Geçen hafta Ayşe Özyılmazel’in sözleri gündemi oldukça meşgul etmişti. Herkes gibi kendisinin de bir gecelik ilişki yaşadığını söylemesi farklı bakış açılarından farklı şekillerde yorumlanmıştı. Genellikle tartışma herkesin bu tür ilişkiler yaşayıp yaşamadığı üzerine kuruluydu. Birçokları onun tespitini hatalı bulmuştu. Ama çağımız ekonomik sisteminin bakış açısıyla bakıldığında Ayşe Özyılmazel oldukça doğru söylüyordu: Herkes tek gecelik ilişkiler yaşar!
Tek gecelik bir ilişki ekonomik olarak değerlendirildiğinde alıcı ve satıcının birbirleri hakkında yeterli bilgiye sahip olmadıkları bir ortamda cereyan eder. Alıcı ve satıcı alışveriş sonrasında birbirlerinden ayrılırlar ya da uzakta durmaya karar verirler. Bu aynı zamanda onların tüm sonuçlara karşı çıkmaları anlamına da gelir.
Bu tanım birçoklarına, piyasa ekonomisi içinde, bir mal satan firma ile onu alıp kullanan bir müşterinin alışverişini çağrıştıracaktır ki bu hiç de hatalı bir değerlendirme olmayacaktır. Risk/Getiri oranı çok yüksek olan birçok mal ve hizmet için bu değerlendirmeler aynen tekrarlanabilir. Peki, bu benzerliği nasıl açıklayabiliriz?
Her gün giderek artan bilgi seviyesi, kişileri, kendi kaderlerinin daha fazla yaratıcısı haline getirir olmuştur. İnsanlar yaşadıkları toplumu bilinçli bir şekilde etkileyebilmektedirler. John Stuart Mill, ekonomik olguların insan doğasıyla ilgili olduklarından, ekonomik olayların bağlı oldukları yasaların insan duygularının bağlı olduğu yasalardan farklı olamayacağını söylemiştir. Karl Marx, bilinci belirleyenin toplumsal varoluş olduğunu söyleyerek Mill’e destek vermiştir. Karl Popper ise bu düşünceyi daha açık bir hale getirerek ısrarla savunmuştur: Devletler veya şirketlerin davranış ve faaliyetleri, kişilerin davranış ve faaliyetlerine kolayca indirgenebilir.
Belli bir piyasada, şirketlerin ve müşterilerin alışverişlerindeki davranış benzerliğini, ekonomistler Paul Phumpiu ve Luis Triveno’nun “The Puzzles of ‘One-Night Stand’ Economies” adlı makalesi oldukça başarılı şekilde ortaya koyar. Makale, şirketler ve tüketicilerin zenginliklerini maksimize edecek rasyonel kararlar yerine, kısa vadeli ve irrasyonel kararlar aldıklarını tek gecelik ilişki metaforu ile anlatır. Duygusal haz veren alışveriş sona erdiğinde, uzun vadeli bir ilişkide olması gereken gelişme, büyüme, güven, inanç, ümit, inisiyatif gibi kavramların pekişmeyeceğini vurgular. İşte bu noktada sorulması gereken en can alıcı soru şudur: Peki insanlar neden kısa vadeli bir ilişkiye yönelirler?
İkinci el araba satanların arabanın bozuk aksamını bilmeleri ama bu bilgiyi alıcılar ile paylaşmamaları örneğindeki asimetrik bilgi bir açıklama olabilir. Ama bundan daha önemli bir duygu daha vardır: Sorumsuzluk!
Hepimize ekonomik hayatımızda tek gecelik ilişkileri defalarca yaşatan duygu sorumsuzluktan başkası değildir. Mesela bu akşam yediğiniz yiyeceklerin tabağınıza nereden geldiğini biliyor musunuz?.. Ya da akşam yemeğinden sonra oluşan çöplerin nereye gideceğini?.. Yapılan araştırmalar bu bilgisizliğin görünürdeki tek nedeninin sorumsuzluk olduğunu söylemektedir. Bu ekonomi için de böyledir. Daha yüksek bir getiri elde etmek için tasarrufunu bir fona yatıran kişi, fonun piyasada yaratacağı etkiler hakkında yeterli bilgiye sahibi değildir. Ya da hisse senedi piyasasında işlem yapanlar bu işlemin piyasada ne tür bir sonuç yaratacağı ile pek ilgilenmezler. Onların tek beklentisi bir miktar getiri elde etmektir. Ve bu getiriyi ne kadar kısa sürede elde ederlerse o kadar iyidir. Neredeyse tek gecelik bir ilişkiden elde edilecek hazzın aynısıdır beklenen. Yemek yiyen ile çiftçi, yatırımcı ile girişimci, ekonomi ve toplum arasındaki ilişki maalesef tek geceliktir.
Öyleyse şimdi kendimize şu soruyu yeniden sormamız gerekmez mi: Piyasalarda işlem yaparken tek gecelik ilişkiler bizi neden daha fazla mutlu ediyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder