Ekonomi ile ilgili beklentilerin olumsuza döndüğü zamanlarda yatırımcıların ve analistlerin çöküş öngörüleri artar. Hisse senedi piyasalarının ne zaman çökeceği üzerine tahminler ortalarda dolaşmaya başlar. Tahminlerin çoğu insanların kolayca kabul edebileceği rasyonel bir dayanak da içerir çoğu zaman. Şu an dünya piyasaları tam da böyle bir dönemden geçiyor. Herkes hayatının sihirli uzmanını bulma peşinde. Peki hisse senedi piyasalarının çökeceği üzerine yapılan öngörülür ne kadar doğruyu yansıtır? Analistlerin dedikleri gibi borsa o gün, o hafta ya da o ay çöker mi?
Hemen söyleyelim, bir öngörü ne kadar gerçekçi, ne kadar mantıklı, ne kadar rasyonel olursa olsun global hisse senedi piyasasının çökeceğini kısa bir vadede öngöremez. Bu ifade birçokları tarafından itirazla karşılanabilir. Ama burada tartışılan kişilerin bu tahminleri yapma yetenekleri değil, böyle bir olguya dayanak olarak sundukları argümanın yetersizliğidir
Öngörü tarihinin belki de en çarpıcı örneği Lehman Brothers’ın analistlerinden Elaine Garzarelli’ninkiydi. Garzarelli, Kara Pazartesi’nin (Black Monday) 2 ay öncesinde CNN’de yaptığı değerlendirmede, kısa bir süre içinde Amerika piyasalarında büyük bir çöküş beklediğini söylemişti. Piyasalar bu keskin değerlendirmeden rahatsız olmuştu. Çünkü her şey yolundaydı ve böyle bir krize hiçbir dayanak yoktu. Ekonomistler hisse senedi ve opsiyon piyasalarını incelemeye almışlardı. Fakat herhangi bir anomali görememişlerdi. Gazete ve dergiler böyle bir çöküşü beklemenin hata olacağını söylemeye başlamışlardı. Fakat her şey işte tam o anda gerçekleşti ve Garzarelli’nin tam da tarif ettiği şey oldu.
19 Ekim 1987’nin bir iş günü öncesi 16 Ekim’de, ABD borsaları hafif bir düşüşle kapanmıştı. 19 Ekim Pazartesi günü ilk açılan doğu borsalarıydı ve düşüş onlara da sıçramıştı. Ardından Avrupa borsaları da düşüşle kapanmıştı. Fakat düşüşler makul karşılanabilir seviyelerin çok üstünde değildi.Tüm piyasaların kapanması sonrasında ABD piyasaları açılmıştı ve tarihi Kara Pazartesi gelmişti. Dow Jones yaklaşık %23’lük bir düşüş yaşamıştı. Sonrası ise çorap söküğü gibi geldi.
Bir hafta içerisinde Hong Kong %46, Avustralya %42 İspanya %31 İngiltere %27, ABD %23 ve Yeni Zelanda %60 düşmüştü. Business Week’in attığı manşetle Garzarelli “Yüzyılın çağrı”sını yapmıştı. Peki ama Garzarelli bu tahmini nasıl yapabilmişti?
Aslında Garzarelli sadece pozisyonuna karşı bir düşünce geliştirmiş ve bunu fazla abartmıştı. Kısa pozisyona geçmiş ve medyanın gücünü kullanarak düşüncesini yaymıştı. Fakat ne piyasalara yön vermiş, ne de geleceğini öngörmüştü. Çöküş piyasanın o zamana kadar öngörülemeyen iç dinamiklerinden gelmişti. Programlı işlemler (program trading) denilen yatırım fonlarının aynı anda onlarca satış emrini elektronik olarak girmelerinin yaygınlaşmaya başladığı o günlerde, yaratılacak bir satış baskısının büyük bir krize dönüşeceğini kimse öngörememişti. Yatırım fonlarının ani satışı piyasaları geriletip yatırımcıları dondurunca, zarar eden yatırımcılar soluğu vadeli işlemler piyasasında almışlardı. Zararlarını kısa pozisyonla hedge etmeye çalışan yatırımcılar, vadeli işlem fiyatlarını aşağı çekince hisse senedi fiyatları daha da düşmüştü. Böylece kriz sonradan oldukça kolay öngörülür ama öncesinde öngörülemez şekilde dünya ekonomisini çökermişti.
Analistler çöküşlerin ne zaman olacağı üzerine daima rasyonel öngörüler geliştirir. Fakat piyasaların öngörülemez doğaları nedeniyle gerçekleşen daima irrasyonel bir sondur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder