Thomas Paine, 1776 yılında, Sağduyu (Comman Sense) adlı kitabını çıkardığında onu kimse tanımıyordu. “Amerika Birleşik Devletleri” ve “asgari ücret” gibi bugün hala kullanılan kavramların mucidi bu büyük filozofun kitabı Amerika’da iki ay içinde 150.000 adede yakın satmıştı. Demografik etkenler göz önüne alındığında bugün bir kitabın aynı başarıyı elde etmesi için iki ayda 8 milyon satması gerekiyor. Bu şu an için imkansız ötesi gibi görünmektedir. Öyleyse uygarlık tarihinin ilk best-seller’ı sayılan “Sağduyu” bu kadar fazla nasıl satabilmişti.
Rivayetlere göre Thomas Paine’in kitabını okuma yazma bilmeyenler bile almıştı. Peki ama neden?
Bu konuda kesin araştırmalar bulunmamakla birlikte kanımca kitabın büyük başarısının altında, bitkin Amerikan kolonilerine sunduğu özgürlük, birleşme ve refah düşüncesi vardır. Çünkü insanlar sahip olmadıkları bu değerlere büyük bir özlem ve hayal duyuyorlardı ve “Sağduyu” adlı kitap bunu onlara sunan bir sembol gibiydi.
Bu düşünceme 19.yüzyılın büyük düşünürü John Stuart Mill'in "Özgürlük Üstüne" adlı kitabını yazmadan önce düşündüklerini dayanak olarak eklemek yerinde olacaktır: "Özgürlük karşıtı fikirler giderek yayılıyor. Neredeyse bütün toplumsal reformcular özgürlüklere karşı. Sadece kitabın adı bile kitabı sattırmaya yeter..."
Hepimizin her an ihtiyaç duyduğu bir şeydir sağduyu. Her ne kadar Descartes, “Sağduyu, dünyada herkese en fazla eşit olarak dağıtılmış olan bir şeydir. Çünkü herkes ona yeter derecede sahip olduğuna inanır. Hatta başka yeteneklerin taksiminden kolay kolay memnun olmayan insanlar bile sıra sağduyuya gelince sahip olduklarından daha fazlasına ihtiyaç göstermezler.” dese de sağduyu finansal hayatın da en önemli gereklerinden biridir.
Thomas Paine’in kitabında vaat ettiği zenginliği, 2007 finansal krizine götüren konut kredilerinde de görmekteyiz. 2000’li yıllardan sonra, “düşük faiz-ucuz kredi” politikalarının yarattığı sanal zenginlik dünyası, eski Amerika kolonileri gibi büyüme hayaliyle yaşayan sıradan insanları bile etkisi altına almıştı. Dünyanın her köşesine yayılmış milyarlarca insan bir mortgage alarak zengin olabileceğinin hayaline kapılmıştı.
Bu alelade ve geçiştirilmesi gereken bir hayal değildir. İnsanlar hikayelerle yaşar. Sosyal araştırmalar, tıpkı Thomas Paine’ın anlattığı “Sağduyu” hikayesindeki parlak düşünce ve vaatlerin, insan davranışlarını motive ettiğini ve soyut hesaplamalardan öteye ölçülebilir davranış değişiklikleri yarattığını ortaya koymaktadır. Hatta araştırmalar, ekonomik sonuçlar doğuran davranışların önemli bölümünün kulaktan kulağa anlatılan ekonomik ve finansal yönü olan hikayeler tarafından şekillendirildiğini göstermektedir. Başarı hikayeleri, insanların yeni şeyler başarmasındaki en güçlü motivatördür. Çünkü hikayeler insanların güven duygusunu tazeler.
2007 finansal krizinde anlatılan hikaye, ev fiyatlarının daima yük¬seleceği hikayesiydi. Bu, sıradan insanların kolayca kabul edebileceği türdendi. Çünkü insanlara, bu sanallığın gerçek olduğunu inandıra¬cak bir sembol sunuyordu: Bir ev sahibi olmak!
Bu gerçek, fiyatların daima yükseleceği pembe düşünü bir anda herkese inandırmıştı. Bir ev satın almak hayaliyle mortgage alan insanlar böylece balona ilk havayı üfleyenler olmuşlardı. Başlangıçta düşündükleri şey bu şişmenin gerçek ve kalıcı olduğuydu. Bir evin fiyatının artmasından daha doğal ne olabilirdi ki? Fakat bu algılamanın gerçek olmadığı kısa zamanda çok acı bir şekilde anlaşılmıştı. Mortgage krediler bestseller olmuştu olmasına ama tüm servetlerini, hayallerini gerçekleştirmek adına bir mortgage alarak ortaya koyanların birçoğu bir anda her şeylerini kaybetme noktasına gelmiştir.
Thomas Paine’ı bestseller yapan “Sağduyu”, bugün finansal sistem içinde varlığıyla değil, vaat ettikleriyle yeni finansal bestseller’lar yaratmaya devam etmektedir. Neden olmasın, dünyanın ilk best-seller'ını belki sen de okumuşsundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder