Ekonomik hayatımızın toplumsal hayatımıza şekil verdiğini söylemek sanıyoruz hiç kimse için yanlış bir varsayım olmayacaktır. Peki ya eğer ekonomik olmayan düşünce şeklimiz toplumsal hayata etik olarak doğru yön veremez dersek ne düşünürsünüz?
Öncelikle böyle bir düşünce şekli daha önce ileri sürülen herhangi bir düşünce şekliyle paralellik göstermediği için birçoklarına tuhaf, anlamsız, hatta tamamıyla yanlış gelecektir. Çünkü içerisinde derin bir tartışma taşımaktadır. Etik değerlerin ekonomik düşünce şeklinden oluştuğu gibi temelsiz olduğu söylenebilecek bir argüman sunmaktadır. Kısaca demektedir ki ekonomik bir bakış açısıyla düşünmezseniz, etik değerleriniz doğru olmayacaktır. Peki bu düşünce ne kadar kabul edilebilirdir?
Etik değerlerin toplumsal hayatı düzenlediği bilinen bir olgudur. İnsani değerlerin paradan soyut olduğu inancı da tüm dünyada kabul görmüş bir düşünce şeklidir. Etik değerlerin para ile hiçbir ilişkisi olmadığı rasyonel olarak da kabul edilen bir gerçektir. Yaşadığımız irrasyonel dünyada bu kabullenmeler hala geçerliliğini koruyor mu dersiniz? Gelişen bilim, etik değerlerin ekonomik düşünce şeklimizden destek aldığını söylerse, bunu kabul etmek yine de bize zor gelir mi?
Gelin şimdi bu tartışmalı sorunun yanıtını irrasyonel bir bakış açısıyla bulmaya çalışalım. Cüzdanını kaybedenler ya da kaybeden bir arkadaşının hikayesini dinleyenler mutlaka vardır. Genellikle bu tür hikayeler mutlu sonla bitmez. Çok az cüzdan sahibine geri gelir. Bu tür bir hikayeyi dinleyenlerin yorumu her zaman aynıdır. Cüzdan geri geldiyse getirenin iyi bir insan; gelmediyse kötü bir insan olduğu ve insani değerlerden nasibini almamış olduğu söylenir. Sizce bu yorum ne kadar doğrudur?
Şimdi anlatacağımız deney birçok farklı ülkede birçok defa yapılmasına rağmen alınan sonuç hiç değişmemiştir ve hayatın gerçek dinamiğiyle de son derece uyumludur. Psikolog Richard Wiseman tarafından yapılan ve “59 saniye” adlı kitabında anlatılan deney şöyledir. 240 adet cüzdanın içine önce çekiliş biletleri, indirim kuponları ve üyelik kartları gibi sahte evraklar konulur. Ardından cüzdanların yarısına mutlu bir aile fotoğrafı, yaşlı bir çift resmi, gülen bir bebek resmi ve şirin bir yavru köpek resmi yerleştirilir. Her cüzdana farklı bir resmin kolayca görünecek şekilde konmasına dikkat edilir. Cüzdanların öteki yarısına ise bu resimler konulmaz. Daha sonra bu cüzdanlar şehrin farklı noktalarına bırakılır. Bırakılan yerlerin kalabalık ve müstesna mahalleler olmasına özen gösterilir. Sonra da ne olacağı beklenilmeye başlanır.
Cüzdanların yarısı bir süre sonra geri gelmiştir. Hangi cüzdanların geri geldiğine bakıldığında ise sonuçlar şöyledir. Yaşlı bir çiftin resmi olanların %11’i, şirin bir köpek yavrusu resmi olanların %19’u, mutlu bir aile fotoğrafı olanların %21’i geri gelmiştir. Fakat en yüksek oranda geri getirilen cüzdanlar içinde gülen bir bebek resmi olanlardır. Bu cüzdanların %35’i geri gelmiştir. Öte yandan içinde hiçbir fotoğraf olmayan cüzdanların ise sadece %6’sı geri gelmiştir. Sonuçlar şaşırtıcı olduğu kadar beklentilere de uygundur. Çünkü daha önce yapılan birçok deneyde de benzer sonuçlar alınmıştır. Burada en dikkat çekici oran içinde bebek resmi olan cüzdanların en fazla geri getirilen cüzdanlar olmasıdır. Peki ama bu cüzdanlar neden diğerlerinden daha fazla oranda geri getirilmiştir?
Şüphesiz bu hepimizin verebileceği bir cevaptır. Hassas ve savunmasız bebeklere karşı olumlu duygular beslemek ve onlara yardımcı olduğunu düşünmek binlerce yıldır değişmemiş bir insan davranışıdır. Peki ama bu etik davranış kalıbı nasıl ortaya çıkmıştır?
Oxford Üniversitesi beyin tarama uzmanları, insanların bebek resmi gördüğünde beyinlerinde nasıl bir değişiklik olduğunu araştırmışlar ve ilginç bir bulguya ulaşmışlardır. Yetişkin insanlar bebek resmi gördüklerinde beynin gözlerin tam arkasında kalan kısmında (tıptaki adıyla medial orbitofrontal kortekste) saniyenin yedide birinde gerçekleşen bir aktivite oluşmaktadır. Bu aktivite bilinçli bir şekilde kontrol edilemeyecek kadar hızlı gerçekleşmektedir. Aslında bu aktivite bilim adamlarının yakından tanıdığı bir aktivitedir. Çünkü piyangodan para çıkması gibi parasal durumlarda da aynı aktivite gerçekleşmektedir. İşte şaşırtıcı olan yer de burasıdır. Cüzdanı geri getirmek gibi etik bir davranışa yol açan düşünce şekli, paraya sahip olduğumuzdaki düşünce şekliyle aynıdır.
Bu deney ekseninde değerlendirildiğinde kaybedilen cüzdanların geri gelmemesinin sebebinin, bulanların kötü insanlar olduğu düşüncesi olmadığı anlaşılacaktır. Aslında cüzdanın geri gelmeme sebebi bulan kişinin ekonomik düşünme kapasitesinin düşük olmasıdır. Çünkü bir bebek resmine bakmanın vereceği haz, bir piyango kazanılmasının vereceği haz ile aynı beyinsel tepkiye sahiptir.
Eğer cüzdanınızı kaybederseniz, içine bir bebek fotoğrafı koymayı atlamadıysanız, beklerken dilemeniz gereken tek şey vardır: Cüzdanın ekonomik düşünme yeteneği gelişmiş biri tarafından bulunması!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder