Maya takvimi belirsizliği henüz sona ermedi. Rahat bir nefes almak için bekleyen milyonlarca insan olduğunu söylemek sanıyoruz hata olmayacaktır. Fakat birçokları için bu ilk tecrübe olmayacağından fazla bir nedenselliği de bulunmuyor. Çünkü onlar kıyamet olgusunun nasıl kolayca yaratıldığını iyi biliyorlar.
6 Mayıs 2010 tarihinde New York Borsasında tarihin en büyük finansal şoklarından biri yaşanır. Procter&Gamble şirketinin hisse senetlerinin birkaç saniye içinde 62 dolardan 39 dolara gerilemesi ile ateşlenen kıvılcım bir anda büyük bir yangına dönüşür. Satışlar Dow Jones endeksinde birkaç dakika içinde 1.000 puanlık düşüşe neden olur. ABD borsalarında başlayan çöküş kısa sürede İngiltere’ye sıçrar. İngiltere borsası birkaç dakika içinde %9’luk bir düşüş yaşar. Satış dalgası oradan diğer borsalara ve para birimlerine geçer. Korku ve panik tüm piyasalara büyük bir hızla yayılır. Tüm dünya liderleri işlerini bırakarak piyasaları yakından izlemeye başlarlar. Kıyametin koptuğu düşünülmektedir.
Piyasalarda birkaç dakika içinde 1 trilyon doları silen kriz, Yunanistan’ın borçlarını ödeyemeyeceği ve ortaya çıkacak sorunun diğer Avrupa Birliği ülkelerine sıçrayacağı, oradan da İngiltere’ye geçeceği şeklinde senaryolandırılır ilk anda. Fakat Yunanistan’da kötü bir durumun olmadığı birkaç dakika içinde anlaşılır. Tüm dünya birbirine bakakalmıştır. Ortada böyle bir çöküşe neden olabilecek bir problem gözükmemektedir. Peki, piyasalarda bu belirsiz kıyamet havası neden ve nasıl oluşmuştur?
Çöküşün nedeni ertesi gün ortaya çıkar. Borsaya Procter&Gamble hisse senetleri için satış emri girişi yapan bir görevli, satılacak hisse senedi sayısını belirtirken, önündeki klavyede milyonun M’si (Million) yerine yanlışlıkla milyarın B’sini (Billion) basmıştır. Bu tutardaki bir satış emri, piyasa tarafından olağandışı büyüklükte sayılarak küçük bir hata olarak değil, büyük bir küresel çöküş işareti olarak algılanmıştır. Gerçi borsalar kayıplarını 20 dakika içinde geri almışlardı ama yaşanan finansal kıyamet benzeri çöküşün büyüklüğü önemli bir etki yaratmıştı.
Günlük hayatımıza kıyamet olgusunu sokan bazen buradaki gibi bilişsel bir hata olurken, bazen daha sistematik bir hata da olabilir. ABD’li sosyal psikolog Leon Festinger hatanın başladığı bu anı oldukça çarpıcı bir araştırma ile ortaya koymuştur. Festinger, kıyamet gününün tarihini bildiğini söyleyen bir dini grubun üyelerinin düşünce ve davranışlarını, bekledikleri kıyamet tarihi öncesinde ve sonrasında incelemeye alır. Söylenildiği tarihte kıyamet kopmamış fakat grubun üye sayısında da bir azalış olmamıştır. Üyelerin çoğu kıyamet tarihinden önce işlerini bırakmış, evlerini satmış hatta biriktirdikleri parayı bile harcamıştı. Bazıları açısından hayal kırıklığı, bazıları açısından sevinç dolu gelişmeden sonra grubun üye sayısı artmaya başlamıştır. Tüm paradigmasına kaybeden grup için bu durum şaşkınlık vericidir. Üyelere sorulduğunda ise şöyle yanıt vermişlerdir: “Çünkü kıyametin kopmaması için çok yalvardık.”
Görüldüğü gibi kıyamet olgusu bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kolayca yaratılabilecek bir olgudur. İnsanlar, sonucunda öngörülerinin gerçekleşmediğini görseler de yeni bir tarih belirlemek için isteksiz olmayacaklardır. Çünkü insanlar daima inanmak isterler. Ellerinde iyi bir sebep yoksa kötü bir sebebe de rahatlıkla inanabilirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder