26 Ekim 2008 Pazar

Yükselen piyasalar balonu ya patlarsa!

Birçok insan bu günlerde, bir sirki andıran bu finansal bulanıklığın ortasında, her zamankinden daha yoğun bir ekonomik bakış sergileyerek olayları takip etmeye çalışıyor. Başta FED ve Amerikan Hazinesinin her gün yeni bir numarasını izleyen seyirciler bunun yanında, devam eden finansal kurum iflasları ve krizin salladığı ülkeleri de izlemekteler.

Evet, gerçekten tuhaf ve daha önce yaşanmamış ekonomik gelişmelerle karşı karşıyayız.

Dünya ticaretinde önemli bir gösterge olarak kabul edilen ve navlun fiyatlarındaki değişimi gösteren Baltık Dry endeksi yılbaşından bu yana %75 gerileme gösterdi. Avrupa’nın dev bankaları finansal başarısızlıklarını ilan ettiler. İzlanda çöktü, Arjantin yeniden ipte, Güney Kore sallantıda ve Macaristan'da belirsizlik hakim. Düşen petrol fiyatları OPEC ülkelerine büyük şoklar yaşatmaya başladı. Gürültü ve kaos giderek artıyor.

Avustralya ve Yeni Zelanda doları Cuma günü %7 gerileme gösterdi. Tıpkı euro ve pound gibi. Dolar bazlı dış ticaret açıklarının finansmanı için dolara talep artıyor. Yükselen piyasalar ise oldukça karışık durumda. Türk lirası, İzlanda kronu, Günay Afrika randı, Polanya zloty’si, Güney Kore wonu, Macar forinti ve Meksika pezosu. Hepsi Amerikan doları karşısında büyük değer kayıpları yaşıyor. Birkaç hafta öncesine kadar sıcak paranın oluk oluk aktığı bu ülkelere neler oluyor?

Yükselen piyasalar birkaç hafta öncesine kadar, bu finansal krizin kendilerinde büyük enkaz yaratmayacağını düşünüyorlardı. Fakat bu yargının aldatıcı olduğu ortaya çıkmaya başladı.

Bretton Woods anlaşmasıyla, cari açığı olan ülkelerin bu açıklarını finanse etmek için kurulan IMF, bu yılın başlarında, müşteri eksikliği nedeniyle kadrolarında azalmaya gitmişti. Çünkü sıcak para bu ülkelerin cari açıklarını fazlasıyla finanse ediyordu. IMF’ye gerek kalmıyordu. Maalesef şu anda IMF fazla mesai yapmak durumunda.

Rusya 542 milyar $, Güney Kore ise 240 milyar $ döviz rezervine sahip. Aşırı olarak nitelendirilen bu stokların, bozulan finansal sistemlerini tamir etmede yeterli olmayacağı düşünülüyor artık.

Çin ekonomisi beklentilerden daha yüksek bir hızla yavaşlıyor. 3. çeyrekteki %9’luk büyüme, son 5 yılın en düşük oranı.

Farklı açılardan krize karşı kırılgan olan yükselen piyasa ekonomilerinde, 3 önemli zaafiyet benzerlik gösteriyor;

-dünya ekonomisi küçülürken ihracat rakamları geriliyor,
-sıcak para girişi düşüyor,
-iç ve dış borç yükümlülüklerini yerine getirme rahatlığı azalıyor.

Analistler, tüm ülkelerin para birimlerindeki çöküşün dünyayı 1929 ekonomik buhranından daha fazla etkileyeceğini belirtiyor. Onları bu sonuca götüren gösterge ise “kredi ilişkisi”. Avrupa Birliği ülkelerine ait bankaları, Amerika veya Japonya’dakilerden daha fazla tehlikeye sokan bu krizin etki gücünü öngörmek gerçekten zor.

Kriz Avrupa’nın her yanını bir orman yangını gibi sarıyor. Uzmanlar, euro bölgesi içinde büyük bir kaosun yaşanacağından endişeleniyor. Oradan da, Fransa başbakanı Sarkozy’nin Akdeniz Birliği düşüncesinden esinlenilerek atfedilen Clup Med ülkelerine. Yani yüksek cari açıklarını yabancı fonlarla finanse eden Akdeniz ülkelerine.

Avrupa Birliği ülkelerine ait bankaların, BIS (Bank for International Settlements) verilerine göre, 4.7 trilyon $ tutarındaki uluslar arası kredilerinin yaklaşık üçte ikisine karşılık gelen 2.96 milyar $’lık kısmı, Doğu Avrupa, Latin Amerika ve yükselen Asya piyasaları üzerinde görünüyor. Zaten zor durumda olan bu bankaların, bir de yükselen piyasalar balonunun patlaması durumunda, nasıl bir yörüngeye gireceği gerçekten merak konusu. Bu sert virajda ilk test İzlanda’nın çöküşüyle yapıldı bile. Avrupa bankalarına 74 milyar $ zarar açan ülke, en büyük tahribatı 22 milyar $’la Almanya’ya vermiş görünüyor. Yükselen piyasalar balonunun patlaması durumunda Subprime’ın Amerika bankalarına verdiği zararın rahatlıkla aşılacağı ortada.

Avrupa Birliği ülkeleri içinde bu açıdan en riskli durumda olan Avusturya. Yükselen piyasalardaki banka faaliyetlerinin toplam tutarının gayri safi yurt içi hasılalarına oranı %85 düzeyinde. Bu kredilerin çoğunun da Macaristan, Ukrayna, Sırbistan ve Beyaz Rusya gibi IMF’den kurtarma paketi bekleyen ülkeler üzerinde olması riski daha da arttırıyor.

İspanya’nın Latin Amerika ülkelerine verdiği kredilerin toplam tutarı 316 milyar $. Amerika’nın arka bahçesi kabul edilen Latin ülkelerine verdiği kredi tutarı olan 172 milyar $’ın neredeyse iki katı. Gayrimenkul pazarının irtifa kaybı, Arjantin’in yeniden tahakkuka düşmesi ihtimali ve Brezilya sermaye ve emtia piyasalarındaki keskin değer kayıpları İspanya ekonomisi üzerindeki şüpheleri giderek arttırıyor.

Macaristan, Litvanya, Letonya gibi eski Sovyet bloğu ülkelerine kullandırılan krediler ise 1.6 trilyon $ seviyesinde. Macaristan çoktan havlu atmış durumda. Halkın büyük kesiminin konut kredilerini Japon yenine endeksli alması tahribatın boyutlarını anlatmaya yetiyor. Japonya’nın carry trade işlemlerini kesmesinin kur üzerinde yaratacağı yukarı yönlü risklerin halka tam olarak izah edilmemesinin faturası şu an için kurdaki %40 artış.

Yarın açılacak piyasalarda öncelik yine yükselen piyasalarda olacak. Aşırı değerlenen kurların dolar karşısındaki çözünmesinin ülkeleri ne tür risklerle karşı karşıya bırakacağını hep beraber göreceğiz.

Hiç yorum yok: