İnsanların finansal piyasalara olan güveni kaybolmuş durumda. Çok değil, bir yıl kadar önce, henüz finansal kriz yeni yeni derinleşmeye başladığı günlerde, tünelin ucundaki ışığı görebildiğimizi düşünüyorduk. Fakat onun üzerimize doğru hızla gelen bir tren olduğunu şu anda anlıyoruz.
1929 Ekonomik Buhranından beri en kötü finansal kriz ile karşı karşıyayız. Birkaç gün sonra gireceğimiz yeni yılın daha fazla işçi çıkarma, iflas, icra ve tasarruf tedbiri getireceği herkesin tahmini. Gerek şirketler, gerekse tüketiciler ayakta kalmak için var güçleriyle mücadele edecekler. Düzelme muhtemelen yıllar sürecek.
Yeni bir yıla gireceğimiz şu günlerde, Avrupa ülkelerinden olumsuz haberler gelmeye devam ediyor. Global krizin en son kurbanı Baltık devletlerinden Letonya. 3 milyon nüfuslu bu küçük ülkenin problemi de aynı. Artan cari açık. Hane halkı da bu durumdan en az devlet kadar endişeli. Çünkü konut kredilerinin %85’i Euro ve diğer yabancı para birimlerine endeksli. Keza bu oran ticari kredilerde de pek farklı değil.
Letonya hükümeti, döviz rezervlerinin yaklaşık beşte birine karşılık gelen 1.4 milyar $’lık kısmını son 2 ay içinde, parasının (Lats) değerini korumak için harcadı. Çünkü yerel paranın yabancı paralar karşısındaki değer kaybı, dövize endeksli kredi ödemelerine aynı oranda artış olarak yansıyor. Bu artış önlenemediği sürece, tıpkı Macaristan örneğinde gördüğümüz gibi, ülkenin topyekün iflası anlamına geliyor.
1991 yılında kurulan ülkenin, bu kısa tarihinde çöküşün eşiğine gelmemesi için başta IMF olmak üzere, Avrupa Birliği ve komşu ülkeler seferber olmuş durumda. IMF, 7 milyar $’lık kredi paketini hazırlamış durumda. Karşılığında Letonya’dan parasını devalüe etmesini istemeyecek ama kur çapası kullanmasını şart koşacak.
Kur çapası, bir ülke para biriminin değerini kontrol etmek için, başka bir ülkenin para birimine endekslenmesi anlamına geliyor. Sabit kur rejimi olarak da bilinen bu sistemde, yerel kurdaki değer kaybının devalüasyon zararı yaratmaması için, Letonya örneğindeki gibi durumlarda, tereddütle tercih edilen bir politikadır. Tereddütün sebebi, geçmişteki Arjantin örneğinin başarısız sonuçlanmasıdır. 2002 yılında uygulanan kur çapası sonucunda, yüksek reel faiz ve ucuz döviz politikası, sert bir sermaye çıkışıyla sonuçlanmış ve Arjantin Merkez Bankası kurların dalgalanmasına izin vermek zorunda kalmıştır. IMF’nin bu yöntemi yeniden kullanacak olması, geçmiş tecrübeler paralelinde Letonya’ya pek de rahat bir nefes aldırmayacak gibi görünüyor.
Başbakan Rimsevics’in geçen hafta bir radyoya verdiği demeçte, gelecek yıl içinde işsizlik oranının %10’u geçeceğini belirtmişdi. Böyle bir varsayımda, Letonya’nın geri ödeme yükümlülüklerini nasıl yerine getireceği gerçekten merak ediliyor. Ziraat Fakültesi mezunu Maliye Bakanı Slakteris’in ise süreci ne ölçüde başarıyla yöneteceği başka bir merak konusudur.
Tüm bu soruların yanıtlarını önümüzdeki günlerde almaya başlayacağız. Bulgaristan ve Romanya’dan yükselen felaket sesleri ise sanırız 2009 yılında işitilecek.
1929 Ekonomik Buhranından beri en kötü finansal kriz ile karşı karşıyayız. Birkaç gün sonra gireceğimiz yeni yılın daha fazla işçi çıkarma, iflas, icra ve tasarruf tedbiri getireceği herkesin tahmini. Gerek şirketler, gerekse tüketiciler ayakta kalmak için var güçleriyle mücadele edecekler. Düzelme muhtemelen yıllar sürecek.
Yeni bir yıla gireceğimiz şu günlerde, Avrupa ülkelerinden olumsuz haberler gelmeye devam ediyor. Global krizin en son kurbanı Baltık devletlerinden Letonya. 3 milyon nüfuslu bu küçük ülkenin problemi de aynı. Artan cari açık. Hane halkı da bu durumdan en az devlet kadar endişeli. Çünkü konut kredilerinin %85’i Euro ve diğer yabancı para birimlerine endeksli. Keza bu oran ticari kredilerde de pek farklı değil.
Letonya hükümeti, döviz rezervlerinin yaklaşık beşte birine karşılık gelen 1.4 milyar $’lık kısmını son 2 ay içinde, parasının (Lats) değerini korumak için harcadı. Çünkü yerel paranın yabancı paralar karşısındaki değer kaybı, dövize endeksli kredi ödemelerine aynı oranda artış olarak yansıyor. Bu artış önlenemediği sürece, tıpkı Macaristan örneğinde gördüğümüz gibi, ülkenin topyekün iflası anlamına geliyor.
1991 yılında kurulan ülkenin, bu kısa tarihinde çöküşün eşiğine gelmemesi için başta IMF olmak üzere, Avrupa Birliği ve komşu ülkeler seferber olmuş durumda. IMF, 7 milyar $’lık kredi paketini hazırlamış durumda. Karşılığında Letonya’dan parasını devalüe etmesini istemeyecek ama kur çapası kullanmasını şart koşacak.
Kur çapası, bir ülke para biriminin değerini kontrol etmek için, başka bir ülkenin para birimine endekslenmesi anlamına geliyor. Sabit kur rejimi olarak da bilinen bu sistemde, yerel kurdaki değer kaybının devalüasyon zararı yaratmaması için, Letonya örneğindeki gibi durumlarda, tereddütle tercih edilen bir politikadır. Tereddütün sebebi, geçmişteki Arjantin örneğinin başarısız sonuçlanmasıdır. 2002 yılında uygulanan kur çapası sonucunda, yüksek reel faiz ve ucuz döviz politikası, sert bir sermaye çıkışıyla sonuçlanmış ve Arjantin Merkez Bankası kurların dalgalanmasına izin vermek zorunda kalmıştır. IMF’nin bu yöntemi yeniden kullanacak olması, geçmiş tecrübeler paralelinde Letonya’ya pek de rahat bir nefes aldırmayacak gibi görünüyor.
Başbakan Rimsevics’in geçen hafta bir radyoya verdiği demeçte, gelecek yıl içinde işsizlik oranının %10’u geçeceğini belirtmişdi. Böyle bir varsayımda, Letonya’nın geri ödeme yükümlülüklerini nasıl yerine getireceği gerçekten merak ediliyor. Ziraat Fakültesi mezunu Maliye Bakanı Slakteris’in ise süreci ne ölçüde başarıyla yöneteceği başka bir merak konusudur.
Tüm bu soruların yanıtlarını önümüzdeki günlerde almaya başlayacağız. Bulgaristan ve Romanya’dan yükselen felaket sesleri ise sanırız 2009 yılında işitilecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder