Subprime krizi 1930 yılındaki Büyük Depresyon kaygılarını da içine alarak, her gün yeni bir finans devini iflasın eşiğine getirmeye devam ediyor. Yatırımcılar krizin er ya da geç tüm finans kurumlarını yakalayacağını düşünüyor. Kongreden geçen 850 milyar $’lık paket, saatin tiktaklarını yavaşlatsa da, ilahi “kaçınılmaz son” düşüncesi belki de tarihte hiç bu kadar açıklıkla kendini göstermemişti.
“Karşı taraf” güveninin çökmesi, yeni iflasların geleceği korkusu ve mali tabloları toxic’lerden temizleme çabaları bankaların birbirlerine olan kredi pencerelerini geçtiğimiz günlerde sonuna kadar kapattı. LIBOR’u keskin bir yükselişe sokan bu önlem bir anlamda, yangının benzinle söndürülmesi anlamına geliyor.
Birçok insan için bir şey ifade etmeyen LIBOR, kredi krizinin tam kalbinde yer alıyor. Tüm dünyada 340 trilyon $’lık varlık LIBOR’a endeksli. Hisse senetleri ve emtia üzerinde direk etkiye sahip. Özellikle de Amerikan ekonomisi üzerinde. Ticari kredi, tüm subprime konut kredileri ve prime konut kredilerin %40’ından fazlasının faiz oranı, 6 aylık LIBOR’a ilave edilen spread’ler üzerinden hesaplanıyor. Bu kadarı bile sıradan bir insana, krizin daha da derinleşeceğinin ipuçlarını fazlasıyla veriyordur sanırız.
Bankalara ise ipucunun ötesinde daha derin kaygılar…
Finansal kıyamette sıranın kendilerine ne zaman geleceğini endişeyle bekleyen dev bankaların son durumlarına gelin bir daha bakalım. Dünyanın en büyük 10 finans kuruluşunun içinde bulunduğu çaresizliğin boyutlarını yeniden ortaya koyalım.
Geri sayıma şu anda dünyanın en büyük 10. bankası olan Japon bankası Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ ile başlayalım. Japonya’nın en büyük bankası. Morgan Stanley hisselerinin %21’ini 9 milyar $ karşılığında satın aldı. Aynı gün hisse senedinin değer kaybı sonrası 500 milyon $ zarar etti. Anlaşmanın yapıldığı 18 Eylül’den bu yana Morgan hisseleri %40 gerileme gösterdi. Bugün ortaya çıkan anlaşmanın iptal edileceği söylentileri endişeleri arttırıyor. 22 Nisan 2008’de bankanın CEO’su Nagayasu, zararın 921 milyon $’ı geçmeyeceğini belirterek “sürpriz olmayacak” diyordu. Bugün için toplam zarar 1.6 milyar $.
Dünyanın en büyük bankası sıralamasında 9. sırada, İngiltere’nin 3. büyük bankası Barclays yer alıyor. Krizin bankaya zararı 7.6 milyar $. ABN Amro sonrası Lehman Brothers’ın da satın alınması, şirketin bundan sonra operasyonel maliyetlerini karşılayacak nakde sahip olamayacağı düşüncelerini güçlendiriyor. Şirketin piyasa değeri son 3 günde %24 düştü. 2009 Nisan’ına kadar bankanın ödenmesi gereken 15.9 milyar pound borcunu artan maliyetler sonrası nasıl ödeyeceği şüphe konusu.
8. sırada Fransa’nın en büyük bankası BNP Paribas yer alıyor. Subprime’ın bankaya maliyeti 3.9 milyar $. Fortis’in %75’ini 14.5 milyar $’a satın alacağı haberi analistlerce olumlu karşılanmadı. Bu tip birleşmelerde, yeni oluşumun yönetim riski taşıyacağı ve BNP’yi gereceği söyleniyor. Şirketin 2. çeyrekte göreceli subprime zararı yazması ve sermaye artırımına gitmemesi, 3. çeyrek öncesi provizyonların artacağı sinyalini veriyor. Analistlerin yorumu, “BNP, UBS’nin yarısı hızla suya gömülüyor.”
7. sıradaki banka Royal Bank of Scotland (RBS). İngiliz bankanın toplam zararı 14.1 milyar $. 97.7 milyar $’lık ABN Amro satın almasında, Fortis ve Banco Santander’in de yer aldığı konsorsiyumun lideri. O zamandan beri hisse fiyatı %82 gerilemiş durumda. Piyasadaki 1.5 trilyon kredisiyle İngiltere bankacılığındaki en zayıf halka. İngiltere’nin en zayıf nakte sahip olan bankasının Nisan 2009’a kadar toplam borcu 11.5 milyar pound. Telegraph 7 Ekim’de, yatırımcıların korku ve güvensizliklerini daima en zayıf banka üzerine yönelttiklerini, böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde RBS’nin kolayca çökeceğini yazdı.
6. sırada Almanya’dan Deutsche Bank var. Bankanın kriz kaynaklı zararı 10.4 milyar $. Şirketin piyasa değeri 2008 yılı içinde %53 geriledi. Acil sermaye ihtiyacı içinde olduğu yorumları giderek ağırlaşıyor. 17 Haziran 2008’de dünyanın en zengin adamı Warren Buffet’ın, riskli yatırımları nedeniyle subprime krizini başlattığı gerekçesiyle Deutsche Bank’ı suçlaması gerçekten tarihi bir tespit.
5. sırada İsviçre’nin 2. büyük bankası Credit Suisse yer alıyor. Bankanın toplam zararı 10.4 milyar $. Bugün yayınlanan bir İsviçre gazetesi, bankanın 3. çeyrekte zarar yazacağını duyurdu.
4. sırada İsviçre’nin en büyük bankası UBS var. Avrupa’nın krizden en çok etkilenen bankasında toplam zarar 44.2 milyar $. Son bir yılda 9.000 kişinin işine son verildi. 2007 itibariyle 2 trilyon $’lık aktif büyüklüğü İsviçre ekonomisinin 4 katı. Bankanın olası iflasından yaklaşık 2.5 trilyon $ tutarındaki mevduat bölümünün etkilenmemesi için aktif ve pasif birimleri birbirinden ayrıldı. Şirketin piyasa değeri %70 gerilemiş durumda. Gidişat şüpheli.
3. sırada piyasa değeri itibariyle Avrupa ve İngiltere’nin en büyük bankası HSBC yer alıyor. Subprime zararı 27.4 milyar $. Londra bankalar arası sterlin piyasasında likidite veren tek banka. Bu da onları indekslerin en güçlü bankası kılıyor. Diğer bankalardan bir diğer farkı, karlarının 2/3’ünü yükselen piyasalardan elde ediyor olmaları. 2003 yılında Amerika’da Household International’ı satın almaları onları pazarın en büyük subprime kreditörü yapsa da, diğer faaliyetlerinden nakit yaratma kabiliyetleri, krizden etkilenen bankalar arasında arka sıralarda kalmalarına sebep oldu. Ama yatırımcılar bankanın 30 milyar $ daha zarar yazması gerektiğini savunarak zararların saklandığını belirtiyor.
2. sırada Bank of America yer alıyor. Krizin bankaya maliyeti 21.2 milyar $. Amerikanın krizden en az etkilenen bankası olarak görülse de birkaç gün önce gelen 3. çeyrek karının beklentilerin ötesinde %68 düşmesi kaygıları arttırdı. Countrywide satın almasının bankayı gelecek dönemlerde krizin eşiğine getireceği düşünülüyor.
Ve dünyanın en büyük bankası Citibank. 60.8 milyar $’lık subprime zararı, satın almak için Wells Fargo ile savaş verdikleri Wachovia’dan bile daha fazla. Varlık satışları son hızla devam ediyor. Otoritelerin çöküşe en yakın gördükleri banka.
Önümüzdeki günlerde tarihte yaşanmamış olayları yaşamaya devam edeceğiz muhtemelen.
“Karşı taraf” güveninin çökmesi, yeni iflasların geleceği korkusu ve mali tabloları toxic’lerden temizleme çabaları bankaların birbirlerine olan kredi pencerelerini geçtiğimiz günlerde sonuna kadar kapattı. LIBOR’u keskin bir yükselişe sokan bu önlem bir anlamda, yangının benzinle söndürülmesi anlamına geliyor.
Birçok insan için bir şey ifade etmeyen LIBOR, kredi krizinin tam kalbinde yer alıyor. Tüm dünyada 340 trilyon $’lık varlık LIBOR’a endeksli. Hisse senetleri ve emtia üzerinde direk etkiye sahip. Özellikle de Amerikan ekonomisi üzerinde. Ticari kredi, tüm subprime konut kredileri ve prime konut kredilerin %40’ından fazlasının faiz oranı, 6 aylık LIBOR’a ilave edilen spread’ler üzerinden hesaplanıyor. Bu kadarı bile sıradan bir insana, krizin daha da derinleşeceğinin ipuçlarını fazlasıyla veriyordur sanırız.
Bankalara ise ipucunun ötesinde daha derin kaygılar…
Finansal kıyamette sıranın kendilerine ne zaman geleceğini endişeyle bekleyen dev bankaların son durumlarına gelin bir daha bakalım. Dünyanın en büyük 10 finans kuruluşunun içinde bulunduğu çaresizliğin boyutlarını yeniden ortaya koyalım.
Geri sayıma şu anda dünyanın en büyük 10. bankası olan Japon bankası Bank of Tokyo-Mitsubishi UFJ ile başlayalım. Japonya’nın en büyük bankası. Morgan Stanley hisselerinin %21’ini 9 milyar $ karşılığında satın aldı. Aynı gün hisse senedinin değer kaybı sonrası 500 milyon $ zarar etti. Anlaşmanın yapıldığı 18 Eylül’den bu yana Morgan hisseleri %40 gerileme gösterdi. Bugün ortaya çıkan anlaşmanın iptal edileceği söylentileri endişeleri arttırıyor. 22 Nisan 2008’de bankanın CEO’su Nagayasu, zararın 921 milyon $’ı geçmeyeceğini belirterek “sürpriz olmayacak” diyordu. Bugün için toplam zarar 1.6 milyar $.
Dünyanın en büyük bankası sıralamasında 9. sırada, İngiltere’nin 3. büyük bankası Barclays yer alıyor. Krizin bankaya zararı 7.6 milyar $. ABN Amro sonrası Lehman Brothers’ın da satın alınması, şirketin bundan sonra operasyonel maliyetlerini karşılayacak nakde sahip olamayacağı düşüncelerini güçlendiriyor. Şirketin piyasa değeri son 3 günde %24 düştü. 2009 Nisan’ına kadar bankanın ödenmesi gereken 15.9 milyar pound borcunu artan maliyetler sonrası nasıl ödeyeceği şüphe konusu.
8. sırada Fransa’nın en büyük bankası BNP Paribas yer alıyor. Subprime’ın bankaya maliyeti 3.9 milyar $. Fortis’in %75’ini 14.5 milyar $’a satın alacağı haberi analistlerce olumlu karşılanmadı. Bu tip birleşmelerde, yeni oluşumun yönetim riski taşıyacağı ve BNP’yi gereceği söyleniyor. Şirketin 2. çeyrekte göreceli subprime zararı yazması ve sermaye artırımına gitmemesi, 3. çeyrek öncesi provizyonların artacağı sinyalini veriyor. Analistlerin yorumu, “BNP, UBS’nin yarısı hızla suya gömülüyor.”
7. sıradaki banka Royal Bank of Scotland (RBS). İngiliz bankanın toplam zararı 14.1 milyar $. 97.7 milyar $’lık ABN Amro satın almasında, Fortis ve Banco Santander’in de yer aldığı konsorsiyumun lideri. O zamandan beri hisse fiyatı %82 gerilemiş durumda. Piyasadaki 1.5 trilyon kredisiyle İngiltere bankacılığındaki en zayıf halka. İngiltere’nin en zayıf nakte sahip olan bankasının Nisan 2009’a kadar toplam borcu 11.5 milyar pound. Telegraph 7 Ekim’de, yatırımcıların korku ve güvensizliklerini daima en zayıf banka üzerine yönelttiklerini, böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde RBS’nin kolayca çökeceğini yazdı.
6. sırada Almanya’dan Deutsche Bank var. Bankanın kriz kaynaklı zararı 10.4 milyar $. Şirketin piyasa değeri 2008 yılı içinde %53 geriledi. Acil sermaye ihtiyacı içinde olduğu yorumları giderek ağırlaşıyor. 17 Haziran 2008’de dünyanın en zengin adamı Warren Buffet’ın, riskli yatırımları nedeniyle subprime krizini başlattığı gerekçesiyle Deutsche Bank’ı suçlaması gerçekten tarihi bir tespit.
5. sırada İsviçre’nin 2. büyük bankası Credit Suisse yer alıyor. Bankanın toplam zararı 10.4 milyar $. Bugün yayınlanan bir İsviçre gazetesi, bankanın 3. çeyrekte zarar yazacağını duyurdu.
4. sırada İsviçre’nin en büyük bankası UBS var. Avrupa’nın krizden en çok etkilenen bankasında toplam zarar 44.2 milyar $. Son bir yılda 9.000 kişinin işine son verildi. 2007 itibariyle 2 trilyon $’lık aktif büyüklüğü İsviçre ekonomisinin 4 katı. Bankanın olası iflasından yaklaşık 2.5 trilyon $ tutarındaki mevduat bölümünün etkilenmemesi için aktif ve pasif birimleri birbirinden ayrıldı. Şirketin piyasa değeri %70 gerilemiş durumda. Gidişat şüpheli.
3. sırada piyasa değeri itibariyle Avrupa ve İngiltere’nin en büyük bankası HSBC yer alıyor. Subprime zararı 27.4 milyar $. Londra bankalar arası sterlin piyasasında likidite veren tek banka. Bu da onları indekslerin en güçlü bankası kılıyor. Diğer bankalardan bir diğer farkı, karlarının 2/3’ünü yükselen piyasalardan elde ediyor olmaları. 2003 yılında Amerika’da Household International’ı satın almaları onları pazarın en büyük subprime kreditörü yapsa da, diğer faaliyetlerinden nakit yaratma kabiliyetleri, krizden etkilenen bankalar arasında arka sıralarda kalmalarına sebep oldu. Ama yatırımcılar bankanın 30 milyar $ daha zarar yazması gerektiğini savunarak zararların saklandığını belirtiyor.
2. sırada Bank of America yer alıyor. Krizin bankaya maliyeti 21.2 milyar $. Amerikanın krizden en az etkilenen bankası olarak görülse de birkaç gün önce gelen 3. çeyrek karının beklentilerin ötesinde %68 düşmesi kaygıları arttırdı. Countrywide satın almasının bankayı gelecek dönemlerde krizin eşiğine getireceği düşünülüyor.
Ve dünyanın en büyük bankası Citibank. 60.8 milyar $’lık subprime zararı, satın almak için Wells Fargo ile savaş verdikleri Wachovia’dan bile daha fazla. Varlık satışları son hızla devam ediyor. Otoritelerin çöküşe en yakın gördükleri banka.
Önümüzdeki günlerde tarihte yaşanmamış olayları yaşamaya devam edeceğiz muhtemelen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder