Kaçakçılık ekonomi tarihinin en eski suçlarından biri. Bir malın yasalara aykırı olarak bir ülkeye sokulmasını ifade ediyor. Yasalara aykırılık ise genellikle ithalat vergisinin ödenmemesi şeklinde ortaya çıkıyor. İki farklı ülke arasında bir nevi arbitraj işlevi gören kaçakçılık, fiyat farklılıklarının kısa vadede giderilerek fiyatların birbirlerine yaklaştırılması şeklinde de yorumlanabilir elbette. Fakat asıl üzerinde düşünülmesi gereken kaçakçılık yapmaya neden meyilliyizdir?
Bu soruyu itham kabul edip savunmaya geçecekler olacaktır mutlaka. Şüphesiz böyle bir yasadışı eylemi hayatı boyunca gerçekleştirmemiş olanlar vardır. Fakat küresel bir ekonomik düzlemde böyle kişilerin azınlıkta kalacağı açıktır. Çoğu zaman ekonomiden önce bir psikoloji ya da sosyoloji sorunu olarak algılanan kaçakçılık yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir. Fakat insanoğlu bu suçu işlediğinin çoğu zaman farkında değildir.
Ekonomi tarihinin bilinen en büyük kaçakçısı Çinli Lai Changxing’tir. Fakir bir ailenin çocuğu olduğu için hayatı boyunca okula gitmemiştir. Çin’in komünizmden kapitalizme geçişinin önderi olarak gösterilen Changxing, 2000’li yıllara gelindiğinde dünyanın en zenginleri arasına girmiştir. Bu zenginliğini otomobil, akaryakıt, tütün, elektronik ev eşyası gibi malları Çin’e ithal ederek sağlamıştı. Fakat kurduğu sistem ile gümrük memurlarını maaşa bağlamış ve bunun karşılığında da bu malların vergilerini ödemeden ülkeye sokarak daha ucuz fiyatlardan satabilmişti. Lüks malları ucuz fiyatlara sattığı için halk arasında bir kahraman olarak tanınıyordu. Fakat tek başına kurduğu bu güç imparatorluğunun yasadışı olduğunun fark edilmesi fazla uzun sürmemişti. 6 milyar dolarlık malı ülkeye vergi ödemeden soktuğu anlaşılmış ve hakkında yakalama kararı çıkarmıştı. Uzun süren mülteciliğinin ardından geçen yıl Çin’e iade edilmiş ve tutuklanmıştı. Changxing sadece yasalar karşısında değil, birçoklarının vicdanında da suçlu sayılmıştı. Bu sonderece rasyonel bir karardı. Peki öyleyse bu hikayede biz neredeyiz?
Diyelim ki yurtdışına bir tatile gittiniz ve dönerken de uzun süredir almayı istediğiniz cep telefonunu satın aldınız. Çünkü iyi biliyorsunuz ki bu telefonu kendi ülkenizde satın alırsanız iki katı fiyatı ödemek zorunda kalacaksınız. Fakat iyi bildiğiniz bir şey daha var. Bu telefonun ülkeye sokulması belli bir vergiyi ödemeyi gerektiriyor. Limit veya tür kısıtlamaları nedeniyle bildirim yapıp vergi ödemeniz gerekiyor. Peki biz ne yapıyoruz dersiniz?
Genellikle birkaç yöntemden birini benimsiyoruz. Ya telefonu çantalarımızın bulunamayacak en ücra köşesine gizliyoruz. Ya zaten kendi telefonumuzmuş gibi davranıyoruz. Ya da ülkeye önceki gelişimizde almışız gibi hareket ediyoruz. Böylelikle birkaç yüz liralık vergiyi ödememiş oluyoruz. Sonrasında bu hikayeyi ailemiz ve arkadaşlarımıza anlatıyor ve kahraman olduğumuzu herkesin kabul etmesini bekliyoruz. Ölçeksel farklılıklar göz ardı edildiğinde Changxing’in eylemlerinin aynısı yapmış olmuyor muyuz?
Rasyonel davranış kişileri kaçakçılık eylemlerine içgüdüsel olarak yönlendirmektedir. Çünkü akıllıca düşünüp yasalar hakkında yeterli bilgiye sahipseniz böyle bir eylemin fayda ve maliyet analizini rahatça yapabilirsiniz. Bu aslında klasik iktisat öğretisinin başrol oyuncusu rasyonel insanın davranış şeklinden başka bir şey değildir.
Bu nedenledir ki rasyonel insan artık ekonominin başrol oyuncusu değil, giderek kötü adamı olmaya başlamıştır. Rasyonel insanın şu soruya verilecek bir yanıtı her zaman varken, irrasyonel insanın (büyük bir gururla) yoktur: “En son ne zaman kaçakçılık yaptınız?”
1 yorum:
Çok mal haramsız, çok laf yalansız olmazmış!!!
Yorum Gönder