Libor oranlarının belirlenmesinde usulsüzlük yaptığı için 453 milyon dolar para cezasına çarptırılan Barclays’de ortaya çıkan skandalın ardından Libor’un geleceği tartışılmaya başlandı. Düzenleyici kuruluşlar oranın oluşturulma prosedürlerinde düzenlemeye giderek manipülasyonların önüne geçmeye çalışıyorlar. Yapılacak düzenlemelerin Libor gibi tüm dünya piyasalarını etkileyen bir oran üzerinde ne kadar etkili olacağı büyük soru işareti. İsterseniz gelin hep beraber bu sorunun yanıtını arayalım. Düzenlemelerin neyi değiştireceğini irrasyonel insan davranışları ekseninde bulmaya çalışalım.
Şu sahneyi hatırlıyor olabilirsiniz; sahibinin bile yanına yaklaşamadığı vahşi bir köpeğin yanına giden ve köpeğin adeta kedi gibi davranmaya başladığı o adamı? Birçoklarının bildiği bu kişi “Köpeklere Fısıldayan Adam” adıyla National Geographic kanalında belgeselleri yayınlanan Meksikalı Cesar Millan’dır. Belgesellerinin her bölümünde öncelikle bir kaos, sonrasında ise barış teması hakimdir. Millan, sanki sihirli ve gizemli bir dokunuşla dokunmaktadır o vahşi köpeklere. İlk gördüğünüzde olan bitene inanamıyorsunuz. Böyle bir şeyin nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyorsunuz. İlk aklınıza gelen Millan’ın büyük bir yeteneği ve gizemli bir yanı olduğu. Ama aslında bu pek doğru değil. Vahşi köpekleri uysal birer kediye döndüren Köpeklere Fısıldayan Adamın aslında çok basit bir formülü bulunuyor.
Diyelim ki bir okul müdürüsünüz ve yaramaz öğrencilerle dolu bir sınıfın önünden geçiyorsunuz. Eğilip baktığınızda öğretmenin ne kadar çaresiz olduğunu fark ediyorsunuz. Öğrenciler sanki birer canavara dönüşmüş ve tek ideali çocuklara bir şeyler öğretmek olan masum öğretmene zor anlar yaşatıyorlar. Okulun müdürü olarak bir şeyler yapmanız gerekiyor. Ne yapardınız ya da nasıl bir yol izlerdiniz?
Öğrencilerin uysallaştırılması için bir şeyler yapılması gerektiği ortada; ama ne? Cesar Millan’ın programlarında daima karşılaştığı sahne bu: Yaramaz bir öğrenci ve iyi niyetli bir öğretmen. Peki, bu durumlarda Cesar Millan ne yapıyor dersiniz?
Aslında Millan sadece olaya farklı bir açıdan bakıyor; kimsenin bakamadığı bir açıdan. İnsanların ne gördüğüyle değil, köpeğin ne gördüğüyle ilgileniyor. Onların gözünden baktığı zaman da şunu görüyor: Yönetmeyi bilmeyen bir sahip!
İşte Cesar Millan bu gerçeği bildiği için azgın köpekleri masumlaştırırken şu yöntemi kullanıyor: “Köpekleri sadece rehabilite ediyor fakat sahiplerini eğitiyor!” Yani okul müdürü olarak öğrencilerin değil, öğretmenin üzerine gidiyor ve onu eğitmeye çalışıyor.
İster bir sınıf, ister bir şirket, isterseniz Libor piyasasını yöneten bir düzenleyici kuruluş olun. Yapmanız gereken Köpeklere Fısıldayan Adamın yaptığından farklı şey değildir. Hizmetçiyi değil, patronu eğitmelisiniz.
Finansal piyasaların patronu ne düzenleyici kuruluşlar, ne büyük şirketler, ne de politika yapıcılardır. Finansal piyasaların tek patronu yatırımcılardır. O nedenle Libor’u oluşturan bankaları eğitmeniz mümkün değildir. Onları ancak rehabilite edebilirsiniz. Çünkü onlar, müşterilerinin aşırı kar hırsı ile hareket eden varlıklardan başka bir şey değillerdir. Fakat düzenleyici kuruluşlar şu an Libor’un manipülasyonunu önlemek için onları eğitme yoluna gitmektedirler. Bunun uzun vadede başarılı olmayacağı açıktır. Çünkü yatırımcıların aşırı hırslı yapıları bir süre sonra başka bir olumsuzlukla su yüzüne yeniden çıkacaktır. Düzenlemeler bu noktada bir antibiyotik ilaç gibi hareket etmektedirler. Mikrobu kısa vadede etkisiz hale getirseler de mikrobun uzun vadedeki mutasyonunun önüne geçememektedirler.
Kısaca köpeklere fısıldayan yasal otoriteler değil, Libor olmaya devam edecektir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder