusunda bilgi sahibi olmak isteyenler varsa onlara bir yöntem önerebiliriz.
Fakat yönteme geçmeden önce finansal piyasaların öngörülebilirliği düşük olan haberleri sevmesinin altındaki irrasyonel düşünce şeklini ortaya koymaya çalışalım. Bu yaparken de kendimize şu soruyu soralım: “Neden bazı şarkıları daha çok severken, bazılarını daha az severiz?”
Klasik müzik bestecileri eserlerinin ana temasını tonik akor denilen bir yapı etrafında kurarlar. Besteci bu melodinin etrafında uzun bir süre dolanır. Ta ki insanların tonik akoru en fazla duymak istedikleri ana kadar. İçgüdüsel olarak o gerilimli anlarda şöyle düşünürüz: Bu şarkı tonik akora nasıl ve ne zaman dönecek?.. İşte o anda tonik akorun sürpriz notaları başlar ve müzik bir anda çözülür. O an şarkıdan en fazla zevk aldığımız andır. Sevdiğimiz müzikler genellikle sürprize dayanan müziklerdir. Eğer bir şarkı öngörülebilir bir şablona sahipse aldığımız zevk düşük olur.
Beatles’ın 1964 yılında yaptığı “A Hard Day’s Night” adlı şarkıyı bilenler olacaktır. Grubun görece daha az dinlenen şarkılarından biri olan bu şarkı belki de müzik tarihinin en büyük gizemlerinden birini 45 yılı aşkın bir süre taşımıştır. Şarkının gizemi girişindeki bir saniyelik bir notadadır. Grubun gitaristleri George Harrison, John Lennon ve Paul McCartney gitarlarına hafifçe dokunarak bir ses çıkarırlar, kısa bir sessizlikten sonra ise şarkı başlar. Önceleri Beatles hayranları George Harrison’un on iki telli Rickenbacker gitarını, John Lennon’un altı telli gitarını ve Paul McCartney’in basgitarını bir araya getirerek o sesi çıkarmaya çalışırlar. Fakat başarılı olamazlar. Daha sonra müzik uzmanları konuya el atar. Stüdyolarda en gelişmiş tekniklerle aynı ses çıkarılmaya çalışılır. Ne yazık ki onlar da başarılı olamazlar. Şarkının giriş notası tüm denemelere rağmen aynı tınıda oluşturulamaz ve bir efsane olarak 45 yıl boyunca kalır.
Rock’n Roll tarihinin bu en efsanevi notası 2008 yılında bir matematik profesörü olan Jason Brown’un dikkatini çeker. Fakat o notanın esrarını çözmek için herkes gibi eline 3 adet gitar almaz. 19.yüzyılın büyük Fransız matematikçilerinden Joseph Fourier’ın üniversite öğrencilerinin bile anlamada çok zorlandıkları “Fourier dönüşümü” adlı formülünü alır ve bilgisayar laboratuvarına girer. Aslında bu karmaşık formül basit bir gerçeği ifade etmektedir: Her ses notalardan oluşur.
Jason Brown bu formülü ve gelişmiş bilgisayar yazılımlarını kullanarak Beatles’ın giriş akorunu yapı taşlarına ayırır. George, John ve Paul’ün gitarlarından çıkan notaları ayrı ayrı su yüzüne çıkarır. Fakat notaları birer birer ayrıştırırken hayret verici bir gerçekle daha karşılaşır. O an gördüğü şey müzik dünyasını şaşkına çevirecek niteliktedir: Dördüncü bir enstrüman!
Jason Brown, Fourier Dönüşümü formülünü kullanarak yaptığı hesaplamalar sonucu, muhtemelen Beatles’ın kompozitörü George Martin tarafından çalınan dördüncü bir enstrümanın da işin içine dahil olduğunu görür: Fa notasına basan bir piyano!
Beatles’ın tek bir notasının açıklanması 45 yıldan fazla sürmüştür. Müziğin yarattığı tınıyı matematik çözmüştür. Finansal piyasaların işleyişi de çoğu zaman yatırımcılara hoş gelen bir müzik yayar. Bu müzik fiyatların artış ve azalışının çıkardığı sestir ve yatırımcılara aldıkları pozisyonlara göre haz verir. Eğer bu müziği oluşturan notaları ayrıştırmaya kalktığınızda, yani piyasaları belli bir yöne hareket ettiren bilginin ne olduğunu öğrenmeye çalıştığınızda oldukça zorlanırsınız. Finansal piyasaların müziğinden anlayan yatırımcılar çoğu zaman gitarları ellerine alıp oluşan sesin aynısını çıkarmaya çalışırlar. Oysa finansal piyasaların işleyişi Beatles’ın şarkısı gibidir. Arka planda “fa” notasına basan birisi daima vardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder