Finansın temel varsayımı paranın zaman değeri olduğudur. Bugün sahip olunan 10 lira ile bir ay sonra sahip olunacak 10 lira aynı değerde değildir. Bir aylık sürenin yaratacağı faiz farkının hesaplamalara dahil edilmesi gerekir. Bu varsayımın, mantıksal olarak ekonomik realiteyi doğru şekilde yansıttığından, kabul edilebilirliği yüksektir. Ondan dolayıdır ki finansal sistem bu teori üzerinde bugünkü dominant yapısına ulaşabilmiştir.
Modern finansal sistemin zaman faktörünü değerlendirme şekli ile insan doğasının değerlendirme şekli önemli bir farklılık içerir. İnsan doğası, uzun dönemli yüksek getiri karşısında kısa dönemdeki düşük getiriyi tercih eder. Ama seçeneklerin ikisi de uzun vadeli ise daha yüksek getiriyi seçer. Yapılan deneylerde katılımcılara bugün size 50 dolar veya bir yıl sonra 100 dolar vermeyi öneriyoruz, hangisini seçersiniz diye sorulmuştur. Katılımcıların büyük çoğunluğu bugünkü 50 doları seçmiştir. Oysa bir yıl sonraki 100 dolar, katılımcıların tamamının bildiği ekonomik gerçekler altında en ideal seçimdir. Burada ödüle erişme süresinin yakınlığı insanların karar verme süreçlerini etkilemiştir. Aynı deney, bu kez ulaşılan bu sonucu test etmek için yeniden yapılır. Katılımcılara 9 yıl sonraki 50 doları mı yoksa 10 yıl sonraki 100 doları mı tercih edecekleri sorulur. Önceki deney ile paralel düşünüldüğünde ilk seçeneğin seçilmesi beklenmektedir. Bir yıl daha beklemeyi göze alamayacakları düşünülür ama sonuç öyle olmaz. Katılımcıların çoğu 10 yıl sonraki 100 doları tercih eder. Yani rasyonel olan sonuca ulaşır.
Deneylerin ortaya koyduğu gibi insanlar paranın zaman değerini kendi çıkarları açısından kullanan bir karar verme sistemine sahiptirler. Finansal sistem içinde paranın zaman değeri üzerine oynanan oyunların haddi hesabı yoktur diyebiliriz.
Paranın zaman değerinin insan doğası için taşıdığı bu hassaslık, finansal piyasaların çok önceleri öğrendiği bir durumdur. Bu nedenledir ki finansal krizlerin birçoğu kurlar üzerinde gerçekleşen işlemler sonucu döviz piyasalarında meydana gelir. Para birimleri, spekülatif ve hırslı yatırımcıların yüksek tutarlı işlemleri ile dalgalı hale getirilerek oynaklıkları arttırılır ve bunun sonucunda döviz kurlarının birbirlerine karşı değerleri yüksek tutarlarda değiştirilir. Diyelim ki belli bir anda 1 dolar 100 japon yenine eşittir. Döviz piyasalarındaki spekülatif hareketler sonucu 1 doların 70 veya 130 japon yenine kısa bir süre içinde çıkması muhtemeldir. Bu durum her iki para birimi için de tehlikeli sonuçlar yaratacak ve kontrolün kaybedilmesi sonrasında yeni krizlerin yaşanması ihtimalini arttıracaktır.
Paraların zaman değeri olan kurları kullanarak para kazanma isteği yatırımcıların son derece sevdikleri bir oyundur. Duyguların gücü ne kadar şiddetliyse paranın zaman değeri üzerinden para kazanma isteği de o kadar şiddetlidir. Bu karşılıklı duyguların ne kadar şiddetli olduğunu dünya ilk kez 16 Eylül 1992’de anlamıştı. Tarihe Kara Çarşamba (Black Wednesday) olarak geçen bu olayda, yatırımcı George Soros, İngiltere poundu üzerine yaptığı işlemlerle poundun değerini değiştirerek 1 milyar dolar kazanmıştı. Poundun değerindeki değişiklik ile birlikte yaşanan kaos İngiltere’yi yeni oluşan Avrupa Para Birliğinin dışında tutacak gelişmelerin fitilini ateşlemişti.
Paranın zaman değeri üzerine duygular beslemek küresel finansal sistemde sadece George Soros gibi nitelikli yatırımcıların değil Japon ev kadınlarının da iyi yaptığı bir şeydi. Son 10 yılın en popüler, en zahmetsiz ve en az beceri gerektiren yatırım şekillerinden biri tanımlamasının rahatça yapılabileceği Carry Trade adlı para işlemi bu duyguların yönlendirmesinin bir sonucuydu. Borçlanma faizlerinin düşük olduğu ülkelerden alınan krediler, hazine bonosu getirilerinin yüksek olduğu ülkelere yatırılarak, aradaki faiz farkından ve değiş tokuş işlemleri ile de kur farkından para kazanmak tüm dünyada büyük bir hayran kitlesi toplamıştı. 2008 yılında döviz piyasalarında yaşanan türbülansta, carry trade pozisyonlarını kapama telaşına düşen yatırımcılar varlık fiyatlarında düşmeye neden olurken, Japon yeninin değerinin aniden fırlamasına sebebiyet vermişlerdi. Bu da tüketicilerin stabil para birimi olarak gördükleri Japon yenine endeksledikleri kredi borçlarını iki katına çıkararak çöküşün hızını arttırmıştı.
İnsan doğası daima iki yönü keskin duygularla doludur. Bu duyguların yönlendirmesi ile alınan kararların da iki yönlü sonuçlar doğuracağı asla akıldan çıkarılmaması gereken bir durumdur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder