10 Kasım 2012 Cumartesi

Güzel bir filmi neden defalarca seyrederiz?

Yatırımcı Mark Faber borsaların %20 düşebileceğini söyleyince piyasalarda bir endişe duygusu oluşmuş gibi görünüyor. Avrupa’daki kemer sıkma tedbirlerinin de dayanılamayacak bir noktaya gelmesi endişeleri arttırıyor. Üstüne Almanya’da artan aşırı borçlanma eklenince endişeler de had safhaya çıkıyor tabi. Aldığı hisse senetlerinin sonunu düşünenler, kemer sıkmaktan bıkanlar, aşırı borcu olanlar elbette derinden endişeleniyordur. Peki ama piyasadaki birçok yatırımcı, oyuncu ve seyircinin endişeleri ne kadar gerçekçi? Ya da daha kısa sorarsak, piyasalar endişelenir mi?

Daha önce finans felsefecileri tarafından cevabı aranmamış bir soru olduğu için gelin yanıtı hep beraber bulmaya çalışalım. Endişelenmek insan doğasının en çok yetiştirdiği ürünlerden biridir. Mesela Hollywood filmlerinin başarısı ne kadar çok seyredildiklerine bağlıdır. İnsanlar sinemada, DVD’de ve hatta TV’de aynı filmi heyecan içinde defalarca seyrederler. Psikoloji bilimi endişe duygusunun oluşması için belirsizlik olması gerektiğini söylediği halde, insanlar sonunu bildikleri filmleri aynı endişe duyguları ile nasıl seyrediyorlar dersiniz?

İşte psikolojinin henüz net olarak açıklayamadığı bu konu Endişe Paradoksu (paradox of suspense) adlı olgudur. Bu paradoks finansal piyasalar için de geçerlidir. Aşırı şişen borsaların %20 düşmesinde piyasa algısı içinde hiçbir belirsizlik yoktur. Bu son derece doğaldır. Avrupa’daki kemer sıkma tedbirlerinin belli bir noktada kırılacağı açık bir sosyal olgudur. Ya da Almanya’daki aşırı borçlanmanın borçluların bir kısmı açısından bir şekilde iflasla son bulacağı finansal piyasaların doğasını bilen herkes için oldukça normal bir durumdur. Peki piyasalar tüm bu sonuçların normal olduğunu ve herhangi bir belirsizlik içermediğini bildikleri halde neden endişe duygusu taşıyorlar dersiniz?

Bu karmaşık problemin birkaç aşamalı çözümüne ilk katkıyı yapan Rus psikolog Bluma Zeigarnik’tir. Üniversiteden yeni mezun olan Zeigarnik 1920’li yıllarda küçük bir restorana gider ve yemek yer. Ardından garsondan hesabı ister. Garson bir çırpıda Zeigarnik’in ne yediğini hatırlar ve hesabı söyleyiverir. Bugün birçoklarına yabancı gelmeyecek bu olgu o anda Zeigarnik’e tuhaf gelir. Değişik yerlerde garsonları incelemeye devam eder. Fakat gördüğü şey değişmez. Garsonlar hesabı henüz ödememiş müşterilerin hesabını kolayca hatırlarken, hesabını ödemiş olanlarınkini unutmaktadır. Peki ama neden?

Zeigarnik kafasındaki soru işaretlerini test etmek için laboratuvara döner ve bazı deneyler yapar. Garsonları gözlemlerken fark etmiş olduğu gibi, bitirilmemiş görevlerin insanların zihninde çakılı kaldığını ve dolayısıyla kolay hatırlandığını görür. Zeigarnik etkisi denilen bu olgu o zamandan bu yana üzerinde en çok araştırma yapılan psikolojik olgulardan biridir. Bu çalışmaların biri de, insanların aynı filmin tekrarını izlerken endişe duygusunu nasıl oluşturduğunu ortaya koyan Amerika’nın önde gelen sanat filozoflarından Noel Carroll’unkidir.

Carroll’un ortaya koyduğu düşünce aslında psikoloji dünyasını sarsıcı niteliktedir. Çünkü Carroll, endişe duygusunun sadece gerçek bir belirsizliğin varlığında oluşturulmadığını, aynı zamanda eğlencelik bir endişe duygusunun da oluşturulabildiğini söyler. Eğer bir filmi daha önce seyrettiysek ve sonunu biliyorsak, o filmin o şekilde bitmeyeceğini hayal ederiz. İşte bu hayal etmeler bir belirsizlik oluşturmakta ve endişe duygusu yaratmaktadır. Tamamen sonunu bildiğimiz bir filmi zevkle izlemek için yaratılan bir eğlencelik endişe duygusu.

Sonunu bildiğimiz bir filmi seyrederken filmin o şekilde bitmeyeceğini birkaç saniyeliğine hayal etmemizin yarattığı eğlencelik endişe duygusu bugün finansal piyasaların psikolojisine de hakim olmuş durumdadır. Piyasalarda yatırım yapanlar, oyuncular, aktörler ve hatta seyircilerin önemli bölümü defalarca seyretmiş oldukları filmi her zaman yeniden seyretmek isterler. O nedenle borsaların %20 düşecek olması eğlencelik bir endişe duygusu yaratır. Bu duygu onların kararlarına yön vererek Zeigarnik’in tespit ettiği gibi yarım kalmış bir görevi yani daha fazla para kazanma duygusunu güçlendirir. Çünkü para kazanma duygusu asla sona erecek bir duygu olmadığı için insan zihni bu yönde duygular yaratacak şekilde evrimleşmiştir. Bunun sonucunda da eğlencelik endişe duygusu yaratmayı kolayca başarır. Her yükselişin düşüş, her gerginliğin çatırdama, her genişlemenin patlama getirdiğini biraz fizik bilen tüm piyasa işlemcileri bilirler. Bunu bildikleri için de endişe duyguları belirsizlik altında değil, eğlencelik olarak gelişir. Yani sadece para kazanmak için.

Finansal piyasalarda yatırım yapanların şunu asla unutmaması gerekir. Çözmeleri gereken asıl sorun endişe paradoksu değildir. Sahip olduklarını sandıkları, gerçekten sahip oldukları ve piyasalarda işlem yaparak ortaya çıkardıkları üç farklı kişiliklerinin olduğu sorunudur. Hem sizin, hem de diğer piyasa işlemcilerinin her üç kişilikten hangisi ile davrandığını bilmek başarının en önemli anahtarı gibi durmaktadır. Çünkü hangi kişiliğin işlemleri yönlendirdiğini anladığınız an endişenin gerçek mi yoksa eğlencelik mi olduğunu da anlarsınız.

Hiç yorum yok: