1 Şubat 2009 Pazar

Para nasıl yaratılır?

1 Ocak 2009 tarihli Kısmi Karşılık (Fractional Reserve) Bankacılığı başlıklı yazımızda, bankacılık sisteminin nasıl para ürettiğini anlatmaya çalışmıştık. Bugün bu konuyu biraz daha detaylandırarak, paranın karmaşık yapısını ve para hakkındaki yanlış anlamaları yeniden açıklayacağız.

Para nedir?
Öncelikle paranın tanımıyla başlayalım.

Yanlış algılama 1: para en önemli değerdir.

Bu doğru değildir. Çünkü para tamamıyla soyut bir muhasebe kavramıdır. Bir deste para, bir deste para değerindedir. Ama değerin kendisi değil, onu ifade eden bir araçtır.

Başka bir ifadeyle, para basit bir datadır (bilgi). İnsana, kendi evreni içinde yönetme yeteneği veren bir data. Planladığı ve arzuladığı şeyleri yapmasına yardımcı olan bir araç.

Muhasebe kavramı olarak ise, ne kadar alınıp/satıldığını ya da sisteme ne kadar enjekte edilip/çekildiğini gösteren bir konsept olarak tanımlanabilir.

Yanlış algılama 2: Çalışarak ya da satarak para yaratılmaz.

Ticari bankalar ve merkez bankaları hariç hiç kimse para yaratamaz. Emek karşılığı yaratılan para, zaten mevcut olan paranın transferinden başka bir şey değildir. Yani insanlar, başkalarından bulunan paranın bir kısmını almak için çalışırlar.

Yanlış algılama 3: Para altınla ilişkilidir.

Bugün dünyada hiçbir merkez bankası, parasını altınla ilişkilendirebilecek kadar fazla altın stoğuna sahip değildir. Bu nedenle altının çıpa olarak kullanılması uygulamasına 70’li yıllardan sonra son verilmiş ve dalgalı kur sistemleri benimsenmiştir. Bugün ülkeler arası para transferlerinin sadece %2’si ekonomiyle ilgilidir. Sistem global bir casino’ya dönmüştür.

Altına konvertibl paranın yokluğu, para ve kredi arzını güçlendirmiştir. Bugün paranın gerçekte ne ifade ettiği şüphelidir. Bir değer saklama aracı olmaktan çıkmış, kredi ve borçları ölçen bir muhasebe aracı haline gelmiştir.

Kısacası bugün artık paranın, altın veya herhangi bir kıymete değil, sadece parasal sisteme duyulan güvene endeksli olduğu söylenebilir.

Yanlış algılama 4: Para basılarak yaratılır.

Günümüz ekonomik sisteminde, para basan hükümet neredeyse kalmamıştır. Para arzının tamamına yakını, artık bankalar tarafından kredi vererek oluşturulmaktadır. Toplam paranın çok küçük bir kısmını oluşturan piyasadaki nakit para ise, merkez bankalarının basarak yarattığı tüm paradır.

Para nasıl yaratılır?
Bu yanlış algılamaları düzelttikten sonra, paranın yaratılma mekanizmasına geçebiliriz.

Para iki şekilde yaratılır. Birincisi fiziki (kağıt) para dediğimiz, merkez bankaları tarafından üretilen gerçek para. Açık Piyasa İşlemleri adlı prosesle, merkez bankaları bastıkları para ile hükümetin ihraç ettiği menkul kıymetleri satın alırlar. Peki merkez bankaları bu parayı ne karşılığı basmışlardır. İşte bu “out of thin air” denilen yoktan var etme işlemidir. Çünkü merkez bankalarının bir bütçeleri yoktur. Paraya ihtiyacı oldukları zaman basma hakları vardır.

Kağıt paranın üretilmesi aşamasından sonra ikinci aşama gelir. Bankalar mevduat olarak topladıkları paranın 10 katını, yoktan var edilen para olarak piyasaya sürerler. Bankaların ürettiği para, matematiksel olarak, merkez bankalarının bastığı paranın 10 katıdır diyebiliriz. Bu süreç, tamamen bankalar tarafından verilen kredilerle yürütülür. Yani insanlar ev, araba veya günlük ihtiyaçları için kredi almaya gittiklerinde, bankalar imzalattıkları formlar ve bilgisayarlarına girdikleri kodlar ile bu parayı yaratırlar. Bu sadece banka olmanın verdiği bir ayrıcalıktır.

Bankalar neden para yaratırlar?
Bankaların bu sihirli para yaratma süreçlerinde, halkın hiçbir inisiyatifi bulunmamaktadır. Sadece bankalar ve Merkez bankalarının Açık Piyasa Komiteleri, paranın ne kadar ve hangi amaçları gerçekleştirmek için üretileceğine karar vermektedir. Bu kararlar tamamen halka kapalıdır. Kredi kullanabileceklerin ne kadar krediyi geri ödeyebilecekleri ve ne kadar faiz ödeyebilecekleri, para üretmenin en temel amaçları olarak görünmektedir. Bu amaçların, başka bir ifadeyle, bankalarının karlılıklarını ilgilendiren amaçlar olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yani ne kadar çok kredi verilirse, bankalar ve parasal sistem açısından o kadar iyi sonuçlar elde edilecektir.

Paranın, toplumun arzu ettiği şeyler için yaratıldığı algılaması da doğru değildir. Gerçekte para, hiç de istenmeyen amaçlar için yaratılmaktadır. Doğal varlıklarda aşırı tahribat yaratan nükleer santrallerden altın madenlerine birçok alan için, büyük miktarda paranın gerekli olduğu ve böyle projelerin, verilen kredileri faiziyle birlikte geri getireceği düşünülmektedir.

Yine paranın, halkın refahını sağlayan eğitim, sağlık gibi hizmetler için yaratılmaması da ilginçtir. Çünkü bu hizmetler, hiçbir zaman bankalara faiz getirisi sağlamayacakları için vergi döngüsü içinde yer alan parayla yerine getirilmektedir. Bu nedenle bir ekonomideki para arzı ve yaratılan sosyal değer arasında ters korelasyon oluşmaktadır. Basit bir örnekle ifade etmek gerekirse, bir ekonomide kredi arzı arttığı zaman, bir öğretmenin maaşı düşük seviyesini korurken, bir aracı kurum broker’ı lüks bir hayat sürebilecek kadar kazanabilmektedir. Bunu sosyal tahribat olarak yorumlamak sanırız hatalı bir düşünce olmayacaktır.

Para gerçeği

Birçok ekonomist ve para uzmanına göre, bugünkü ekonomik sistemde para, borç anlamına gelmektedir. Eğer hiç kimse bankalardan kredi almazsa ve tüm krediler geri ödenirse, para olmayacaktır. Çünkü gerçek değere sahip olan şey, kredi olarak alınan para değil, karşılığında teminat olarak verilenlerdir.


Paranın yaratılması ile ilgili ayrıntılı bilgilere Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti adlı kitabımdan ulaşılabilir...

Hiç yorum yok: