16 Ocak 2009 Cuma

İyi Banka Kötü Banka Modeli (Good Bank, Bad Bank)




Finansal krizin bu hafta içinde yeniden ısınmaya başlaması, otoriteleri yeni arayışlara zorluyor. Gündeme son gelen önlem, kurumları “iyi banka-kötü banka” diye ayırarak dizgin altına almak.

ABD bankalarının açıkladıkları son rakamların ardından, bu bankaların hayatta kalıp kalmayacağı üzerine şüphelerin artması, düzenleyici kurumları, toksik denilen değeri olmayan varlıkları bilançolardan uzaklaştırma ve kredi piyasalarını yeniden canlandırma temelleri üzerine kurulu yeni bir modele doğru yönlendiriyor. Yeni başkan Obama’nın danışmanları, bu sistemin, ABD’nin bankalar mezarlığına dönmemesi için atılabilecek en doğru adım olduğunda ısrarlı.

Kötü banka (bad bank), finansal sisteme geçtiğimiz günlerde giren yeni bir terim. Henüz ayrıntılı bir tanımı yapılmadığı için, birçok yorumcunun bile kafası oldukça karışık.

Dünyada binlerce bankanın durumu kötü. Hatta çok kötü. Fakat Wall Street’in “kötü banka stratejisi” dediği bu değil.

Peki, Kötü Banka (Bad Bank) modeli nedir ve nasıl çalışır?
Öncelikle mali durumu iyi-kötü sarmalında devam eden bir bankayı ikiye bölmekle işe başlanır. Parçalardan birisi oldukça sağlam bir banka (iyi banka-good bank) görüntüsü kazanırken, diğeri batmaya her an hazır (kötü banka-bad bank) bir şekle bürünür.

Şimdi sistemin nasıl çalıştığını, oluşturacağımız hayali bir banka ile anlamaya çalışalım.

Bankamızın aktif büyüklüğü 11.000 TL olsun. Aktifin dağılımının da 1.000 TL’si nakit değerler, 9.000 TL’si krediler ve 1.000 TL’si maddi duran varlıklardan (bina, bilgisayar vs) oluşsun. Pasif tarafında ise, 10.000 TL mevduat ve 1.000 TL sermaye olsun.

Teorik olarak bu bankayı ikiye böldüğünüzde, varlık ve mevduat portföylerinin yarısını bir bankaya, yarısını öteki bankaya koymanız gerekir. Bu durumda ikisi de birbirinin aynı görüntü de olacaktır. Yani önceki banka gibi “iyi” ya da “kötü” bir görüntü sergileyeceklerdir. Demek ki aradığımız model bu değil.

Şimdi de şöyle düşünelim. Hayali bankamızın kredi portföyünde sorunlar olsun. Piyasa fiyatlarındaki gerileme nedeniyle, mark to market varlık değerleme yöntemini kullanmak zorunda olan şirketin, kredi portföyünü 7.500 TL seviyesine indirdiğini varsayalım. Bu aşamada bankanın bilançosuna yeniden bakalım. 1.000 TL nakit, 1.000 TL maddi duran varlık ve 7.500 TL kredi. Toplamda 9.500 TL varlık. Bilançonun pasif tarafına baktığımızda ise, 10.000 TL mevduatın yanında, eksi değere düşen (-500) TL sermaye olacaktır. Görüldüğü gibi sermaye kaybedilmiş, yasal ve ticari sermaye ihtiyacı doğmuştur.

Bankanın bu aşamada yapması gereken, hisse senedi ihraç ederek sermayeyi canlandırmak olacaktır. Sermaye piyasalarının belirsizliği sevmemesi tehlikeli bir durumdur. Eğer banka 1.500 TL kredi zararı yazdıysa, bu zararın artmayacağını yatırımcıya kim garanti edebilir? Yatırımcılar, yeni bir olumsuzluğun gelip gelmeyeceğini görmek için bekleyecek, hisse senedi almaya yanaşmayacaklardır. Güveni yeniden tesis etmek ve hisse satışını sağlamak için banka, bozulan mali durumunu saklamak yoluna gidecektir.

İşte bu aşamada, kötü banka stratejisi sahneye çıkar. Banka, kredi portföyünü şüpheli bir şekilde gözden geçirir. O da aynı şeyi düşünmektedir. 1.500 TL zarar toplam zarar olmayacak, bu rakam daha da artacaktır. Vakit kaybetmeden harekete geçer.

1500 TL tutarındaki zararı 3.000 TL nominal bedelli bir menkul kıymet gibi, Kötü Banka denilen ve bu kayıpları absorbe etmek için kurulmuş bankaya satmaya karar verir. Yeni kurulan Kötü Banka’nın, 1.500 TL tutarındaki kredileri alabilmesi için paraya ihtiyacı vardır. Hemen hisse senedi ve yüksek riskli bono ihraç eder. Son derece spekülatif bir şirket olan Kötü Banka, daha kurulmadan yüksek faizli bonolar ihraç etmiştir. Yapı itibariyle bir banka gibi krediye sahip olsa da aktifinde mevduat olmadığı gözden kaçırılmamalıdır. Fakat bazı yatırımcılar, sabırla beklenildiği sürece, 1.500 TL’lik kredilerin nominal değeri olan 3.000 TL’ye ulaşacağını ve yüksek karlar elde edileceğini düşünecek ve bu bankaya yatırım yapacaktır.

Şimdi tekrar baştaki hayali bankamıza dönelim. Bankanın 1.000 TL naktine ilaveten, kredi portföyü satışıyla gelen 1.500 TL ile birlikte 2.500 TL nakti mevcuttur. 3.000 TL kredi satışıyla kredi portföyü 6.000 TL’ye gerileyecektir. Ve 1.000 TL maddi duran varlıkları ile birlikte toplam aktifleri 9.500 TL olacaktır. Buna karşın 10.000 TL mevduatın yanında (-500) TL’lik sermaye açığı hala devam etmektedir.

Fakat artık bankamız, 6.000 TL büyüklüğündeki kredi portföyünün sağlıklı olduğunu söyleyebilecektir. Likit varlıkları artacağı için kredi verebilecek, hatalarından ders aldığını söyleyerek yatırımcılara yeniden güven verebilecektir. Rahatça hisse senetlerini satabilecek, sermayesini güçlendirebilecektir. Sonunda güven veren bir banka olarak müşterileri yeniden cezbedecek ve düşük faizle yeniden mevduat toplayabilecektir.

İşte kötü banka modeli bu şekilde çalışıyor.

Modelin ayrıntıları ve başarılı olup olmayacağını yakında göreceğiz. Ama insanın aklına şu soru geliyor. Peki ya evlerinden ve işlerinden olan milyonlarca insanın bankalara olan borçları için kötü banka modeli kullanılamaz mı? Sanırız bunun cevabını şimdiden biliyoruz: “Kötü banka yoktur, kötü yönetici vardır!”


İyi banka kötü banka modeli hakkında ayrıntılı bilgiyi Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti adlı kitabımda bulabilirsiniz...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Ben almanyadan sevgi, gercekten cok guzel bir blog, eger twitter veya facebook sayfasi varsa hemen
ekliycegim.

Adsız dedi ki...

Yazar cok tesekkurler...

Selamlar Burcu