S&P500 endeksi tarihi 4 yıllık zirvelerinde dolaşıyor. Bir yandan Avrupa’daki krizin etkilerinin çok derin olacağı tartışılırken, bir yandan da hisse senedi endeksleri yeni balonlar oluşturmaya devam ediyor. Artık balonlar hayatımızın vazgeçilmezleri haline gelmiş durumdalar. Hemen her durumda irrasyonel insan davranışları balon yaratabilmeyi başarıyor. Londra Olimpiyatlarında başarılı olan İngiliz bisikletçilerin ülkelerinde büyük bir bisiklet ticareti ve bisikletçi patlaması yarattığı gibi. Peki böyle anlarda yaratılan balonlar ne kadar güvenilirdir?
Finansal piyasaları en doğru anlattığı düşünülen modellerden biri “Etkin Piyasalar Hipotezi”dir. Bu modele göre hisse senetleri herhangi bir anda kendi değerlerine ilişkin tüm bilgiyi yansıtmaktadır. Piyasalar bilgi açısından etkin çalıştığı için piyasalarda işlem gören tüm varlıklar (hisse sentleri, bonolar vs.) mevcut bilgiyi yansıtmakta ve yeni bilgiye de en kısa sürede tepki vermektedir. Dolayısıyla bu teoriye göre piyasadan beklenenden daha fazla verim alma şansı olmadığı gibi hisse senetlerinin fiyatlarını da tahmin etmek mümkün değildir. Fakat anlaşılacağı üzere bu teori borsa balonlarının nasıl oluştuğunu açıklamamaktadır. Çünkü balonların şişmeye başladığı zamanlarda yatırımcılar, şirketlerin uzun vadeli beklentilerine ilişkin yeni bilgiler yerine, hisse senedi fiyatlarındaki değişme göre hareket ederler. Momentum yatırımı (momentum investing) denilen bu davranış şekli özellikle son 20 yılda piyasalara oldukça hakim olmuştur. Yani balonlar şişerken insanlar etkin piyasalar hipotezine göre değil trendi izleyen spekülasyonlara (momentum yatırımı) göre hareket ederler.
Satrancın 1972 yılına kadar dünyada tek hakimi Ruslardı. Amerikalı Bobby Fischer, 1972 yılında Rus Boris Spassky’i yenerek bu saltanata son vermişti. Bu, ülkede büyük bir satranç patlaması yaşattı. Satranç okulları ardı ardına açılıyordu. Yeni Fischer’lerin yetişmesi artık an meselesiydi. Hatta Ruslar bile Fischer’in irrasyonel stiline kavuşmak için kendi sistemlerini terk etmek üzereydiler. Fischer tüm dünyada satranç balonunu şişirmişti. Fakat sonuç kimsenin düşündüğü gibi olmamıştı. Ne Amerika bir daha yeni bir dünya şampiyonu yetiştirmişti, ne de Ruslar bu alandaki üstünlüklerini kaybetmişlerdi.
1972 Olimpiyatlarında maraton yarışını kimsenin tahmin etmediği biri kazanmıştı. Güzel Sanatlar Fakültesini bitirip üstüne Hukuk Fakültesinde yüksek lisansını yapan Amerikalı Frank Shorter tüm otoriteleri yanıltarak ABD’ye tarihi bir başarı getirmişti. Frank Shorter ülkede büyük bir maraton balonu yaratmıştı. Okullar neredeyse maraton haricindeki tüm branşlarını iptal etmişlerdi. Herkes bundan sonra maratonun en büyük ülkesinin ABD olacağından emindi. Fakat ne yazık ki yine kimsenin düşündüğü gibi olmamıştı. ABD son yüzyılda olimpiyat oyunlarında Frank Shorter haricinde altın madalya kazanamamıştı. Peki ama neden?
2008 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü alan Paul Krugman Japon yeninin ABD doları karşısındaki hareketlerini izler. Parite 1993 yılında 120 iken, 1995’te 80’e, 1997’de tekrar 120’ye çıkar. Fakat Krugman ekonomik göstergelere baktığı zaman bu değişime neden olacak bir şey göremez. Yatırımcılar trendi izleyerek pariteyi yönlendirmişlerdir.
Hem Fischer’in satranç, hem de Shorter’ın yarattığı maraton balonlarının ortak özelliği; her ikisinde de böyle bir balonun patlaması için bir neden olmamasıydı. Çünkü gerek Fischer, gerekse Shorter dallarında son yüzyılın en sıra dışı ve taklit edilemez dehalarıydı. Arkalarından onları takip edecek olanlar ise rasyonel kahramanlardı ve dünya şampiyonu olmaları gerçekten zordu. Fakat irrasyonel insan duyguları birçok kişiyi yeni bir Fischer ya da Shorter olmak için ümitlendirmişti. Bu etkin piyasalar teorimin bir yansımasıydı ama kazanan momentum stratejisi olmuştu.
Piyasalar da olimpiyatlar gibi çoğu zaman trende göre hareket etmeyi sever. Etkin piyasalar momentuma daima kaybeder.
1 yorum:
rüzgarın nereden eseceğini bilemeyiz ancak yelkenlerimizi rüzgara göre ayarlayabiliriz.
Yorum Gönder