30 Mayıs 2012 Çarşamba

Ne zaman seyirci, ne zaman oyuncusun?

Bugünkü muhakememiz, geçmişte gerçekleştirdiğimiz veya gerçekleştirmediğimiz düşüncelerin acısını hissetmemize neden olur çoğu zaman. Düşen kurlar sonrası elimizdeki dövizi geçen hafta satmamış olmanın pişmanlığı son derece kesif bir sorumluluk duygusu yükler üzerimize. Ya da alınan Facebook hisselerinin beklenilmeyen şekilde düşmesi sonucu yaşanan hayal kırıklığı. Yunanlıların kullandıkları ödenemeyecek kadar çok kredinin verdiği derin iç çekişler. İspanyolların inşaat balonunun “Ahh, keşkeleri!..” Tüm hata, eylemi gerçekleştiren kişiye ait olsa da içgüdülerimiz hatayı başka faktörlere ve kişilere atmaya son derece istekli ve yatkındır.

Sosyal psikolojide temel nitelik hatası (fundamental attribution error) denilen bir olgu vardır. İnsanın farkında olmadan değerlendirme hatası yapabileceği kabullenmesini ifade eder. Başkaları hata yaptıkları zaman, kişiler olayın çevresel nedenlerini hiçe sayarak hatayı yapanın kendisine bağlarlar. Oysa aynı hatayı kendileri yaptıklarında çevresel şartları öne sürerek suçlarını hafifletmeye çalışırlar. Kişisel ve toplumsal kültürün bu süreçte ağırlığı yüksektir. Başkasının pişirdiği yemekteki hataları yüksek bir rasyonellik ve açıklıkla eleştirebilirken, aynı hatayı kendimiz yaptığımızda ‘felek su kattı aşıma’ şeklinde son derece belirsiz bir eleştiri getirebiliriz. Bunun nedeni, gözlemlerken ilgi odağımızı kişi üzerinde tutarken, gözlem¬lendiğimiz durumlarda ilgimizi çevreye odaklamamızdır.

Başka bir örnek de sınavda başarılı olan öğrencilerin düşünce şeklidir. Kendisine nasıl başarılı olduğu sorulduğunda, akıllı ve çalışkan olduğunu söyleyecektir. Oysa aynı soru başarısız olana sorulduğunda, öğretmenin kendisini sevmediği için düşük not verdiği yanıtı alınacaktır. Başka bir benzer örnekte, bir takım kazandığında, taraftarları ‘biz kazandık’ derken, kaybettiklerinde ‘takım kaybetti’ diyeceklerdir. Çünkü başarısızlığın içsel faktörlere bağlanması toplumun yetersizlik etiketini yapıştırmasına neden olacaktır ki bu pek arzulanan bir seçenek değildir.

Bireyselleşmenin yüksek olduğu toplumlar ile düşük olduğu toplumlar arasında da bu değerlendirme farklılığına rastlanır. 2007 yılında başlayan küresel finansal krizde müşterilerinin 50 milyar dolarlık yatırımını batıran Bernard Madoff, yatırımcılar tarafından tek suçlu ilan edilmişti. Oysa bireyselliğin daha düşük olduğu Latin Amerika ülkeleri, bu tür sorumsuzlukların kendi toplumlarında olmayacağını öne sürerek ekonomik sistemi sorumlu ilan etmişlerdi. Ekonomik sistemi suçlu ilan etmek doğru bir çıkarım olarak görülmemelidir. Suçlu, dengesi bozulmuş ekonomik sistemdir ve sistemi dengeye getirmek sistemin değil, insanların sorumluluğudur. Suçluyu daima kendi dışında aramak bugün artık kültürel farklılık gözetmeyen bir hastalık haline dönüşmüştür.

İnsan doğasının derinliklerinde saklı olan bu hatayı oyuncu-seyirci etkisi (actor-observer effect) denilen başka bir olgu farklı bir bağlamda ortaya koyar. Diyelim ki Bay A ve Bay B yardım isteyen birini gören ama yardım etmeyen iki kişi olsun. Bu senaryo altında Bay A’ya neden yardım etmediği sorulur. Bay A, yardım etmek istediğini ama yetişmesi gereken bir yer olduğu için edemediği şeklinde bir açıklama getirir. Bay B’ye ise “Sizce Bay A neden yardım etmemiştir?” diye sorulduğunda, ahlaklı bir insan olmadığı için cevabını verecektir. Birçok kişi üzerinde yapılan gözlem ve deneylerde hep aynı sonucun alındığı görülmüştür. İzlenen, sorunu dışsal faktörlere bağlarken izleyen, kişiye bağlamaktadır.

2007 finansal krizi oyuncu izleyici hatasının ulaşabileceği sınırların ne kadar geniş olduğunu göstermesi açısından oldukça önemlidir. Yaşanan finansal kriz ile birlikte bankalar kredilerini geri ödemeyen müşterilerini, merkez bankaları sorunlu varlıklarını eritemeyen bankaları, yatırımcılar tüm riskli enstrümanlara 3A rating veren rating şirketlerini, rating şirketleri rekabet sistemini, hissedarlar denetim şirketlerini, denetim şirketleri hırslı yöneticileri, vatandaşlar finansal sistemi suçlamışlardır. Bu sınırsız döngüde iyi anlaşılması gereken konu şudur: “2007’de başlayan finansal krizin kalbine giden yol insan psiko¬lojisinden geçmektedir. Davranışlarımızın doğurduğu sonuçların tek sorumlusunun kendimiz olduğunu düşünmezsek bu krizden alabileceğimiz bir ders kalmamıştır diyebiliriz.”

Facebook krizi ile bu hatayı yapmaya devam ettiğimiz ortadadır. Ne zaman oyuncu, ne zaman seyirci olduğumuz hususu pişmanlıklarımız sonrası doğru yanıt bulması gereken bir sorudur. Fakat çoğu zaman doğru şekilde yanıtlanmamaktadır. Temel nitelik hatası herkesin kolayca düşebileceği bir hata olması nedeniyle insanların öncelikle bu hataya düşmemeleri için büyük çaba sarfetmeleri gereklidir. Çünkü insanın doğasında yer alan bir özellik kolayca değiştirilemez.

Hiç yorum yok: