Yatırımcıların çoğu zaman kendilerine sormaktan kaçındıkları bir soru vardır. Elinizdeki hisse senetleri, altın veya tahvillerin değeri bugün sıfıra düşerse yarın nerede olursunuz? Sizi bilemem ama büyük şirketlere yatırım yapan Warren Buffet ve George Soros gibi yatırımcıların ellerinde hiçbir şey kalmayacağı açıktır. Yatırım yapmak bu açıdan değerlendirildiğinde gerçekten zor bir iş.
Yatırımcı ve trader’lar gün boyu farklı kaynaklardan edindikleri bilgileri kendi felsefeleri ile değerlendirerek yatırım kararlarını vermeye çalışırlar. “ECB Başkanı euroyu destekleyeceğini söyledi; Fed parasal gevşeme yapmadı” gibi bilgiler akıllı ve yaratıcı trader’lar tarafından yatırım kararına döndürülür. Fakat bilginin akıl süzgeçlerinden geçirilerek yaratılan yatırım kararları son derece kavramsaldır ve piyasalar sadece kavramlarla yönlenmez.
Piyasalarda kazanmanın altın kurallarından biri diğer insanların sizden daha fazla şey bildiğini düşünmekten geçer. Epistemoloji (Bilgi felsefesi) yatırımın altın bakış açısıdır. Her iki tarafın da ne bildiği, her iki tarafın da düşünmesi gereken en önemli husustur. Çünkü piyasalarda genellikle bir kaybet-kazan oyunu oynanır. Bir tarafın kazancı diğer tarafın kaybını oluşturur.
Bunun farkında olan kişilerden biri de Georgo Soros’un The Alchemy of Finance adlı kitabında söylediğine göre, oğlunu, yanına staja gönderdiği Victor Niederhoffer’dır. İstatistikçi, bestseller kitap yazarı, şampiyon squash oyuncusu olan Niederhoffer, on binlerce kitap, günlük haber ve bilgiyi takip ederek başarılı olmuş efsanevi bir yatırımcıdır. Elde ettiği sınırsız bilgiyi işleyerek verdiği yatırım kararları ile büyük bir servet sahibi olmuştur. Her gün düzenli olarak “Minik Kedi” şarkısını piyanoyla çalan Neiderhoffer bir sabah uyandığında kendisini Chopin olarak bulmuştur.
On binlerce kitabının olduğu malikanesine o aralar adını kimsenin duymamış olduğu Nicholas Taleb adlı bir müşterisini davet eder. Ona başarısının sırrının ne olduğunu söyler: “Bahçemdeki ağaçların yapraklarının dökülüş şekli her sonbaharda aynı. Bütün yapraklar ağacın dibine ve yakın çevresine yayılmış durumdalar. Uzağa giden yaprak çok az.”
Neiderhoffer’in anlatmak istediği şeyin normal dağılım denen eski bir istatistik fenomeni olduğunu Taleb anlamıştı. Genellikle çan eğrisi olarak bilinen bu kural doğanın gizli bir kuralı gibidir. Diyelim ki bir grup ilkokul öğrencisinden 1’den 100’e kadar olan sayıları toplamasını istediniz. Bu küçük çocuklar küçük hatalar yapacaklardır elbette. Ama sonuçta buldukları rakam, doğru cevap olan 5050’nin çevresinde kümelenecektir. 5050’den çok düşük ya da yüksek yanıtlar giderek azalacaktır. İşte bu normal dağılımdır. Fakat Taleb’in kafasına bir soru takılmıştı: “Neiderhoffer bir gün eve geldiğinde ağacın yapraklarını küçük öbekler halinde farklı yerlerde göremez mi? Kendisine muzip bir oyun oynayan sivri zekalı bir uşağı olamaz mı?”
Aslında Taleb’in düşündüğü şey LTCM adlı, Nobel Ekonomi Ödülü alan ekonomistlerin yönettiği efsanevi hedge fonu 1997 yılında iflasa sürükleyen şeydi. LTCM, tarihi boyunca borcuna sadık kalan Rusya tahvilleri üzerine büyük miktarda yatırım yapmıştı. Epistemolojik olarak yaprakların ağacın altına bir yerlere düşeceğinden emindi. Ama düşündüğü şey gerçekleşmedi. Birkaç Rus yönetici, bu tahvilleri ödememe kararı verdi. Yani ağacın yaprakları her yıl döküldükleri yere dökülmedi.
LTCM’nin sonu olan bu fenomen Taleb’e ilham olmuştu. Yıllar sonra yazacağı The Black Swan (Siyah Kuğu) adlı kitabını oluşturan düşünceyi keşfetmişti. “Ne kadar çok siyah kuğu görürseniz görün, bu tüm kuğuların siyah olduğu anlamına gelmez. Bir tek siyah kuğu bu bilgiyi çürütür.”
Taleb’e göre Neiderhoffer’ın başarısı şans eseridir. Bu kaybet-kazan oyununda bin kişinin olduğunu ve her yıl bunların yarısının başarılı olduğunu düşünürsek, on yıl sonunda sadece 1 kişi kalacaktır ve işte o kişi Neiderhoffer’dir. Yatırımcıların hepsi istatistik bilmediğine göre piyasadaki iniş çıkışlar bir çan eğrisi ortaya koyamaz. Öyleyse piyasalar şu ya da bu yöne hareket edecek şeklindeki çıkarımlar hatalı olacaktır. Taleb o anda böyle düşünmektedir.
Bugün Taleb’i dünyanın en önemli yatırımcılarından bir yapan Siyah Kuğu fenomeni Taleb’in yatırım stratejisini oluşturmuştu. Bu strateji opsiyon denilen enstrümanlardan satın almaktı. Oysa Neiderhoffer bunun tersini yapıyordu. O sadece opsiyon satıyordu. Bu işlemler sonucunda Neiderhoffer her şeyini kaybedebilirdi fakat Taleb sadece ödediği kaparoyu kaybediyordu ve bunun haricinde hiçbir risk taşımıyordu. Taleb’in opsiyon satın alma işlemi aslında diğer yatırımcıların doğru bildiğini, kendisinin ise hiçbir şey bilmediğini gösteren epistemolojik bir yan içeriyordu.
Opsiyonu basitçe tanımlamak gerekirse; örneğin bir ev almak istediniz fakat beğendiğiniz evi eşinizin de görmesi ve karar vermeniz için bir hafta süreye ihtiyacınız var. Ev sahibi size bu evi bugünkü fiyattan bir hafta sonra satabileceğini ama bunun için 100 lira kaparo ödemeniz gerektiğini söyledi. Eğer bu teklifi kabul edip 100 lira öderseniz bir opsiyon satın almış olursunuz. İşte Taleb’in yaptığı da budur. Tıpkı ev alacak bir aile gibi sürekli kaparo ödeyerek belli varlıkları ileride aynı fiyattan alma ya da satma opsiyonları almaktadır. Beklentisi yaprakların kimsenin ummadığı bir yere dökülmesidir. Peki bu opsiyonları satan ev sahibi kim dersiniz? Taleb’in opsiyon satın aldığı kişi eski akıl hocası Neiderhoffer’dir. Sıradan bir trader olan Taleb, bu opsiyonlar karşılığı sürekli olarak Neiderhoffer’e kaparo ödemektedir ve kazanan hep Neiderhoffer olmaktadır. Çünkü yapraklar Neiderhoffer’in dediği gibi, hep önceki yıllarda döküldüğü yere dökülmektedir. Ta ki 1997 yılına kadar.
Asya’daki ekonomik kriz 27 Ekim 1997 tarihinde Amerika’da büyük bir çöküşe sebep olur. 1896 yılında yaratılan Dow30 endeksi tarihin en büyük sekizinci düşüşünü yaşar. Yaklaşık %8’lik düşüş felaketi de beraberinde getirir. Neiderhoffer’ın sattığı opsiyonları alan birçok kişi gibi Taleb de Neiderhoffer’e gider. Hepsinin isteği aynıdır. Neiderhoffer’ın, ellerindeki opsiyon sözleşmeleri gereği hisse senetlerini çöküşten önceki fiyatlardan geri alması. Artık Neiderhoffer’ın yapacağı bir şey yoktur. Yapraklar farklı bir yere düşmüştür.
Bir günde 130 milyon dolar kaybeden Neiderhoffer, yıllardır dişiyle tırnağıyla ulaştığı tüm varlıkları kaybeder. Taleb ise zengin ve ünlü biridir artık.
Taleb’in Black Swan adlı hedge fonunun temel stratejisi budur. Yatırımların %95’i kısa vadeli ABD bonolarına yatırılırken kalan kısım ile opsiyon satın alınır. Bu strateji son 5 yıldır yaşananlar göz önüne alındığında oldukça başarılı olmuş gibi durmaktadır.
Anlaşılacağı gibi yatırım yaparken önemli olan parlak fikirleriniz olması değil, bu fikirleri yönetebilecek karar verme kurallarına sahip olmanızdır. Nicolas Taleb’in finansal krizden sonra söylediği şu sözler her şeyi fazlasıyla özetliyor sanıyoruz: “Bugün artık milyar dolarları yönetiyoruz; ama piyasalar hakkında hala hiçbir şey bilmiyoruz.”
2 yorum:
teşekkürler,oldukça ufuk açıcı bir yazı olmuş,strateji üretmenin ve bu stratejiye sadık kalmanın önemi yanında piyasalara dair sorular aynı olsa da cevapların değiştiği bir piyasa her zaman olacaktır.
“Ne kadar çok siyah kuğu görürseniz görün, bu tüm kuğuların siyah olduğu anlamına gelmez. Bir tek siyah kuğu bu bilgiyi çürütür.” yazılı kısımda ilk siyah kelimesi beyaz olacak.
Yorum Gönder