“Davranışsal Finans (behavioral finance)” denilen bilim dalının sahne aldığı en önemli olay denilebilir. Müşterilerin tamamına yakınının kendisi gibi Yahudi kökenli olması, 1980’lerde keşfedilen bu bilimi fazlasıyla doğal hale getiriyor sanırız. Madoff’un yüksek güvenilirliğinin finansal sisteme maliyeti; 50 milyar $.
Global finansal sistemin en güvenilir kuruluşları listesi oluşturulsa, acaba kaç kuruluş yazarsınız?.. Davranışsal finansta “Hamamböceği teoremi” denilen bir kural vardır. Yerde dolanan bir hamamböceği görseniz, bir yerlerde saklanan onlarcasının olduğunu düşünürsünüz. Son zamanlarda etrafta sadece hamamböcekleri dolaştığı için, güvendiğiniz finansal kurumlar listeniz fazla uzun olmayacaktır büyük bir olasılıkla.
Finansal kurumlar bir büyük kara delik gibi. En güvenilenler ve en büyükler, en fazla riske ve ahlaksızlığa bulaşanlar oldu 2008’de. “Düzenlenen her poliçe, kişiyi daha riskli davranmaya iter ve bu da ahlaki çöküşü getirir,” teziyle 2001 Nobel Ekonomi ödülünü alan Stiglitz ve Akerlof bile, bu kadar vahim bir ahlaki çöküşü düşünememişlerdir herhalde.
Japonya ekonomik güven endeksi son 33 yılın en düşük seviyesinde… New York Merkez Bankasının genel ekonomik güven endeksi, ölçülmeye başladığı 2001 yılından beri en düşük noktasında… Ekonomik güvensizliğin bugünkü ajanslara yansıyan göstergeleri. Daha farklı ne olabilir ki? 10 dakika sonra olacaklar bile öngörülemezken, geleceğe güven nasıl duyulur ki?
Serbest piyasa ekonomisi, çelişkilerini ve yetersizliklerini daima açıklayan paradigmaları da yarattığı için, yatırımcılar böyle zamanlarda fazla huzursuzluk hissetmezler aslında. “Fiyatlandırma mekanizması yanlış çalışırsa, sistem periyodik olarak kendini onarır.” İşte bu feedback, sistemi sürekli güçlü tutar. Bankacılık, sigorta, otomotiv derken, neredeyse tüm önemli sektörlerin kamulaştırıldığı ABD’de yaşanan serbest piyasa trajedisi, yine de sisteme olan güveni öldürmeyecektir. Banknotların üzerindeki “In God We Trust” yazısı “In Ponzi We Trust” ya da “In Madoff We Trust” olarak değişse bile.
Devlet yardımının Madoff için gelmemesi de farklı bir çelişkidir. Temelde Madoff’un işlem şekli ile Citibank, AIG ya da Bear Stearns’ınkiler arasında önemli bir fark görülmemektedir. Üst düzey ekonomi-politiklerin kullandıkları “sistematik risk”, “donmuş kredi piyasaları”, “karşı taraf zararı” gibi tanımlamalara Madoff’un iflası da fazlasıyla uymaktadır. Lehman Brothers gibi Madoff da görmezden gelinmiştir anlaşılan. Yatırım bankaları yaşasaydı, Madoff üzerine de bir swap yazarlardı herhalde.
Serbest piyasa ekonomisi, serbestliğin büyüğünü daima büyük oyunculara bahşeder. Varlıkları 3 ayda %50 azalan hedge fonlar, para çıkışlarına yasak getirmeye devam ediyor. Tudor, Farallon ve DE Shaw’ın ardından Citadel’de fondan çıkışlara bugün yasak getirdi. Serbest piyasa dinamikleri daima işliyor: “Büyük paralar kaçarsa, küçükler onu takip eder!”
Ama paniğe gerek yok. Sabah uyanınca Goldman’ın ya da Morgan’ın piyasa raporlarını okur, yeni ratinglerini görür ve tertemiz bir sayfayla yeni güne başlarız.
Gerçeğin paradoksal güzelliğiyle sözlerimizi bitirelim: “Daha fazla soru sormazsan, daha fazla yalan söylemem!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder