3 Mayıs 2012 Perşembe

Kusurlu Kahin!

Finansal kararlarımızda duygularımıza ne kadar güvenebiliriz?

İnsanoğlu duygularını rasyonel kararların önünde hep bir engel olarak görür ve ilkelliklerinden yakınır. Aşırı bir kredi kartı harcamasında, fazla kaçırılan yemekte, kaybettiren hisse senedi yatırımlarında çoğu zaman uzağı ve geleceği göremediğinden şikayetçi olduğumuz duygular suçlanır. Rasyonel düşüncenin duygular gibi kişiyi hataya yönlendirmeyeceği inanışı imtiyazlandırılır. Gerçekten duygularımız rasyonelliğimizden, ekonomik kararlarımızda daha az mı güvenilirdir? Karmaşık bir soruya sadece rasyonel düşünce sistemimiz mi doğru yanıt verebilir; duygularımız doğru yanıtı bulamaz mı?

Duygular zaman zaman zihnimizden daha akıllı olabilirler. Bilimin nedensellikle yarattığı katedrali, 18.yüzyılda ‘nasıllık’la sarsan İngiliz bilim insanı David Hume’dan bugüne duyguların karar sistemindeki yeri giderek büyümüştür. Yapılan bir araştırmada, kişilerden, seçim sonuçlarından borsa endekslerine bir dizi konuda duygusal ve rasyonel düşüncelerini gösteren iki karar vermeleri istenir. Sonuçlar şaşırtıcıdır. Duygularla verilen kararlar daha isabetli çıkmıştır. Bu durum, yani duygularına güvenerek karar verenlerin duygularına güvenmeyenlere göre daha doğru gelecek öngörüleri yapmasına, 2012 yılı başından bu yana duygusal kehanet olgusu (emotional oracle effect) denmektedir.

Örneğin American Idol adlı yarışma programını kimin kazanacağı sorusuna duygularına güvenenler %41 oranında doğru yanıt vermişlerdir. Duygularına güvenmeyenler ise %24’te kalmıştır. Borsa endeksinin ne yöne hareket edeceği sorusuna ise duygularıyla karar verenler, belirli analiz yöntemlerini kullanarak karar verenlere göre %25 daha isabetli karar vermişlerdir. David Hume’un bakış açısıyla bakarsak böyle paradoksal sonuçlar nasıl oluşmuştur? İnsan beyni birçok bilgiyi işlemeye çalışırken bilinçaltı da paralel şekilde ama düşünmeksizin işler. Birçok farklı yöntemi kullanarak rasyonel ve mantıksal karar sistemine katkı sağlamak ister. Fakat çoğu zaman bunda baskın çıkar ve kararın oluşmasını sağlar.

Örneğin on farklı hisse senedi ile ilgili rakamları okuyup en iyi hisse senedini seçmeniz istendiğinde muhtemelen bu kadar çok datayı kısa süre içinde değerlendiremeyeceğinizden bir karar veremeyeceksinizdir. Fakat bu on hisse senedinden hangisi duygularınızı olumlu yönde tetikliyor diye sorulduğunda kesinlikle analiz daha kısa sürecek ve karar verilebilecektir. İşte hatalar da çoğu zaman bu değerlendirme aşamasından sonra verilen kararlarda ortaya çıkmaktadır. Duygularımız ne çok akıllı, ne de çok aptaldır. Sadece kusurlu kahinlerdir.

Hiç yorum yok: