Hisse senedi piyasasında fiyatlar nasıl oluşur?
Ekonomiyle biraz ilişkili olanlar fazla düşünmeden, arz ve talep arasındaki denge ile cevabını verirler. Ekonomiye uzak olan sıradan insanları ise bu cevap nedense pek tatmin etmez.
Hisse senedi fiyatının oluşmasındaki temel etken arz ve talep yeterince açıklansa da, arz ve talebin arkasındaki gizli el bir türlü açıklanamamaktadır. Bazılarının bildiği bir fıkrayı yeniden anlatalım.
Bir gün köye bir adam gelir ve köylülere getirdikleri her maymun için 10 $ vereceğini söyler. Ormanda birçok maymun olduğunu bilen köylüler derhal işe koyulurlar ve yakaladıkları her maymun karşılığı yabancıdan 10 $ alırlar. Fakat bir süre sonra köylülerin eforlarının tükendiğini ve getirilen maymun sayısının azaldığını gören yabancı, fiyatı 20 $’a yükseltir. Bu köylülerin iştahını tazeler ve tekrar maymun yakalamaya başlarlar. Bir süre sonra maymunlar azalmaya başlar. Köylüler ormandan elleri boş dönmeye başlamıştır ki, fiyat 25 $’a çıkartılır. Azalan maymunları yakalamak için köylüler epeyce çaba göstermek zorundadır. Bu aşamada yabancı fiyatı 50 $’a yükseltir. Fakat bazı işlerini halletmek için şehre döndüğünden, yerine alım yapması için asistanını bırakır. Patronun yokluğunda asistan köylülere şu teklifi getirir: “Kafeslerdeki maymunları size 35 $’dan satabilirim. Siz de patron gelince ona 50 $’dan geri satarsınız.” Fena alışveriş gözükmemektedir. Köylüler tüm servetlerini, 10 $ karşılığı yakaladıkları maymunları 35 $ ödeyerek geri satın almak için harcarlar. Ama o günde sonra ne yabancıyı, ne de asistanını bir daha göremezler.
Aslında hisse senetlerinin fiyatlarının arkasındaki görünmez el de bu şekilde çalışmaktadır.
Genel itibariyle ekonomi her gün kötüye giderken, hisse senedi fiyatları inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Finansal piyasaların bu dinamik yapısı, cazibesinin de asıl nedenini oluşturmaktadır. Bu dalgalanmaların analizi çok iyi yapılmalıdır.
1929 ekonomik buhranının altındaki hisse senedi balonunu 2001 yılındaki “dot-com business” faciasında da görmekteyiz. İnternetin yükselmeye başladığı 90’lı yılların sonunda spekülatif batılı yatırımcılar, sektörde büyük bir geleceğin olduğunu gördüler. “Dot-coms” adı verilen internet bazlı şirketler ardı ardına kurulmaya başladı. Yüksek talep nedeniyle, küçük bir dükkan ve bir iki bilgisayardan ibaret firmaların hisse senetleri bile hızlı bir şekilde değer kazandı. Hal böyle olunca balonun patlaması da fazla gecikmedi.
Hisse senedi piyasaları sadece küçük yatırımcılar için değil, büyük ve nitelikli yatırımcılar için de fazla riskli bir alan olduğu açıktır. Finansın dahi çocuklarının yönettiği hedge fonların kriz öncesi 1.9 trilyon olan aktifleri şu an 1.4 trilyon $ seviyesine gerilemiştir. Çöküşün onlara da sıçradığı ortadadır.
Hisse senedi balonunun patlamasının ardından kredi tahakkuk swap’ları balonu da patlayacaktır. Bugün için en belirgin tehlike, iflas eden Lehman Brothers üzerine yazılan 400 milyar $ tutarındaki swap’lardır. Bir mucize olmadığı sürece, Lehman’ın yerine getiremeyeceği borç yükümlülükleri karşılığı bu 400 milyar $’ı birileri ödemek zorunda kalacaktır. İşlerin iyi gittiği zamanlarda bu garantileri veren şirketlerin bugün sözlerinde nasıl duracağı şüphe konusudur.
Öte yandan finansal krizin devirdiği dünyanın bu en büyük şirketleri, bir başka balonu daha patlatmıştır. O da kurumsal yönetim balonu. Enron’un iflası ardından, yanıltıcı işlemlerine aracılık ettiği için Arthur Andersen’in de yok olması, iş hayatına bir dizi yeni kurul getirmişti. Kurumsal ticari hayatın etik anayasası olarak kabul edilen Sarbanes-Oxley(SOX) kuralları 2002’den beri uygulanmaktadır. Lehman’dan WaMu’ya, Wachovia’dan Bear Stearns’e kadar acaba SOX düzenlemelerine uyulmuş mudur? Eğer uydukları halde başlarına bunlar geldiyse çok acı; ya bir de uymasalardı?
Ekonomiyle biraz ilişkili olanlar fazla düşünmeden, arz ve talep arasındaki denge ile cevabını verirler. Ekonomiye uzak olan sıradan insanları ise bu cevap nedense pek tatmin etmez.
Hisse senedi fiyatının oluşmasındaki temel etken arz ve talep yeterince açıklansa da, arz ve talebin arkasındaki gizli el bir türlü açıklanamamaktadır. Bazılarının bildiği bir fıkrayı yeniden anlatalım.
Bir gün köye bir adam gelir ve köylülere getirdikleri her maymun için 10 $ vereceğini söyler. Ormanda birçok maymun olduğunu bilen köylüler derhal işe koyulurlar ve yakaladıkları her maymun karşılığı yabancıdan 10 $ alırlar. Fakat bir süre sonra köylülerin eforlarının tükendiğini ve getirilen maymun sayısının azaldığını gören yabancı, fiyatı 20 $’a yükseltir. Bu köylülerin iştahını tazeler ve tekrar maymun yakalamaya başlarlar. Bir süre sonra maymunlar azalmaya başlar. Köylüler ormandan elleri boş dönmeye başlamıştır ki, fiyat 25 $’a çıkartılır. Azalan maymunları yakalamak için köylüler epeyce çaba göstermek zorundadır. Bu aşamada yabancı fiyatı 50 $’a yükseltir. Fakat bazı işlerini halletmek için şehre döndüğünden, yerine alım yapması için asistanını bırakır. Patronun yokluğunda asistan köylülere şu teklifi getirir: “Kafeslerdeki maymunları size 35 $’dan satabilirim. Siz de patron gelince ona 50 $’dan geri satarsınız.” Fena alışveriş gözükmemektedir. Köylüler tüm servetlerini, 10 $ karşılığı yakaladıkları maymunları 35 $ ödeyerek geri satın almak için harcarlar. Ama o günde sonra ne yabancıyı, ne de asistanını bir daha göremezler.
Aslında hisse senetlerinin fiyatlarının arkasındaki görünmez el de bu şekilde çalışmaktadır.
Genel itibariyle ekonomi her gün kötüye giderken, hisse senedi fiyatları inişli çıkışlı bir seyir izlemektedir. Finansal piyasaların bu dinamik yapısı, cazibesinin de asıl nedenini oluşturmaktadır. Bu dalgalanmaların analizi çok iyi yapılmalıdır.
1929 ekonomik buhranının altındaki hisse senedi balonunu 2001 yılındaki “dot-com business” faciasında da görmekteyiz. İnternetin yükselmeye başladığı 90’lı yılların sonunda spekülatif batılı yatırımcılar, sektörde büyük bir geleceğin olduğunu gördüler. “Dot-coms” adı verilen internet bazlı şirketler ardı ardına kurulmaya başladı. Yüksek talep nedeniyle, küçük bir dükkan ve bir iki bilgisayardan ibaret firmaların hisse senetleri bile hızlı bir şekilde değer kazandı. Hal böyle olunca balonun patlaması da fazla gecikmedi.
Hisse senedi piyasaları sadece küçük yatırımcılar için değil, büyük ve nitelikli yatırımcılar için de fazla riskli bir alan olduğu açıktır. Finansın dahi çocuklarının yönettiği hedge fonların kriz öncesi 1.9 trilyon olan aktifleri şu an 1.4 trilyon $ seviyesine gerilemiştir. Çöküşün onlara da sıçradığı ortadadır.
Hisse senedi balonunun patlamasının ardından kredi tahakkuk swap’ları balonu da patlayacaktır. Bugün için en belirgin tehlike, iflas eden Lehman Brothers üzerine yazılan 400 milyar $ tutarındaki swap’lardır. Bir mucize olmadığı sürece, Lehman’ın yerine getiremeyeceği borç yükümlülükleri karşılığı bu 400 milyar $’ı birileri ödemek zorunda kalacaktır. İşlerin iyi gittiği zamanlarda bu garantileri veren şirketlerin bugün sözlerinde nasıl duracağı şüphe konusudur.
Öte yandan finansal krizin devirdiği dünyanın bu en büyük şirketleri, bir başka balonu daha patlatmıştır. O da kurumsal yönetim balonu. Enron’un iflası ardından, yanıltıcı işlemlerine aracılık ettiği için Arthur Andersen’in de yok olması, iş hayatına bir dizi yeni kurul getirmişti. Kurumsal ticari hayatın etik anayasası olarak kabul edilen Sarbanes-Oxley(SOX) kuralları 2002’den beri uygulanmaktadır. Lehman’dan WaMu’ya, Wachovia’dan Bear Stearns’e kadar acaba SOX düzenlemelerine uyulmuş mudur? Eğer uydukları halde başlarına bunlar geldiyse çok acı; ya bir de uymasalardı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder