Sahip olunan bir şeyi kaybetmenin getireceği mutsuzluk, aynı değerde bir şeye sahip olmanın getirdiği mutluluktan daha şiddetli bir duygu içerir. Mesela bir şans oyununda %50 olasılıkla 10 lira kaybetme, %50 olasılıkla 20 lira kazanma olasılığı olduğunda insanların çoğu bu şans oyununa katılmak istemeyeceklerdir. Kazanma ihtimalinin beklenen değeri daha yüksek olsa da olası kazanç kayba tercih edilmeyecektir. Çünkü insanlar kaybetmenin ihtimalini bile sevmedikleri için belirsizliğe bedel ödemek istemezler. Bu nedenle Hierapolis’li (Pamukkale) büyük filozof Epiktetos’un şu sözü akıldan çıkarılmamalıdır: “Bardağımızı kırdıklarında, komşumuzun bardağı kırıldığı zamanki kadar sakin olmalıyız.”
Zarar isteksizliği (loss aversion) denilen bu olgu, sahip olunan bir şeyi kaybetmenin vereceği mutsuzluğun o şeye sahip olmanın vereceği mutluluktan daha fazla olması nedeniyle, zarar etmekten kaçınmanın kazanç elde etmeye tercih edilmesi durumunu ifade eder. Zarar isteksizliği duygusal bir önyargıdır. Küçük zararların bile aynı ölçüdeki karlara göre daha baskın duygular yarattığı araştırmacılar tarafından ortaya konmuştur. Peki insanların zarar etmekten kaçınması mümkün müdür? Ellerindeki varlıkları her zaman aldıkları fiyattan daha yüksek bir fiyata satabilirler mi?
Sosyal medyanın ağırlıklı etkisiyle yönlenen bugünkü finansal sistemde (ya da bizim verdiğimiz adla dedikodu-nomi’de) kaybetmemeniz mümkün. İnsan artık tüm yatırımlarından kar elde edebilecek. Nasıl mı?
California Riverside Üniversitesinden Profesör Vagelis Hristidis’in başkanlığında bir ekip günlük ortalama 340 milyon Twitter mesajını 4 ay boyunca inceler. Buldukları sonuç evrensel prensipleri sarsar niteliktedir. Bir hisse senedi tweet’ler üzerinden ne kadar çok tartışılıyorsa o hisse senedinin kaybetme şansı o kadar azalıyor. Eğer bir hisse senedi hakkında daha az konuşuluyorsa o hisse senedinin kayıp oranı ise o kadar artıyor.
Hristidis ve ekibi, Dow Jones Industrial Average içinde yer alan 30 hisse senedini inceler. Günü kayıpla kapatan hisse senetlerinden tweet’lerde adı en çok geçenler %2,2 değer kaybederken, tweet’lerde adları daha az geçenlerin %4,2 düştüğü görülür. Aradaki fark yaklaşık %100’dür. Daha çok konuşulan hisse senetleri daha az konuşulanlara göre %100 daha az kaybettirmiştir.
Bu sonucun nasıl değerlendirileceğine gelince; hisse senetleri hakkındaki kötü haberler insanların dikkatini iyi haberlere göre daha çok çekmekte ve kaybetme psikolojilerini etkilemektedir. Yani kayıp isteksizliği (loss aversion) denilen olgu devreye girmektedir. Bunun sonucunda da insanlar kaybetmemek için daha hırslı davranmaktadırlar.
Ekonominin yeni başrol oyuncusu irrasyonel insan, dedikodu-nomik sistem içinde tüm isteklerini gerçekleştirebilecek etkinliğe hızla erişiyor. Bundan sonra kaybetmek hayal olabilir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder