İlkesel olarak ulaşılmaz görünen doğanın sırlarının birçoğu üzerindeki sis perdesi bugün kalkmıştır. Ama finansal piyasaların nasıl işlediği konusunda hala ortaçağ düzeyinde bilgiye sahibiz.
Doğanın temel çalışma varsayımı tasarlayıcı olmadığı üzerinedir. Nesnelliğinden şüphe duymayız. Herkese eşit şans verir. Fiziksel kuvvetlerin serbest oyunu dağları, bulutları, ırmakları oluşturur diye düşünürüz. Düzen ve tekrarın doğal hayatın işleyişinde hiç değişmeden kalabilmesine pek hayret etmeyiz.
Doğal olanı çoğu zaman yapay olandan ayırt edemediğimizi görürüz. Çünkü belli bir amaç ile tasarlanan ve ortaya çıkan her şey bir süre sonra kendi doğal dengesinde ilerlemeye başlar. İnternet ağları ya da borsalar bu tip yapılardır. Onlar kendi parçalarının bütününden fazlası olan toplu davranışları sunarlar. Eğer onları temel bileşenlerine indirgerseniz karmaşık davranışın özü kaybolur. Bu yapıların çalışma şekli doğanın değişmezlik ilkesini tekrar eder. Çok karmaşık olan bu yapıların korunması, yeniden üretilmesi ve çoğaltılması oldukça zordur. Bu doğanın bile en zor başardığı şeylerden biridir. Doğal seçilim ilkesinin veya raslantısallığın nasıl çalıştığı bu durumun ispatı gibidir. Peki finansal piyasalar karmaşık yapılarındaki bu değişmezliği nasıl muhafaza edip sürdürebiliyorlar?
Bu açıklanması zor durumun nedenleri hep beraber ortaya koymaya çalışalım. Her zamanki gibi keşfi yine beraber yapalım. Öncelikle şu basit sorunun bize sorulduğunu varsayalım: Bir kafese bir çift tavşan konulmuştur. Her çift tavşan bir ay içinde yeni bir çift tavşan yavrulamaktadır. Her yeni çiftin de yavrulayabilmesi için bir ay geçmesi gerekmektedir. Tavşanların hiçbiri ölmediğine göre on yıl boyunca tavşan sayısı ne olur?
Belli bir akıl yürütmeyi içeren bu soru görünüşte herhangi bir özel yan içermiyor gibidir. Beraber çözersek; ilk ay kafesteki tavşan çifti 1’dir. Tavşanların yavrulaması için bir ay gerektiğinden ikinci ay kafeste yine bir çift tavşan olacaktır. Üçüncü ay doğan bir çift tavşanımız ile 2 çift tavşanımız olacaktır. Bu şekilde devam ettiğinde dördüncü ay 3 çift tavşanımız, beşinci ay 5 çift tavşanımız olacaktır. Tavşan çifti sayılarını yan yana sıraladığımızda şöyle bir dizi oluşacaktır: 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89,…
Bu problemin ne kendisi ve ne de cevabı görünüşte çok özel bir yan içermemektedir. Fakat matematikten biraz anlayanlar veya finansal konularla ilgili olanlar bu sıradan problemin matematiğin en önemli gizemlerinden ikisini taşıdığını anlamışlardır. Birinci gizem sayıların ardışıklığındaki ilişkidir. Tüm sayılar kendinden önceki 2 sayının toplamına eşittir. Örneğin dördüncü aydaki tavşan çifti sayısı, ikinci ve üçüncü aylardaki tavşan çifti sayılarının toplamına eşittir. Böyle bir bilgi sizi ilerleyen aylardaki tavşan çifti sayısını bulmak için giderek karışan hesaplamalardan kurtarabilir.
İkinci gizem ise altın oran denilen bir sayıdır. Altın oran, matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir orandır. Eski Mısırlılar tarafından keşfedilen altın oran; bir doğru parçasının (AB) altın orana uygun biçimde iki parçaya bölünmesi gerektiğinde, bu doğru öyle bir noktadan (C) bölünmelidir ki; küçük parçanın (AC) büyük parçaya (CB) oranı, büyük parçanın (CB) bütün doğruya (AB) oranına eşit olsun. İşte bu sayı 1,618033 şeklinde devam eden sayıdır. Yukarıdaki problemde ise her sayı kendinden önceki sayıya bölündüğünde bu sayıya yakın bir sayı elde edilmekte ve aylar ilerledikçe de altın orana yaklaşma eğilimi artmaktadır.
Bu şaşırtıcı doğal bağıntıyı keşfeden kişi 12.yüzyılda yaşayan İtalyan matematikçi Fibonacci idi. Bugün finansal tahmin sistemlerinin en çok başvurulan yöntemleri arasında yer alan Fibonacci’nin tavşan problemi, doğanın gizli bir kanunu gibidir. Bir ayçiçeğinin merkezinden dışarıya doğru taneler sayıldığında çıkan sayılar Fibonacci dizisinin ardışık terimleridir. Papatya’da da aynı seri mevcuttur. Çam kozalağı, tütün yaprağı, eğrelti otu nedense hep Fibonacci’nin yolunu izlerler. Peki, finansal piyasaların karmaşık yapıları kendi değişmez düzenlerini nasıl sağlarlar?
Finansal piyasalar doğanın davranış şeklini taklit edebilme yeteneğine sahiptirler. Bu özellikleri aşağıdaki çerçevede gerçekleşir:
Finansal piyasalar doğa gibi daima hareket halindedirler.
Piyasalar sürekli bir evrim içindedirler ve daima birilerini seçerler.
Piyasalar daima bilgi üreterek ve ürettikleri bilgiyi kullanarak ilerlerler. Örneğin ortaya çıkan her oran, kişiler tarafından bir şekilde kullanılır ve yeni bir orana dönüşür.
Bilgi sadece kişilerle piyasaların etkileşiminden ortaya çıkar. Bu nedenle teorik değil daima pratiktir.
Bu bilgiyi anlama çabası belli bir bilinç yaratır ve herkesin düşünerek hareket etmesi sonucu piyasalar kendi doğal ritmini kazanır.
Düşünen insanların oluşturduğu yapının kendisi de düşünün bir varlık haline dönüşür. Bu yukarıda anlattığımız ortaya çıkma prensibi gereği gerçekleşir.
Kişinin düşünce tarzı kendi evrimini korumaya ve geliştirmeye yönelik olduğu için finansal piyasalar da kendilerini koruyucu ve geliştirici düşünce sistemlerini oluştururlar.
Finansal piyasaların bu ortaya çıkma şekli onun kendi doğasını yaratmasına imkan tanır ve kendi değişmezliğini yaratır. Tıpkı Fibonacci’nin ortaya koyduğu tavşan problemi gibi kendi dengesini oluşturur. Bu dengenin prensipleri bugün henüz ortaya konulmuş değildir ve yaşanan krizler bu prensiplere olan ihtiyacı giderek arttırmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder