16 Ekim 2008 Perşembe

İzlanda'dan sonra sıra şimdi de Macaristan'da mı?



Brezilya, Rusya ve Macaristan’dan gelen çift haneli azalışlar başta olmak üzere, yükselen piyasaların hisse senetleri ve para birimlerindeki keskin değer kaybı, global ekonomik yavaşlama korkularını da arkasına alarak yatırımcıları riskli varlıkları nakde çevirmeye zorluyor.

Ülkemiz gibi yüksek getirili piyasaların para birimleri güçlü bir satış baskısı altına girmiş durumda. BRIC (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ülkeleri başta olmak üzere, tüm yükselen piyasa para birimleri dolar ve euro’ya karşı değer kaybediyor.

Bankalar arası para piyasalarının donukluğu ve LIBOR’daki yükseliş kredi pazarında spread’leri arttırmış durumda.

Şirket iflaslarının artık fazla tedirginlik vermemesi ilgiyi yükselen piyasalara kaydırıyor. İzlanda’dan sonra sıranın hangi ülkede olacağı büyük merak konusu. Hasta ve yaralı ülkeleri tek tek gözüne kestiren, özellikle açığa satış işlemleriyle her durumdan kar elde etmeyi bilen Hedge Fonlar, şu sıralar korku ve güvensizlik oklarını Macaristan üstüne yönlendirmiş gibiler.

Bankacılık sisteminin sağlıksızlığı, yabancı paraya endeksli konut kredilerine aşırı bağımlılık ve İzlanda’ya benzeme korkusunun yarattığı endişeler tüm varlıklar üzerinde ciddi bir satış baskısı yaratıyor. Bu da ekonomik istikrarın sürdürülebilirliğini ciddi tehdit altına sokmuş durumda. Önceki gün IMF ile finansal destek konusunda görüşmelere başlayan Macar Hükümeti geleceğe endişeyle bakıyor. Zira kredi pazarındaki güçlü büyüme, gayrimenkul balonu ve döviz kredilerinin artışı İzlanda ile yakın bir benzerlik gösteriyor.

Öte yandan ülkenin bir dizi güçlü yanı mevcut. Cari açık Maastricht kriterlerinin altında. Yıllık enflasyon %5.7 gibi düşük seviyelerde. İngiltere’de %5.2 örneğin. Ülkenin dış ticaret açığı bulunmuyor. En büyük bankanın Tier 1 (Basel II kriterlerine göre sermaye yeterlilik) rasyosu %11 seviyelerinde. Aynı rasyo JPMorgan’da %8.9 iken, Wells Fargo’da %8.6. Özel sektörün borç oranı, gayri safi yurt içi hasılanın %63’ü. Aynı oran İngiltere’de %198, Amerika’da %226 ve İzlanda’da %435. En önemlisi de İzlanda’nın 3.5 milyar $’lık rezervine karşılık Macaristan’ın 25 milyar $ döviz rezervi bulunması.

Bir diğer iyimser gösterge kredi kartı borçları. Kişi başına kredi kartı borcu 330 $. Bu da ortalama aylık ücretin %41’ine karşılık geliyor. Kişi başına kredi kartı borcu 9.200 $ ve aylık ücretin %365’ine karşılık gelen Amerika ile karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde görünüyor.

2004 yılında Avrupa Birliği’ne giren 10 milyon nüfuslu Macaristan, İzlanda ile aynı kaderi paylaşır mı? Kriz, termal su kaynaklarıyla ünlü bir ülkeden diğerine geçer mi?

Bill Gates’in servetinin yarısından daha az döviz rezervi bulunan ülkenin para birimi “forint”, kolay manipüle edilebilecek bir görüntü çiziyor. Bunun yanında sermaye piyasalarının hedge fonlara tanıdığı geniş alan da kırılganlığı arttırıyor.
Peki, hedge fonlar bir ülkeyi nasıl çökertiyor?
Kompleks senaryolara sahip olan hedge fonların öldürücü darbeyi vurma teknikleri son derece basit: Kısa pozisyon. Yani bulabildikleri ne varsa, ileride geri almak vaadiyle satmak. Hisse senetleri, para birimi, bonolar ve geri kalanları... Amerika’da da aynı tekniği uygulayarak Lehman Brothers, Washington Mutual ve Wachovia Bank’ı uçuruma götürdüler. Bu tip işlemlere ülkelerin sermaye kurumlarından yasak gelmeseydi belki geri kalanları da tek tek götüreceklerdi. Tıpkı 1998’de Hong Kong’u çökerttikleri gibi. Hedge fonların bu yaklaşımlarının serbest piyasa ekonomisi mi, yoksa organize suç mu olduğuna karar vermek gerçekten güç.

Ne tesadüftür ki, ülkelerin para birimlerine aşırı değer kaybettirip bundan büyük karlar elde eden George Soros da Macar. 1992 yılında, İngiliz pound’unun düşeceği üzerine 10 milyar pound yatıran ve İngiliz Merkez Bankasının faiz artırımındaki bir anlık tereddüdüyle 1.1 milyar pound kazanan ve belki de İngiltere’nin eurozone’un dışında kalmasına sebep olan tarihi Kara Çarşamba’yı yaratan Soros, acaba kendi ülkesindeki belirsizlikten de yararlanacak mı?

S&P’nin ülkenin ratingini düşürmesi durumun kontrol edilemez noktaya sürüklendiğini gösteriyor. Sanki finansal piyasalar yeni İzlanda’nın kim olacağı hakkında kararlarını vermiş gibi.

Avrupa Merkez Bankası’nın(ECB) ülkeye 5 milyar Euro likidite sağlaması bakalım tansiyonu ne derece düşürecek. Birkaç küçük Avrupa ülkesinden sonra sıranın İngiltere ve İspanya’ya geleceği yönünde iddaalar da giderek kuvvetleniyor. Şu ana kadar kriz, tahmincileri hiç yanıltmadı. Sanırız bundan sonra da yanıltmayacak.

Hiç yorum yok: