ABD Merkez Bankası Fed Başkanı Ben Barnanke piyasalara sınırsız likidite takviyesi kararı ile herkesi mutlu etmiş görünüyor. Fed Başkanı bu kararı ile işsizliği yeneceğini düşünüyor ve kendine oldukça güveniyor. Peki sizce piyasalara sınırsız para sürülerek işsizlik gibi narin bir gösterge olumlu yönde değiştirilebilir mi?
Parasal gevşeme operasyonu ile Wall Street (finansal piyasalar) ve Main Street (sanayi) arasındaki zincirleme reaksiyonun çalıştırılması amaçlanıyor. Piyasalara güven geldikçe harcamalar artacak, harcamalar arttıkça daha çok mala ihtiyaç duyulacak, daha çok mal için daha fazla üretim yapılacak ve daha fazla üretim için de daha fazla işçiye ihtiyaç duyulacak. Gerekli özenin azamisi gösterilerek bozulan ekonomi düzeltilmeye, emekleyen çocuk (işsizlik) büyütülmeye çalışılacak. Peki emekleyen bir çocuğun gelecekte başarılı olması için ebeveyn özeni yeterli midir; yoksa başarı genetiksel faktörlere mi bağlıdır?
Bir çocuk yetiştirmek her zaman aileler açısından zor bir konudur. Fakat bu zor yolda ne zaman bocalasalar kolayca ulaşabilecekleri birçok çocuk yetiştirme uzmanı bulabilirler. Onların tavsiyeleri ile sorun kısa sürede aşılabilecektir. Hatta dileyenler uzmanların yazdıkları ve hepsi best-seller olmuş birçok kitaba da ulaşabilirler. Bu kitapların ortak özelliği, çocuk yetiştirmenin sanat ve bilim arasındaki bir yerde olduğu ve bu nedenle ebeveynlerin anlatılan tavsiyelere uymaları gerektiğidir. Bu kitapların ebeveynlere verdikleri ana fikir, çocuğun büyüme sürecinde gereken ilgi gösterilirse okul hayatında başarılı olacağıdır. Yani kısaca çocuklarla zaman geçirin, Mozart dinletin, kitap okuyun, müzelere götürün gibi tavsiyelerde bulunurlar. Şüphesiz anne ve babalar bu nedenle vardır ve sanki tek bir düşüncenin ürünüymüş gibi yazılan bu kitapların savunduğu bu fikirler son derece rasyoneldirler. Acaba rasyonel olan hala geçerli midir?
2009 yılında, eskiden psikologluk yapan 70 yaşlarındaki bir büyükanne, Judith Rich Harris The Nurture Assumption (Yetiştirme Varsayımı) adlı bir kitap yayınlar. Kitap çıkar çıkmaz büyük bir tepki toplar. Eğitimciler, çocuk yetiştirme uzmanları ve yazarlar Harris’i ağır bir dille suçlarlar. Hiçbir akademik unvanı ve çalışması olmayan Harris’in yazdıklarını saçmalık olarak nitelerler. Harris kitapta kısaca şöyle demektedir: “Çocuk yetiştirme kitaplarında okuduklarınız boşuna. Çocuğunuzun kişiliğine çok fazla katkı yapmıyorsunuz ve yaptığınız katkılar onların gelecekte başarılı olması için bir neden sayılamaz!”
Harris’in fikirleri gerçekten yüz yıllık çocuk yetiştirme sanatını kökünden sarsar nitelikteydi. Harris’e göre ebeveynlerin boşanmış olması, çocuk okula başlayana kadar annenin çalışması, çocuğun müzelere götürülmesi, çocukların televizyon seyretmesi gibi kriterler çocuğun ileride başarılı olmasını etkileyen sebepler değildi. Acaba ebeveynlerin çabaları boşa mı gidiyordu. Şöhretli ve çok kazanan çocuk yetiştirme uzmanları mı, yoksa bir büyükanne mi haklıydı?
ABD Eğitim Bakanlığı bu soruya cevap vermek için büyük bir proje başlatır. Bin okuldan yirmi bin öğrencinin çocuk parkından ilkokulun son sınıfına kadar olan başarı seviyeleri inceler. Yıllar süren bu çalışma sonrası elde edilen veriler rasyonel çocuk eğitimi düşüncesini silkeler gibidir. Başarı sanıldığı gibi sadece özel ilgi gösteren ailelerin çocuklarında görülen bir durum değildir. Boşanmış ailelerin çocukları, sürekli televizyon seyredenler, müzeye götürülmeyenler, kitap okunmayanlar ve neredeyse her gün düzenli dövülen çocuklar da başarılıdırlar.
Harris’in düşünceleri ABD Eğitim Bakanlığının uzun araştırmaları sonucu ulaştığı gerçeklerdir. Peki ama çocukta başarının sırrı nerededir?
Yapılan diğer araştırmalar da dikkate alındığında çocukların başarıların altında ebeveynlerin gösterdikleri özenden daha fazla genetiksel ve yapısal faktörler (ailenin kültür seviyesi, zenginlik seviyesi vs.) etkin durumdadır. İşte bu etkinlik global ekonominin bugün asıl üzerinde durması gereken bir sorun olarak öne çıkmaktadır.
Avrupa ve ABD Merkez Bankaları, çocuklarına şefkatli davranan bir ebeveyn gibi piyasalara sürekli para enjekte ederek büyük bir özen göstermektedirler. Düşündükleri, tıpkı şöhretli çocuk yetiştirme yazarlarının dediği gibi, gerekli özenin gösterilmesinin gelecekte başarı getireceğidir. Ama bundan daha önemli olan genetiksel faktörler göz ardı edilmektedir. Küresel ekonominin finansal piyasalara aşırı bağımlılığının yarattığı bozuk genetik yapı işsizlik gibi bir konunun üstesinden gelineceği üzerindeki şüpheleri arttırmaktadır. Bu yapı değiştirilmeden başarının gelmesi sadece tesadüfü faktörlere bağlı demektir.
Acaba Merkez Bankaları düzenli olarak pataklamaları gereken çocuklarını görmezden mi geliyorlar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder