13 Eylül 2012 Perşembe

Bir çocuk oyuncağı:Ku Klux Klan

ABD Vergi Dairesi IRS’nin, bir bankanın vergi kaçırma yöntemlerini ihbar eden bir çalışanına 104 milyon dolar ödül verdiği haberleri birkaç gündür manşetlerde. IRS, whistleblowing denilen ihbar mekanizmasını birkaç yıldır uygulamada tutarak vergi kaçakçılığına dur demek istiyor. Sizce sadece bir ihbar sistemi kullanılarak insan ruhunun derinliklerine işlemiş bir duygu yok edilebilir mi? Acaba Amerika bundan sonra herkesin vergisini düzenli ödeyeceği bir ülke mi olacak?

Bu iki sorudan öncelikle ikincisine cevap aramakla başlayalım. Yaygın bir suç basit bir ihbar sistemi ile yok edilebilir mi dersiniz?

1865 yılında ABD’de kurulun Ku Klux Klan adlı örgüt kısa zamanda uygarlık tarihinin en büyük suç örgütlerinden birine dönüşmüştü. Özgürlüğüne kavuşan beyaz olmayan köleleri korkutmak, yıldırmak ve gerekirse öldürmek üzerine bir misyon tanımlamıştı kendisine. Fakat daha sonra bununla da yetinmemiş, siyahların oy kullanma, toprak edinme ve eğitim alma hakkını savunan beyazlara da saldırmaya başlamışlardı. Klan’cılar tüm Amerika’ya korku salan görünmez bir imparatorluk yaratmışlardı. Bu örgüt hakkında bilgisi olan bir tek kişi bile yoktu.

2011 yılı sonlarında kaybettiğimiz Amerikalı yazar William Stetson Kennedy, 1940’lı yıllarda Klan’ın merkezi sayılan Atlanta’da yaşayan sıradan bir vatandaştı. İnsan haklarına öteden beri büyük bir hassasiyet duyan Kennedy’inin en büyük hayali Klan’ı ortadan kaldırmaktı. Fakat 9 milyon üyesi olduğu söylenen ve bunların içinde yüksek rütbeli askerler, savcılar, yöneticiler ve hatta başkanlar olan bir örgütü tek başına ortadan kaldırması ne kadar mümkün olabilirdi ki?

Kennedy bu amacını gerçekleştirmek için gizli bir plan hazırlar ve örgüte üye olur. Örgütü muhbirlik yaparak yok etmeyi ummaktadır. Elde ettiği bilgileri günlüklerine gizlice not etmeye başlar. Öğrendiği şeyler karşısında hayrete düşer. Klan’cılar gizli olmak adına kendilerine özgü basit bir konuşma dili, işaretler, haberleşme yöntemleri geliştirmişlerdir. Fakat bu yöntemler son derece çocukçadır. Öte yandan örgütte hiç de çocukça olmayan başka bir şey daha vardır. Kurulan sistem ile toplanan paralar tepedeki yöneticilere doğru oluk oluk akmaktadır. Kennedy, Klan’ın bir suç örgütü değil, bir para örgütü olduğunu anlamıştır. Üyelerinin tek derdinin ise siyahların özgürlüklerine karşı çıkmaktan daha fazla geceyi gönüllerince dışarıda geçirmek olduğunu anlamıştır. Peki Klan’ı nasıl çökertecektir?

İşte Klan’ı çökerteceği gün gelmişti. Yıllardır örgütün en tepesindeydi ve o ana kadar Klan’ın bir suç işlediğini görmemişti. İşte o gün Klan’cıların bir sendika aleyhine gösteri yapacaklarını öğrenmişti ve vakit kaybetmeden bu ihbarı sendikadaki arkadaşlarına, şehirdeki başsavcıya, valiye ihbar etmişti. İhbarında kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Klan’ın kar amacı güttüğünü de ayrıntılarıyla anlatmıştı. İşte şimdi zafer zamanıydı.

Fakat sonuç tam bir fiyaskoydu. Klancılar bu ihbardan hiç etkilenmemişler hatta eskisine göre daha da güçlenmişlerdi. Kennedy’nin morali oldukça bozulmuştu. Tüm planı boşa gitmişti. Yapacağı fazla bir şey kalmamıştı artık.

Kennedy, o akşam ümitsiz bakışlarla evine doğru giderken gözleri yolda oynayan birkaç çocuğa takılır. Çocuklar bir araya toplanmış ve bir strateji oyunu oynamaktadırlar. Oyunun kuralları gereği garip parolalar ve işaretlerle iletişim kurmaktadırlar. Kennedy bu tuhaf sözcükleri duyunca gülümsediğini fark eder. Neden gülümsediğini düşünür. Bu gülünç sözcükler Klan’ınkilerle aynı çağrışımı yapmaktadır. İşte o an aklına parlak bir fikir gelir. Bugünkü tarih ise o anı Ku Klux Klan’ın bitirildiği gün olarak yazar.

O dönemin en revaçta radyo programı Süperman’ın Maceraları adlı çocuk oyunudur. Milyonlarca Amerikalı her akşam bu programı dinlemektedir. Bu oyunda Süperman dönemin azılı politik liderleri Hitler, Mussolini ve Hirohito ile savaşıp durmaktadır. Kennedy, hemen programın yapımcılarına ulaşır ve onlardan Ku Klux Klan ile ilgili birkaç bölüm yayınlamalarını ister. Programcılar, örgüt hakkında hiçbir şey bilmediklerini, bu yüzden yazacakları bir şey olmadığını söylerler. Kennedy onlara tüm bilgileri vereceğini söyler. Gizli parolaları, sözleri, törenleri, hiyerarşiyi, rütbeleri, kutsal kitaplarını ve diğer her şeyi anlatır. 4 bölümlük bir dizi hazırlanır ve ilk bölüm yayınlanır.

Ertesi gün Klan toplantısına katılan Kennedy herkesin büyük bir şok içinde olduğunu görür. Üyeler, kendi çocuklarının bile kutsal sözleriyle alay ettiğini söylerler. Ama en önemlisi Klan’ın en gizli parolası sayılan “kanrevan” sözcüğünü tüm Amerikalı çocuklar öğrenmiştir. Örgüt derhal parolayı değiştirir ve yola devam kararı alır. Kennedy ise yeni parolayı programcılara hemen iletir ve sonraki bölümde yayınlanır. Örgütte tam bir sessizlik vardır. Örgütün gizlilik kuralları sanki kendilerine karşı kullanılır gibidir ve tüm Amerikalı çocukların dilinde dalga geçtikleri bir hale dönmüştür. Artık toplantılara hiçbir Klan üyesi gitmemektedir. Örgüt tam anlamıyla bir yok oluş sarmalına girmiştir. Sonrasında ise bir daha asla toparlanamaz.

Kennedy’nin başarılı olmayan ihbar planını bugünlerde ABD vergi idaresi kullanarak insanların vergi kaçırmalarına bir son vermeyi ummaktadır. Fakat bu tür rasyonel çözümlerin böylesine büyük, gizli ve organize bir suç olan vergi kaçırma karşısında başarılı olmayacağını Ku Klux Klan örneği de göstermektedir. Klan’cılar, sakladıkları bilgi ile bu örgütü büyük bir güç haline getirirken, birçok insanın daha fazla kazanması için nasıl daha az vergi ödemeleri gerektiğini söyleyen bankacılar, danışmanlar, off-shore kuruluşlar da büyük bir güç haline gelmişlerdir. Şu anda ABD vergi idaresi ile büyük bir pazarlık içinde olsalar da oyunu onların kazanacakları açıktır. Çünkü irrasyonel insanın çözümlenemeyen duyguları vergi kaçırmayı zevkli bir oyun olarak görmeye devam etmektedir. Bu Antik Çağ’dan beri çözümleyemediğimiz bir sorundur.

Antik Çağ’ın büyük düşünürü Platon, Devlet adlı eserinde “Gyges’in yüzüğü” adlı bir hikayeden bahseder. Gyges adlı çoban bir mağarada parmağında yüzük olan bir ceset bulur. Gyges yüzüğü takınca görünmez olduğunu fark eder. Kimsenin kendini göremediğini anlayan Gyges o andan sonra korkunç şeyler yapmaya başlar. Platon hikayesini şu soru ile bitirir: “Eğer insanlar eylemlerinin görünmeyeceğini bilselerdi şeytanın ayartmalarına karşı durabilirler miydi?”

Bu soru herkesin vicdanında bir cevap mutlaka bulacaktır. Fakat insanların paralarına görünmezlik pelerini örten zeki finans mühendisleri ve off-shore’cular olduğu sürece vergi kaçırma eylemleri maalesef devam edecektir. Bu sorunun sona ermesinin tek yolu Ku Klux Klan’ın bitirilişinde olduğu gibi saklanan bilginin saklayanın aleyhine kullanılabileceği ortamı yaratmaktır. Yani bu da gözleri hesapları saklayan birkaç ülke ile off-shore hesapların olduğu yerlere çevirmektedir. Uzun süredir ilgili ülkeler arasında devam eden bu tartışma maalesef hala çözümlenmiş değildir.

Kısacası vergi sorununu ABD’nin çözmesi şu an için imkansız görünüyor. Ama yine de ABD vergi idaresi yolda finans oyunu oynayan çocuk görürse ne konuştuklarına dikkat etsin!

1 yorum:

Ali Ruhi dedi ki...

PLaton'un yüzük hikayesinden yüzyıl sonra başka bir yüzük hikayesi "Lord of The Rings" dünyayı kasıp kavurmuştur. Hikayenin özü aynıdır, kötülüğün sürdürülebilirliği görünmezliğinde saklıdır ve bu kervana katılmak için yüzüğü takmak yeterlidir. Günümüzde herkesin bir yüzüğü var :)