1 Ekim 2012 Pazartesi

Katili belki siz de görmediniz!

Krizin giderek derinleşmesiyle birlikte mağdurdan maktule dönen Avrupalılar şimdi de hükümetlerin kemer sıkma planları karşısında patlama noktasına gelmiş durumdalar. Büyüme kaygıları 2013 yılının ürkütücü bir yıl olacağını şimdiden söylüyor. Geçen hafta İspanya’daki kanlı protestolar, Yunanistan’da hayata durduran grevler, Portekiz’deki 500.000 kişinin katıldığı gösteriler, Fransa’daki eylemler ve sonunda Almanya’daki protestolar. İnsanlar bitmiş ve yıkılmış bir haldeler. Peki suçlu kim? Avrupa’lar neredeyse sokaklarda tek vücut olmuş katili arıyorlar. IMF diyenler, Dünya Bankası diyenler, Avrupa Merkez Bankası diyenler, politikacılar diyenler… Peki katil kim? Kimse katili görmedi mi?

Aslında tüm Avrupa’lılar katili görmüşlerdi. Hem de çok yakından…

Kitty Genovese ya da bilinen adıyla Kitty’nin hazin hikayesini duyanlar olmuştur. 1964 yılında bir gün, akşam iş çıkışı arabasını evinin yakınına park etmiş ve birkaç adım ötedeki evine doğru yürüyordu. Tam evinin olduğu apartmanın önüne geldiğinde arkasından yaklaşan bir kişinin bıçaklı saldırısı sonucu yere yığılır Kitty. Olanca gücüyle haykırır. Adam kaçmıştır. Kitty sürünerek evine doğru gitmeye çalışır. Fakat saldırgan geri dönüp Kitty’i yeniden bıçaklar. Kitty son kalan enerjisiyle yardım ister. Saldırgan yine kaçar. Kitty kanlar içinde yerde yatmakta ve yardım beklemektedir. İlk bıçak darbesini aldığı anın üzerinden yarım saat geçmiş ama yardım eli uzatan olmamıştır. Kitty tam kendinden geçmek üzereyken karanlıkta kendisine uzanan bir el olduğunu fark eder. Ne yazık ki bu el yardım eli değil, katilin elidir. Katil Kitty’i üçüncü kez bıçaklayarak öldürür. Tüm bu süre boyunca ne yardım eden çıkmış, ne cinayeti gören, nede polisi arayan olmuştur. Hikaye buraya kadar sıradan bir hikaye olarak gelebilir size. Ama Kitty’nin hikayesini sosyoloji tarihinin en önemli fenomenlerinden “Genovese sendromu” haline getiren farklı bir yanı vardır.

Olaydan iki hafta sonra bir gazete apartmanda oturanlarla yapılan röportajları yayınlar. Röportajı okuyanlar dehşet içinde kalırlar. Gazete, apartmanda yaşayan bazı kişilerin cinayeti gördüğünü söylemektedir. Bu polis ve savcıları harekete geçirir. Ulaşılan bilgiler kimsenin anlam veremeyeceği türdendir. Tam 38 kişi cinayeti baştan sona izlemiş ve bir kişi bile polisi aramamıştır. Peki neden aramadınız diye sorulduğunda ise neredeyse 38 kişi de aynı yanıtı vermiştir: Karışmak istemedim, zaten birileri çoktan aramıştır diye düşündüm…

Bilim adamları söylenenlere pek inanılır bulmamışlardı. Böyle bir şeyin olması psikolojik ve sosyolojik olarak pek rasyonel görünmüyordu. İşin içinde bir irrasyonellik vardı ama o neydi?.. 38 kişi neden böyle davranmıştı?

Bilim adamları hemen deneylere başladılar. Epilepsi hastası olduğunu söyleyen bir kişiyle deneye katılan üniversite öğrencileri bir odada sohbet etmektedir. Deneyin ortalarında epilepsi hastası olduğunu söyleyen işbirlikçi denek nöbet geçirir. Eğer ortamda yalnızca bir kişi varsa öğrencilerin %85’i deneycilere haber vermişlerdir. Eğer iki kişi varsa deneye katılanların %62’si haber vermiştir. Ve eğer 5 kişi varsa öğrencilerin sadece %32’si haber vermiştir.

Bilim adamları, sayı arttıkça insanların müdahale etmenin diğerlerinin sorumluluğu olduğunu düşünmeye başladıklarını fark ederler. İşte insanların irrasyonelliği buradadır. Çünkü herkes görse de nasıl olsa başkalarının yardım edeceğini düşünmektedir.

Bu bakış açısıyla değerlendirildiğinde bugün Avrupa’lı halkların içine düştüğü durum da bir Genovese sendromundan başka bir şey değildir. 2000’li yıllarda aşırı kredi ile yaşanan bolluk yıllarında bir gün ödeme vaktinin geleceğini herkes görmüştü. Politikacılar, şirketler ve hane halkı yaratılan zenginliğin bir borç balonu olduğunun farkındaydı. Bir gün bu balonun vahşi bir katile dönüşeceği de rahatça kestiriliyordu. Fakat ne politikacılar, ne şirketler, ne de vatandaşlar oralı olmamışlardı. Herkes “eğer bir suçlu varsa birileri mutlaka görmüştür ve polisi aramıştır” diye düşünmüştü.

Evet, 2007’ye kadar olan on yıllık refah döneminde herkes katili görmüştü. Ama polisi arayan kimse çıkmamıştı. Çünkü katil herkesin yakından tanıdığı biriydi. Politikacılar, şirketler ve vatandaşlar katili oldukça iyi tanıyorlardı: Vahşi bir hırsla rahatlık içinde yaşamayı arzulayan insani duygular!

İşte bugün Avrupa’lıların sokaklardaki protestolarda arayıp da bulamadıkları katil odur.

Hiç yorum yok: