30 Ağustos 2012 Perşembe

Merkez bankaları bulaşıkçılık yapar mı?

Dünya borsaları düşüşüne bugün de devam etti. Avrupa Merkez Bankasının İspanya piyasalarına para enjekte etmemesi Avrupa borsalarının düşmesine neden oldu. Şimdi gözler Jackson Hole’deki merkez bankaları toplantısında. Beklenen Fed’in piyasalara para enjekte ederek yeni bir geçici rahatlık vermesi. Ama henüz kararın bu yönde olup olmayacağı netlik kazanmış değil. Acaba şu iki soruyu sormak gerekmez mi? Eğer merkez bankalarının görevi bankaların elindeki sorunlu varlıkları almaksa neden bu kararı vermek için zorlanıyor? Ya da eğer görevi değilse neden bu kararı vermesi için baskı yapılıyor?

William C.Durant’ın hikayesi, bir insanın kısa hayatında ulaşabileceği tüm zirveleri taşıması ile herkes için bir şeyler içerir. Durant, ayakları üstünde durmaya başladığı ilk günlerde sokaklarda sigara satar. Ardından başarılı satış yeteneklerini kullanarak at arabalarının çektiği yük arabaları üreten bir şirket kurar. Bu işi büyütür ve dünya at arabası pazarının lideri olur. Fakat bu sektörde de fazla durmaz. Değişim onu motorlu araba sektörüne yönlendirir. Bugün dünyanın en eski arabası unvanını koruyan Buick şirketini yönetmeye başlar. Sonrasında ise General Motors’un başına geçer. Cadillac’ı satın alır. 1910 yılında 8 milyon dolara Ford’u da almak ister ama başaramaz. Yine de Durant bu gürültülü araçların başarısından şüphe duyar. İşleri bırakır ve Wall Street’in yolunu tutar. 1920’li yıllarda piyasadaki en büyük oyunculardan biri olarak hisse senedi alıp satmaya başlar. Fakat 1930 sonlarında ekonomik buhranla birlikte tüm mallarını kaybeder. Sonrasında ise New Jersey’de bir restoranda bulaşıkçılık yaparak hayatını nihayetlendirir.

Merkez bankalarının ekonomi kitaplarında anlatılan, sınavlarda sorulan ve 2000’li yıllara kadar herkese ezberletilen görevleri fiyat istikrarını sağlamak ve enflasyonla mücadele etmekti. Büyük merkez bankaları 2000’li yılların başından itibaren, bankalar daha rahat kredi versin diye faizleri düşürmeye başladılar. Adeta kredi balonu yaratmak gibi bir görev edindiler. 2007 kriziyle birlikte ise bu kez verdikleri krediler nedeniyle batan banka ve sigorta şirketlerini kurtarma işine başladılar. Bu şirketlerin ellerindeki sorunlu varlıkları satın aldılar. Bu yetmeyince bazı merkez bankaları şirketlerin hisse senetlerini almaya başladı. Bunu da bir görev ciddiyeti içinde yaptılar. Krizin Avrupa’ya yayılması ile birlikte ise başka bir görev edindiler kendilerine. Batık ülkeleri kurtarmak! Ülkelerin çıkardıkları tahvilleri satın almaya başladılar bu kez. Son 5 yıl içinde merkez bankalarının görevinin ne olduğunu hep beraber unuttuk. Piyasalara bu görevler süresince enjekte edilen paralar ise bir vesileyle hep hisse senetlerine aktı. İşte şimdi merkez bankalarından, son 4 yıldır şişen hisse senedi balonunun patlamaması için yeni bir likidite takviyesi bekliyoruz. Çünkü hisse senedi piyasaları çökerse merkez bankalarının tüm müdahaleleri boşa gitmiş olacak.

Bu noktada akıllara şu sorunun gelmesi doğaldır. Eğer hisse senedi piyasaları çökerse dünyanın önde gelen merkez bankaları Durant gibi bulaşıkçılık da yapar mı?

2 yorum:

L.K. dedi ki...

Maaşla çalışanlar olduklarından emekli olurlar ve organik tarımla uğraşırlar sanırım.

İbrahim Duğral dedi ki...

Herhangi bir restoranda iş bulabililrlerse iyi, bir de insanlık tarihinin en eski işini yapmak zorunda kalmak da var.. Ancak mizahı bir yana bırakırsak, Jackson Hole ya da başka bir yolla gevşemeden kaçarlarsa kendi temellerine dinamiti koyarlar.. Ama yatırımcılar bu dinamiti patlatır ya da patlazmaz, patlatmak işlerine gelir ya da gelmez sanırım bunu izleyip göreceğiz.