Forbes dergisi, Amerika’nın finansal sistemini öven bu sözleri yazdığında yıl 1929, mevsimlerden yazdı. Yani 1929 ekonomik buhranının (great depression) sadece birkaç ay öncesi. Herkesin iyi bildiği gibi, çok geçmeden Amerikan ekonomisi çöktü. 1929’da 3.1 seviyesinde olan büyüme oranı 1930’da -%11, 1931’de -%9.5 ve 1932’de -%15 olarak gerçekleşti.
1929 buhranıyla şu an yaşanan finansal kriz arasındaki benzerlikleri kullanarak yapacağımız en basit çıkarım, önümüzdeki birkaç yıl içinde, ülkelerin krizden etkilenme oranlarına göre global bir resesyon yaşanacağı tahminidir. Gerek 1929’da, gerekse içinde bulunduğumuz 2008 yılında, kükreyen global ekonomik dalganın nasıl tarihin en büyük ekonomik kasırgasına dönüştüğünü görüyoruz.
Finansal piyasaların en temel benchmark’ı olarak kabul edilen Dow Jones endeksi, krizin 1 ay öncesinde, Eylül 1929’da 381 puan seviyesindeyken, 1932 yılında 41 puana gerilemişti. Amerika’nın 30 büyük sanayi şirketini içeren Dow Jones endeksinin firmalarından, o günden bu bugüne sadece birinin ayakta kaldığını belirtmeden geçmeyelim. O da General Motors. Şu an Chrysler ile ortaklık görüşmelerinde olan firmayı 1929 buhranı bile yıkamamıştı ama sanırız 2008 krizi yıkacak gibi görünüyor.
Bugüne döndüğümüzde ise; şu an Dow Jones 9000 puan seviyelerinde. Bundan yaklaşık bir yıl önce, 9 Ekim 2007’de endeksin değeri 14.164’tü. Şüphesiz endeksteki düşüşün sınırlı kalmasının bir nedeni de, krizin etkisinin henüz finansal sektör üzerinde taşınıyor olması.
Ekonomist Roubini, yaşanan krizin 1929’dakinden büyük olmadığını belirtiyor. Hisse senedi piyasasında %90 düşüş, sanayi üretiminde 1/3 kayıp, 8.000 adet iflas eden banka, %25’lere çıkan işsizlik oranı bugünkü krizin olası destinasyonları arasında en olumsuz senaryolar da bile görünmemekte. Fakat o gün için ekonomide aort görevi görmeyen bankacılık sisteminin, bugün alacağı ağır yaranın ne tür tahribatlar yaratacağı henüz kestirebiliyor muyuz acaba.
Bankacılık sistemi ve finansal piyasalar neden bu kadar önemli?
Finansal piyasalar, kredi verenlerle kredi alanları buluşturarak ekonomide önemli bir rol oynamaktadır. Bankalar ise bu buluşmanın en kolay adresleridir.
Bu süreç kabaca şöyle işlemektedir. Mudinin faiz almak amacıyla bankaya yatırdığı her 100 liranın 10 lirası, merkez bankası, faiz ödeme veya diğer yükümlükler için banka tarafından alıkonulurken; kalan 90 lira, paraya ihtiyacı olan bir diğer müşteriye belli bir faiz karşılığı kredi olarak kullandırılır.
Bugün işletmelerin çoğu, ticari operasyonlarını devam ettirebilmek için krediye ihtiyaç duymaktadır. Eğer bankalar işlerini doğru düzgün yapmazlarsa, şirketler kredi bulamayacak ve bunun sonucunda da üretimlerini azaltmak, işçilerini işten çıkarmak zorunda kalacaklardır. Üretim hacmindeki azalma, ürünleri tüketiciye satan alışveriş merkezlerinin taleplerini azaltırken, satış hacimlerinin düşmesine ve satış personelinin işten çıkarılmasına neden olacaktır. Üreticiler yeterli miktarda üretip satamadıkları zaman gelirleri düşecek, yeni kredi alamadıkları için de, daha önce aldıkları kredinin faizini ödeyemeyeceklerdir. Şirket iflasa giderken, bankaların mali tabloları batık krediler nedeniyle kötüleşmeye başlayacak, bu da başka problemleri peşi sıra getirecektir. Bu noktada bankalar, iflasların artabileceği yönündeki belirsizliklerin güçlenmesi nedeniyle daha az kredi vermeye başlayacaklardır. Krediler azaldıkça, kısır döngü devam edecek, işletmeler üretimlerini kısmaya, işçilerini işten çıkarmaya devam edecekler. Döngünün en başındaki mudiler ise bankaya yatırdıkları paralar için endişelenmeye başlayacaklar; çünkü batık krediler bazı bankaları iflasa sürüklemektedir. Bu da mudilerin, kendi paralarının da bankalar tarafından, geri ödemeyecek müşterilere kredi olarak verildiğini düşünmelerine sebep olacaktır. Bu algılama ile mudiler, yatırdıkları parayı bankadan geri çekmek için şube önlerinde kuyrukları arttırırken, bankalar da kredi kaynaklarını kaybetmeye başlayacaklardır. Zaten gelirleri azalan banka bir de mudilerin mevduatını ödemeye çalışırken nakit yetersizliği içine girecektir. Eğer finansal piyasalar düzgün işliyorsa banka faaliyetlerinin devamı için yeterli nakdi bulabilecektir. Ama eğer bugünkü gibi durma noktasına gelmişse, ekonomi ölümcül bir sarmalın içine girecektir.
Bugün olan şey tamamiyle budur. Bozulan finansal sistemin ne zaman ve nasıl çalışmaya başlayacağı ise hala merak konusu.
1929 buhranıyla şu an yaşanan finansal kriz arasındaki benzerlikleri kullanarak yapacağımız en basit çıkarım, önümüzdeki birkaç yıl içinde, ülkelerin krizden etkilenme oranlarına göre global bir resesyon yaşanacağı tahminidir. Gerek 1929’da, gerekse içinde bulunduğumuz 2008 yılında, kükreyen global ekonomik dalganın nasıl tarihin en büyük ekonomik kasırgasına dönüştüğünü görüyoruz.
Finansal piyasaların en temel benchmark’ı olarak kabul edilen Dow Jones endeksi, krizin 1 ay öncesinde, Eylül 1929’da 381 puan seviyesindeyken, 1932 yılında 41 puana gerilemişti. Amerika’nın 30 büyük sanayi şirketini içeren Dow Jones endeksinin firmalarından, o günden bu bugüne sadece birinin ayakta kaldığını belirtmeden geçmeyelim. O da General Motors. Şu an Chrysler ile ortaklık görüşmelerinde olan firmayı 1929 buhranı bile yıkamamıştı ama sanırız 2008 krizi yıkacak gibi görünüyor.
Bugüne döndüğümüzde ise; şu an Dow Jones 9000 puan seviyelerinde. Bundan yaklaşık bir yıl önce, 9 Ekim 2007’de endeksin değeri 14.164’tü. Şüphesiz endeksteki düşüşün sınırlı kalmasının bir nedeni de, krizin etkisinin henüz finansal sektör üzerinde taşınıyor olması.
Ekonomist Roubini, yaşanan krizin 1929’dakinden büyük olmadığını belirtiyor. Hisse senedi piyasasında %90 düşüş, sanayi üretiminde 1/3 kayıp, 8.000 adet iflas eden banka, %25’lere çıkan işsizlik oranı bugünkü krizin olası destinasyonları arasında en olumsuz senaryolar da bile görünmemekte. Fakat o gün için ekonomide aort görevi görmeyen bankacılık sisteminin, bugün alacağı ağır yaranın ne tür tahribatlar yaratacağı henüz kestirebiliyor muyuz acaba.
Bankacılık sistemi ve finansal piyasalar neden bu kadar önemli?
Finansal piyasalar, kredi verenlerle kredi alanları buluşturarak ekonomide önemli bir rol oynamaktadır. Bankalar ise bu buluşmanın en kolay adresleridir.
Bu süreç kabaca şöyle işlemektedir. Mudinin faiz almak amacıyla bankaya yatırdığı her 100 liranın 10 lirası, merkez bankası, faiz ödeme veya diğer yükümlükler için banka tarafından alıkonulurken; kalan 90 lira, paraya ihtiyacı olan bir diğer müşteriye belli bir faiz karşılığı kredi olarak kullandırılır.
Bugün işletmelerin çoğu, ticari operasyonlarını devam ettirebilmek için krediye ihtiyaç duymaktadır. Eğer bankalar işlerini doğru düzgün yapmazlarsa, şirketler kredi bulamayacak ve bunun sonucunda da üretimlerini azaltmak, işçilerini işten çıkarmak zorunda kalacaklardır. Üretim hacmindeki azalma, ürünleri tüketiciye satan alışveriş merkezlerinin taleplerini azaltırken, satış hacimlerinin düşmesine ve satış personelinin işten çıkarılmasına neden olacaktır. Üreticiler yeterli miktarda üretip satamadıkları zaman gelirleri düşecek, yeni kredi alamadıkları için de, daha önce aldıkları kredinin faizini ödeyemeyeceklerdir. Şirket iflasa giderken, bankaların mali tabloları batık krediler nedeniyle kötüleşmeye başlayacak, bu da başka problemleri peşi sıra getirecektir. Bu noktada bankalar, iflasların artabileceği yönündeki belirsizliklerin güçlenmesi nedeniyle daha az kredi vermeye başlayacaklardır. Krediler azaldıkça, kısır döngü devam edecek, işletmeler üretimlerini kısmaya, işçilerini işten çıkarmaya devam edecekler. Döngünün en başındaki mudiler ise bankaya yatırdıkları paralar için endişelenmeye başlayacaklar; çünkü batık krediler bazı bankaları iflasa sürüklemektedir. Bu da mudilerin, kendi paralarının da bankalar tarafından, geri ödemeyecek müşterilere kredi olarak verildiğini düşünmelerine sebep olacaktır. Bu algılama ile mudiler, yatırdıkları parayı bankadan geri çekmek için şube önlerinde kuyrukları arttırırken, bankalar da kredi kaynaklarını kaybetmeye başlayacaklardır. Zaten gelirleri azalan banka bir de mudilerin mevduatını ödemeye çalışırken nakit yetersizliği içine girecektir. Eğer finansal piyasalar düzgün işliyorsa banka faaliyetlerinin devamı için yeterli nakdi bulabilecektir. Ama eğer bugünkü gibi durma noktasına gelmişse, ekonomi ölümcül bir sarmalın içine girecektir.
Bugün olan şey tamamiyle budur. Bozulan finansal sistemin ne zaman ve nasıl çalışmaya başlayacağı ise hala merak konusu.
1 yorum:
Niye 2008
Yorum Gönder