7 Ocak 2009 Çarşamba

Silikonlu bilanço!

Amerikalı yazar Ambrose Bierce, (1842-1914) iş dünyasının yerleşik kavramlarına eleştirel tanımlar getirdiği Devil’s Dictionary (Şeytanın Sözlüğü) adlı yapıtında, temel mali tablolardan bilançoyu şöyle tanımlar:

“Bir şirketin borçları ve alacakları. Alacaklarına az, borçlarına daha fazla minnettar bir görünüştedir. Birçoğu dengeli gözükse de aslında dengesizdir.”

Yazarın, bir yüzyıl önce yaptığı bu tanım bugün hala geçerlidir. Hem de dünyanın her köşesinde…

Dünyanın silikon vadisi sayılan Hindistan’ın 4. büyük teknoloji şirketi Satyam Computer CEO’su ve aynı zamanda kurucusu Ramalinga Raju, yönetim kuruluna sunduğu mektupla istifa etti. Mektupta şöyle diyordu:

“…şirketin 30 Eylül tarihli bilançosunda; kasa ve banka hesaplarını olması gerekenden 1,04 milyar $ fazla ve borçları olması gerekenden 250 milyon $ az göstererek manipülasyona sebebiyet verdiğim için istifa ediyorum…”

Diyor ve nedenini açıklıyor:

“…son 7 yıldır, şirketin gerçek operasyonel karı ile mali tablolarda gösterilenler arasındaki farkın artık saklanamaz boyuta gelmesi nedeniyle…”

Gerçekten global finansal kriz her gün yeni ve bir öncekini aratmayan çarpıcı bir skandalla gündemde kalmaya devam ediyor. Gelelim bugünkü krizin detaylarına.

Mali tablolar, finansal sistemin akışkanlığını sağlayan en önemli enstrumanlardır. Yatırımcılar, kreditörler ve işletmelerin kaderi bu tablolara bağlıdır. Her üç taraf da, hareket planını bu tablolardan elde ettikleri çıkarımlar üzerine kurarlar. Verilerin şeffaflığı ve gerçeğe uygun olması için, yaşanan her olumsuzluktan sonra yeni düzenlemelere gidilerek, tarafların aldatılmamasını sağlayan adımlar hayata geçirilmeye çalışılmıştır. Hatta son yıllarda, şirketlerin mali tabloları yayınlanmadan önce, konusunda uzman denetim firmaları tarafından da denetlenmektedir. Peki, neden yeni Enron’ların olması bir türlü engellenemiyor?

Son yıllarda, şirketlerin üst düzey görevlerine atanan yöneticiler, yönetim kurullarıyla özel anlaşmalar imzalıyorlar. “Altın Paraşüt” denilen bu sözleşmelerde, yöneticinin görevinden ayrılması veya atılması sonucunda yüksek tutarlarda bonus ödeneceğini içeren maddeler bulunuyor. Bunun mali tablolar üzerindeki suistimali arttırdığı söyleniyor. Acaba Satyam’da altın paraşüt ne kadar sorusu hemen akla takılıveriyor.

Şirketin tablolarındaki manipülasyonun 7 yıldır sürüyor olması, olayın bir diğer düşündürücü tarafı. Acaba bu süre içinde, şirketten aldığı ücret karşılığı bu tablolara “olumlu” görüş veren denetim şirketlerinin hiç mi suçu yok. Böyle büyük bir hatayı bile tespit edemeyen uzman denetçilerin, bilgisizlik-önemsemezlik eksenindeki vurdumduymazlıklarını nasıl değerlendirmeli?

Hemen söyleyelim, şirketin mali tablolarının denetlenmesi görevini Price Waterhouse yerine getiriyordu. Henüz onlardan ayrıntılı bir değerlendirme gelmedi. Fakat endişeli oldukları basına yansıyan e-mail’lerden anlaşılıyor. Gelişmelerin yeni bir Arthur Andersen yaratıp yaratmayacağı şimdiden büyük merak konusu.

Yükselen piyasaların Çin ile birlikte en önde gelenlerinden Hindistan’ta yaşananlar bir diğer soruyu akla getiriyor. Ülkenin lokomotif sektörü hi-tech bile böyle bir balona dönüştüyse, gayrimenkul ve finansal piyasalardaki silikon oranı hangi boyutta? Yükselen piyasalar acaba büyük balonlarla mı yükseliyor?

Doğruluk ve dürüstlük unutulan erdemler oldukça, tarihte yaşanılan ekonomik kriz ve skandalların, bugünkülerle kıyaslandığında son derece basit ve ilkel uyarılar olduklarını anlıyoruz.

Son bir bilgi verelim. “Satyam” sözcüğü Sanskritçe’de “gerçek” anlamına geliyor. Bu da hikayenin sanırız en ironik tarafı…


Satyam ve diğer skandallar hakkında ayrıntılı bilgiyi Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti adlı kitabımda bulabilirsiniz...

Hiç yorum yok: