Ekonominin en temel kavramı hiç şüphesiz fiyattır. Klasik iktisat öğretisine göre fiyat arz ve talebin kesiştiği yerde oluşur. Biraz daha basitleştirirsek, mal ve hizmetler pazara sunulduğunda ona yönelik talep fiyatı belirler. İktisat kitapları fiyatın oluşumunu tam olarak böyle tanımlıyor. Peki, gerçekten böyle mi oluyor dersiniz?
Mesela yeni satışa çıkan ve bir günde beş milyon satan iphone telefonları düşünelim. Stoklar aşırı talepten kısa sürede tükendi. Halbuki talebin bu kadar yüksek olduğu bir pazarda fiyatların yükselmesi gerekmez miydi? Neden yükselmiyor öyleyse?
Klasik iktisat öğretisi bugün ekonominin en temel kavramı olan fiyatın nasıl oluştuğunu bile açıklayamaz noktaya gelmiştir. Peki, fiyatlar nasıl oluşuyor dersiniz?
Finansal sistemin yeni başrol oyuncusu irrasyonel insan için fiyat, klasik iktisadi teoriler tarafından oluşturulan bir şey değil artık. Hatta bunlarla hiç ilgisi bile yok. Örneğin bir mal düşünün; üretimi birkaç dakika içinde sonsuz sayıda yapılabiliyor. Fakat satıcısı üzerine fiyat etiketi koymamış. Fiyatı sizin belirlemenizi istiyor ve şöyle diyor: Bu malı istediğiniz fiyatı ödeyerek satın alabilirsiniz. Siz olsanız böyle bir mala kaç para verirsiniz?
Elbette ki hiç para vermezsiniz. Şimdi örneği biraz daha somutlaştıralım. Diyelim ki satışa çıkarılan ürün, çok sevdiğiniz bir müzik grubun son albümü. Yıllardır merakla bu albümü bekliyorsunuz. Fakat albümün satıldığı yer her zamanki gibi müzik marketler değil. Grup, albümlerini kendi internet sitesine koyuyor ve altına da şöyle yazıyor: Dileğiniz fiyatı ödeyerek albümü satın alabilirsiniz. Böyle bir durumda siz olsanız ne yaparsınız?
Şimdi biraz düşünelim. Bugün şarkıları birçok internet sitesinden indirmek yasak olsa da bu şarkıları indiremeyeceğiniz anlamına gelmez. Dilediğiniz şarkıyı birçok farklı siteden indirebilirsiniz. Üstelik bunu birkaç dakika içinde yapabilirsiniz. Öte yandan grubun şarkılarını binlerce siteden albüm çıkar çıkmaz da dinleyebilirsiniz. O nedenle hayranı olduğunuz grup bile olsa bunun için para vermeniz gerekmez. En azından klasik iktisat teorisinin başrol oyuncusu rasyonel insan böyle yapardı. Peki irrasyonel insan ne yapar dersiniz?
2007 yılında ünlü İngiliz müzik grubu Radiohead son albümlerini kendi internet sitelerine koyarak satışa çıkardı. Albüme herhangi bir fiyat belirlemeyen grup, fiyatın alıcılar tarafından belirlenmesini istedi. Yani isteyen herkes istediği fiyatı ödeyerek albümü satın alabilecekti. Klasik iktisadın başrol oyuncusu rasyonel insan, böyle bir durumda şu iki seçenekten birini seçmesi gerekirdi. Ya albüme herhangi bir fiyat ödemeden diğer internet sitelerinden indirecek, ya da en düşük tutar olan 0,01 pounda satın alacaktı. Çünkü iktisat kitapları ona öyle öğretmişti. Peki ya irrasyonel insan?
Albüm ilk hafta içinde 300.000’den fazla satarak büyük bir rekora imza atmıştı. Alıcıların albüme ödedikleri ortalama fiyat ise 4 pounddu. Yani yaklaşık 12 lira. Bu fiyat, grubun plak şirketiyle yaptığı anlaşmalardan elde edeceği tutarın kat be kat üzerinde bir fiyattı. Şarkılara ücretsiz erişebilme imkanı varken alıcıların ödediği bu tutar gerçekten inanılmazdı. Peki irrasyonel insan bunu neden yapmıştı?
Aslında bunun sebebi o kadar da karmaşık değildir. İrrasyonel insan tek bir şey düşünmüştür: Mal kaliteli ve para ödemeden ona sahip olmak hiç de doğru bir davranış olmayacak!
Öyleyse şunu artık rahatlıkla söyleyebiliriz. Bedava şarkı indirmeyi seviyorsan son derece rasyonel düşünüyorsun demektir.
1 yorum:
İşte alsında tam da bu noktada irrasyonelitemiz tavan yapıyor. Karar verme modellerinde akılcılığı herkezin doğru kabul ettiği varsayımlar üzerinden değerlendiriyoruz. Yani aslında rasyonellik genel doğrulara paralel davranmayı temsil ediyor. Peki ya genel doğrular değiştiyse, aslında rasyonellik bizim tarif ettiğimiz genel doğrular üzerinden değil de, değişen genel doğruları ifade ediyorsa o zaman ne olacak ?
Yorum Gönder