Korku filmi seyretmek birçoklarının tutkusudur. Özellikle de ekonomik kriz zamanlarında…
Bu fikir birçoklarına tuhaf gelebilir ama Darren Mooney’in birkaç hafta önce yazdığı bir gazete yazısında bu düşünceyi haklı çıkaran önemli bilgiler yer alıyor. Ona göre özellikle ekonominin durakladığı zamanlar insanların daha fazla korku filmi izlediği zamanlar oluyor. Korku sinemasının en önemli karakterlerinden olan Dracula, Frankenstein ve King Kong 30’lu yıllardaki büyük buhran zamanında yaratılmıştır. 1970’li yıllarda yaşanan ekonomik krizde ise The Amityville Horror gibi filmler büyük gişe hasılatı yaratmıştı. İşte, yazara göre şu anda dünya böyle bir dönemden daha geçiyor. Paranormal Activity 4, House at the End of the Street ve Silent House gibi filmlerin yüksek başarısı ekonominin 30’lar ve 70’lerde olduğu gibi büyük bir durgunluk içinde olduğunu gösteriyor. Şüphesiz ekonominin içinde olduğu krizi görmek için korku filmlerine bakmak gerekmiyor ama acaba korku filmleri ile ekonomi arasında bir ilişki olabilir mi?
Yazar Darren Mooney ekonomi ve korku arasındaki ilişkiye fenomenel olarak ortaya koyarken gerçekte böyle bir ilişki varsa eğer, bunun nereden kaynaklandığını söyleyemiyor. Öyleyse şimdi gelin hep beraber ekonomi ile korku arasındaki yakın ilişkinin psikolojik köklerini bulmaya çalışalım.
Kadınların herhangi bir çevresel faktörü değerlendirme eğilimleri yani tutumları ile bu tutumlarının sonucu olan davranışları arasındaki ilişkinin sırları ekonominin de sırlarını oluşturur. Basit bir örnekle açıklamak gerekirse bir erkek için kız arkadaşıyla ilk kez çıktığı gün önemlidir. Çünkü her şeyin başlangıcı o ilk randevuda kadının tutum ve davranışlarına bağlı olacaktır. Eğer kadın o gece kendini mutlu hissederse büyük olasılıkla ilişkinin devam etmesini isteyecektir; beğenmezse de bitirilmesini. Bu iki seçenek her zaman erkek için önemli bir kararı zorunlu kılar: Acaba kız arkadaşını nereye götürmelidir? Güzel bir restorana, romantik bir filme, sahilde yürüyüşe, güzel müzik çalan bir pub’a veya daha yaratıcı başka bir yere… Ne dersiniz kız arkadaşınızı etkilemek için en uygun yer neresidir dersiniz?
B.Cohen ve G.Waugh adlı psikologlar bu sorunun yanıtını ortaya koyan “At the movies” adlı makalelerini 1989 yılında yayınladıklarında herkes birbirine bakakalmıştı. Çünkü ileri sundukları gerçek pek alışıldık değildi.
Psikologlar doğal alanlar, lunapark, sinema gibi yerlerde birçok farklı deney yapmışlar ve hep aynı sonuca ulaşmışlardı. Ne romantik bir film, ne güzel bir restoranda akşam yemeği, ne de sahilde romantik bir yürüyüş doğru randevu değildi. Psikologların yaptıkları deneylere göre kadınların nabız atışı ne kadar yükselirse partnerlerini o kadar fazla çekici buluyorlardı. Psikologların önerisine göre ilk randevunuzda kız arkadaşınızı götüreceğiniz yer ürkütücü bir yer olmalıydı; ya da en azından bir korku filmi. Böyle bir yere götürdüğünüz için kız arkadaşınızın sizi fazlasıyla tuhaf bulması riski vardı ama bilimsel olarak da sizi fazlasıyla çekici bulacaktı. Bu da istediğinize ulaşmış olduğunuz anlamına gelecekti.
Ne bir klasik müzik konseri, ne de bir doğa yürüyüşü kız arkadaşınızdan beklentinizi maksimize edecek yollar değildir. Yapmanız gereken onun kalbinin hızlı şekilde atmasını sağlamaktır. Kadınların ilk randevudaki tutumları daima romantizm odaklı olmasına rağmen; ancak davranışları yüksek adrenalin içerirse erkek istediğini alabilmiş olacaktır.
İşte ekonomi le korku arasındaki ilişki kadınların tutum ve davranışları arasındaki tutarsızlığa benzer. Ekonominin kötü gittiği dönemler insanların piyasalardan kaçtığı değil, daha fazla yaklaştığı dönemlerdir. Kötü giden ekonominin yükselttiği nabız insanları ekonomik kararlarında daha istekli ve piyasalara daha girişken kılar. 2007’de başlayan krizde ülkeler giderek kötüleşirken hisse senedi piyasalarının tarihi rekorlar kırmasının ardındaki sebep de budur: Yüksek nabız yüksek cazibe! Ekonomi kötü gittiği sürece de insanlar piyasalara daha fazla akın etmeye devam edeceklerdir.
Bir korku filminden doğacak aşk hikayesi ne kadar uzun süreli olur diye düşünenler olacaktır ama unutulmamalıdır ki bir dairenin başlangıç ve bitiş noktaları da aynıdır. Tıpkı ekonomi ve duyguların başlangıç ve bitiş noktalarının da aynı olduğu gibi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder