3 Ekim 2012 Çarşamba

Dünyayı kurtaran memur!

Finansal sistem içinde kullanılan paranın küresel sistemin sahip olduğu gerçek paradan kat kat fazla olduğunu bilmeyen yoktur. Birçoklarına göre görünmeyen ya da sahte olarak nitelendirilen bu para sürekli bir hareket halindedir. Finansal piyasalar çoğu zaman tıpkı pop müzik piyasası gibi hareket eder. Üzerinde bir resim ve içinde birkaç şarkı ile satılan bir CD, pop starları kısa sürede dünyanın en zenginlerinden yapar. Bu nedenle pop müzik piyasasının ruhu ile finansal piyasaların ruhunun çok da farklı olmadığını söylemek yerinde olacaktır.

Alman müzik yapımcısı Frank Farian’ın elinde yetenekli birkaç şarkıcı vardı ve bunların kısa zamanda ünlü olacaklarını düşünüyordu. Fakat yaptığı araştırmalar sonucu bu müzisyenlerin pazarlanabilir imajlarının düşük olduğunu fark etmişti. Bir gün karşısına Fab Morvan ve Robert Pilatus adlı iyi görünümlü iki erkek dansçı çıkar. Her ikisinin de müzikle hiçbir alakaları yoktur ama yapımcı Farian’ın aklına dahiyane bir fikir gelir. Fab ve Robert’in ilk albümleri birkaç ay içinde çıkar ve dünya müzik piyasalarını bir anda altüst eder. 50 milyona yakın albüm satışı ve kazandıkları Grammy ödülü sonrası herkes onların şarkılarına hayran olur.

Grubun ilk uluslar arası albümünün çıktığı 1989 yılından bir yıl sonra ABD’de Connecticut halkı büyük bir heyecanla grubun konserini beklemektedir. Stat tıklım tıklım doludur ve MTV kanalı konseri anbean kaydetmektedir. İşte en sonunda Amerika’yı sallayan Alman grup sahnededir: Milli Vanilli!

Grubun giriş şarkısı aynı zamanda en sevilen şarkılarından biri olan “Girl You Know It’s True” adlı şarkıdır. Fab şarkıya girer ama küçük bir hata yapar. Hata o kadar küçüktür ki o an kimse fark edemez. Fab, şarkının nakaratını söylerken “True” sözcüğünü sürekli unutur ve “Girl You Know It’s” der. Ertesi gün kayıtları inceleyenler Fab’ın takılmasını izlerken tuhaf bir gerçeği fark ederler: Fab ve Robert şarkıları söylememekte yani playback yapmaktadır.

Bu hata kısa zamanda pop müzik tarihinin en büyük skandallarından birine döner. Grup şarkıları kendilerinin söylemediğini itiraf ederler. Gerçek sesleri ile şarkı söylediklerinde ise herkes onlarla dalga geçer. Çünkü sesleri berbattır. Grup kısa sürede dağılır. Robert Pilatus intihar ettiğinde ise sadece 32 yaşındadır. Milli Vanilli pazarlamanın yarattığı en iyi sahte paketleme örneklerinden biri olarak hala hatırlanmaktadır. Fakat bu sektörün hiç de rahatsızlık duyduğu bir konu değildir. Çünkü pop müzik piyasası böyle bir yerdir ve başarı daima pazarlamadadır.

1990’larda başlayıp 2007 yılındaki krize kadar süren küresel refahın birçok sebebinden bahsedilir ve birçok kişinin bu dönemin mimarı olduğu söylenir. Fed Başkanı Greenspan, Goldman Sachs ve JP Morgan gibi büyük yatırım bankaları ya da Bill Gates, Steve Jobs gibi kişilerin 20 yıla yakın bir süre refah içinde yaşayan küresel ekonominin lokomotifleri olduğu söylenir. Bunların hepsi kabul edilebilir değerlendirmelerdir. Ama Amerika’nın en önemli entelektüellerinden sayılan yazar George F.Gilder’ın Telecosm adlı kitabında son 20 yılda yaşanan ekonomik refahın mimarı olarak Michael Milken gösterilir. Fakat kitabı okuyanların neredeyse tamamı için bu isim muammadır. Peki adı hiç duyulmamış biri nasıl olmuştur da dünya ekonomisine 20 yıl süren bir refah yaratmıştır? Kısaca kimdir bu Milken?

Michael Milken, ne bir hedge fon yöneticisi, ne politikacı, ne de bir iş adamıdır. Milken, Drexel Burnham Lambert adlı görece küçük bir yatırım bankasının trader’larından biridir. Yani daha açık bir ifadeyle bankanın basit bir memurudur. Peki bu memur nasıl olmuştur da küresel ekonomiye refah dolu yıllar yaşatmıştır?

Milken, bir taraftan şirketi için küçük alım satım işlemleri yaparken, bir taraftan da çalıştığı müşterilerinin ilkel duygularını izliyordu. Gördüğü şey şirket patronlarının büyüme hırsıydı. Fakat her şirketin doğal bir büyüme yakalamasının çok mümkün olmadığını düşünüyordu. Fakat eğer müşteriler bir şey istiyorsa bankacıların da bunu vermesi gerektiğini biliyordu. Öyleyse ne yapmalıydı?

Milken, kendi müşterileri kadar dışarıdaki yatırımcıların da büyümek istediklerinin farkındaydı. Herkes daha çok kazanmak istiyordu. İşte o anda Milken’ın aklında tıpkı Milli Vanilli’nin plakçısı Frank Farian’ınki gibi bir fikir uyanır. Müşterilerini arar ve onlara nasıl daha büyük olacaklarını anlatır. Bunun yolunun, rakip şirketleri satın almak olduğunu söyler. Müşterileri bu fikre sıcak bakarlar ama kendilerinde bir şirket satın alacak paranın olmadığını söylerler. Milken, tasa etmemelerini ve gerekeni kendisinin yapacağını söyler. Onlardan beklediği tek şeyin hangi şirketi satın almak istediklerini kendisine söylemeleridir.

Milken, gereken parayı şirketler adına yüksek faizli tahvil çıkararak sağlar. Bu küçük şirketler yüksek bir ratinge sahip olmadıkları için çıkardıkları tahviller yüksek faizle satılmak zorundadır. O da hırslı yatırımcıların tam istediği şeydir. Büyük bir şirketin tahvilinden %5 kazanmak yerine, küçük bir şirketin tahvilinden %10 kazanmak her zaman daha iyidir. İşte junk bond (çürük tahvil) denilen tahviller böyle doğar.

Milken yatırımcılardan topladığı para ile müşterilerinin istediği şirketi alır ve onlara verir. Müşterileri rüya gördüklerini düşünmektedirler ama bu rüyadan daha ötesidir. Milken, müşterileri gibi tahvil alan yatırımcıları da unutmaz. Satın alınan şirketin hisselerini de onlar adına rehin ederek onları hem faiz, hem temettü gelirine boğar. Yatırımcılar da rüya gördüklerini sanmaktadırlar ama bu onlar açısından da rüyadan daha öte bir şeydir. İşte Leveraged buyout (kaldıraçlı satın alma kredileri) denilen krediler de böyle doğmuştur.

Milken ve çalıştığı şirket bir anda müşteri akınına uğrar. Herkes bu karlı alışverişe katılmak istemektedir. Junk bond ve leveraged buyout pazarı o yıllardan bu yana ekonomiye yön veren en önemli pazarlar olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Milken’in yaptığı bu işlemler karşılığı bir yıl içinde aldığı primin uygarlık tarihinin en büyük primi olduğunu söylemek herhalde abartılı olmayacaktır. Milken bir yıl içinde 550 milyon dolar düzeylerinde yıllık prim almıştır. Fakat yarattığı bu sanal sistemin arkasındaki etik dışı ilişkileri nedeniyle de hapse atılmıştır.

İşte bugün bile şirketlerin sıkıştıkları anda borç para bulma enstrümanı olan junk bond’lar ve neredeyse dünyada yapılan tüm şirket satın alımlarının finansman modeli olan buyout krediler sanal denilen para sistemini böyle yaratmaktadırlar. Yüksek getirili ve teminatlı sistem ile de şirketler ve yatırımcılar en zor anlarda bile yollarına devam edebilmektedirler. Bugün bile bu çark kusursuz şekilde işlemektedir.

Milken, tıpkı Milli Vanilli gibi playback’ten okuyan bir star yaratmıştı. Hem yatırımcılar, hem de şirketleri satın alanlar varlık sahibi olduklarını düşünüyorlardı. Ama sahip oldukları sadece borçtu.

Yazar George F.Gilder haklıydı. Michael Milken dünyayı kurtaran memurdu!


Hiç yorum yok: