Aşağıdaki yazı “Finansal krizin
Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti” adlı kitabımdan alınmıştır…
Para herkesin iyi bildiği ama pek de iyi tanımadığı bir kavramdır.
Binlerce yıl önce Meksikalı yerliler “kakao” dedikleri ağaçlarda yetişen
tanelerden sıcak bir içecek keşfederler. Bu sıcak içecek o kadar lezzetlidir ki
tanrıların armağanı olduğuna inanırlar. Kısa zamanda bölgede çok ünlü olan kakaoya
komşu Aztekler yeni bir form vererek “çikolata” dedikleri farklı bir kakao türü
oluştururlar. Kakaodan daha lezzetli olan çikolata tanelerine o kadar değer
veriliyordu ki Aztekler para yerine artık çikolata kullanmaya başlamışlardı.
İspanyollar 16.yüzyılda Meksika’yı fethettiklerinde para yerine çikolata
denilen bu taneleri kullanmışlardı.
Michael Coe’nin True History of
Chocolate adlı kitabında anlatılan bu hikayede, paranın yerine onun kadar
değerli olduğu düşünülen çikolatanın kullanılması eğilimi binyıllardır
değişmemiş bir anlayıştır. Tarihin her döneminde para kadar değerli olduğu
düşünülen şeyler para yerine kullanılmıştır. Tıpkı çağımızda para yerine
kredinin kullanılıyor olması gibi.
Aslında borç yaratan bir mekanizma olan kredinin her yönüyle para gibi
değerlendirilmesi finansal krizi getiren en önemli fenomenlerden biridir. Bunda
herkesin iyi bildiğini düşündüğü ama pek iyi tanımadığı para hakkındaki yanlış
algılamaların payı büyüktür.
Yanlış algılama 1: Para en önemli değerdir.
Bu doğru değildir. Çünkü para tamamıyla soyut bir muhasebe kavramıdır.
Bir deste para, bir deste para değerindedir. Ama değerin kendisi değil, onu
ifade eden bir araçtır. Başka bir ifadeyle, para basit bir datadır (bilgi).
İnsana, kendi evreni içinde yönetme yeteneği veren bir data. Planladığı ve
arzuladığı şeyleri yapmasına yardımcı olan bir araç. Muhasebe kavramı olarak
ise, ne kadar alınıp/satıldığını ya da sisteme ne kadar enjekte
edilip/çekildiğini gösteren bir konsept olarak tanımlanabilir.
Yanlış algılama 2: Çalışarak ya da satarak para yaratılır.
Bankalar hariç hiç kimse para yaratamaz. Emek karşılığı yaratılan
para, zaten mevcut olan paranın transferinden başka bir şey değildir. Yani
insanlar, başkalarında bulunan paranın bir kısmını almak için çalışırlar.
Yanlış algılama 3: Para altınla ilişkilidir.
Bugün dünyada hiçbir merkez bankası, parasını altınla
ilişkilendirebilecek kadar fazla altın stoğuna sahip değildir. Bu nedenle
altının çıpa olarak kullanılması uygulamasına 70’li yıllardan sonra son
verilmiş ve dalgalı kur sistemleri benimsenmiştir. Bugün ülkeler arası para
transferlerinin sadece %2’si ekonomiyle ilgilidir. Sistem global bir casino’ya
dönmüştür.
Altına konvertibl paranın yokluğu, para ve kredi arzını
güçlendirmiştir. Bugün paranın gerçekte ne ifade ettiği şüphelidir. Bir değer
saklama aracı olmaktan çıkmış, kredi ve borçları ölçen bir muhasebe aracı
haline gelmiştir. Kısacası bugün artık paranın, altın veya herhangi bir kıymete
değil, sadece parasal sisteme duyulan güvene endeksli olduğu söylenebilir.
Yanlış algılama 4: Para, basılarak yaratılır.
Günümüz ekonomik sisteminde, para basan hükümet neredeyse kalmamıştır.
Para arzının tamamına yakını, artık bankalar tarafından kredi vererek
oluşturulmaktadır. Toplam paranın çok küçük bir kısmını oluşturan piyasadaki
nakit para ise, merkez bankalarının basarak yarattığı tüm paradır.
Yaşanan finansal krizi anlamak için parayla ilgili sorulacak iki
kritik soru ve verilecek iki kritik cevap vardır: İlki para nereden geldi,
ikincisi ise nereye gitti’dir. İlk soruya verilecek cevap “para zaten hiç
olmamıştı” olacaktır. İkinci soruya ise “olmayan para zaten bir yere gidemez,
bu tamamen bir yanılsama” cevabı rahatlıkla verilebilecektir. Çünkü para diye
algılanan şey aslında kredidir. Kredi ise varlık değil, ödenmesi gereken bir
borçtur. (Finansal Krizin Gizli Doğası: Maça Kızı Efekti, Cinius Yayınları,
2011)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder