23 Kasım 2012 Cuma

Homo economicus yaşıyor diye sevinmeli miyiz?

Bugün Brüksel’de yapılan Avrupa Birliği görüşmelerinde aslında herkesin beklediği bir şey gerçekleşti. Parasal konular ve bütçe pazarlıkları yapılırken 27 ülke lideri görüş ayrılığına düştü. Hiçbiri birbiriyle anlaşamadı. Bu sürpriz bir şey değil. Ekonomik krizin yarattığı baskı ortamı, mümkün olan en düşük maliyetle en yüksek düzeyde kişisel yarar elde etmek isteyen homo economicus adlı yüz yıllık ekonomik atamızın hala yaşıyor olduğunu gösterdi bize. Fakat bu homo economicus, İspanya, İtalya, Yunanistan ve diğer borçlu ülkeler bu borçları yaratırken neredeydi? Ya da daha açık sorarsak, borçlu ülkeler dağ gibi borcu yaratırken de birlik üyesiydi. Peki o zaman nasıl anlaşmışlardı da şimdi anlaşamıyorlar?

Bugün yaşanan karmaşa ortamını görünce sanki bu borcu yaratan ülkeler bunlar değildi düşüncesine kapılan birçok kişi olmuştur. Avrupa Birliği ülkeleri bu borç yükünü yaratırken her konuda anlaşabilmişlerdi. Hiç kimse bu borçların bir gün ödenmesi gerektiğini hatırına getirmemişti. Peki ama Avrupa Birliği ülkeleri nasıl bir hata yapmışlardı da başlarına bunlar gelmişti? Bu kadar risk hangi kontrolsüzlük altında alınmıştı?

Bugün bile tüm yönetim guruları ve uzmanları topluluğun karar verme gücünün tek tek bireylerden daha üstün olduğunu söylerler. Farklı geçmiş, bilgi ve kariyere sahip kişilerin daha doğru ve dengeli bir bakış açısı gösterecekleri son derece mantıklı bir düşüncedir. Peki yönetim danışmanlarının söyledikleri gerçekten doğru mudur?

MIT’den James Stoner, 1961 yılında, grupların risk alma konusundaki davranışlarını incelediği araştırmasını yayınlar. İnsanların, risk almayı daha çok sevenler ve daha az sevenler olarak ikiye ayrılması mümkündür. Stoner, bu gerçeği kullanarak zekice bir deney tasarlar. Amacı riskli kararların nasıl alındığını bulmaktır. Riskli yatırım kararlarından oluşan bir dizi soruyu önce tek tek bireylere, sonra 5’er kişiden oluşan gruplara sorar. Sonuçlar oldukça şaşırtıcıdır. Bireysel alınan kararlardan çok azı daha riskli olan yatırım seçeneğini seçmiştir. Oysa grup olarak alınan kararların neredeyse tamamı daha riskli olan yatırım seçeneğini seçmiştir. Stoner ve sonrasında birçok araştırmacı bu hipotezi yüzlerce kez yeniden test etmişlerdir. Fakat sonuç hep aynı çıkmıştır: Grupça alınan kararlar daha risklidir. Peki ama neden?

Grupların daha riskli kararları bireylere göre daha kolay alabilmesinin nedeni ilk bakışta fikir birliği gibi gelebilir. Ama Stoner araştırmalarında daha farklı bir olguya ulaşmıştır: Kutuplaşma!

Bir gruba dahil olmak, kişilerin fikirlerini abartarak tek başlarına alacaklarından daha riskli kararlar almalarına neden olmaktadır. Böylece bireylerin başlangıçtaki eğilimleri ile kıyaslandığında ortaya son derece riskli bir karar çıkabilmektedir. Sizinle aynı düşüncelere sahip insanlarla bir araya gelmek mevcut düşüncelerinizi daha da güçlendirir. Yeni ve sizinkine ters bir fikir duyduğunuzda ise bir anda bu karşıt fikri savunur olarak bulabilirsiniz kendinizi. Bu sizin daha önce aşırı bulduğunuz bu düşünceyi, herkesin tuhaf bulacağı düşüncesiyle kendinize saklamış olmanızdan kaynaklanır. İşte o an sizin gibi düşünen birilerini gördüğünüzde bu uç fikirler su yüzüne çıkar. Böylece artan aşırılık herkesin kendi uç görüşünü ortaya çıkarmaya ve desteklemeye yönlendirir. Bu da başta hiç düşünülmeyen riskli seçeneğin kabul edilmesine sebep olur.

Bugün bu olguya, işadamlarının bir araya geldiğinde riskli projelere yatırım yapmasında, gençlerden oluşan çetelerin daha saldırgan olmalarında, internetteki tartışma gruplarında uç fikirlerin daha kolay paylaşılması gibi birçok yerde rastlarız. İşte, bugün birbirleriyle anlaşamayan Avrupa Birliği üyeleri yıllar önce Stoner’ın ortaya koyduğu bu tuzağa düşmüştü. Ülkelerin borç seviyelerinin artması kararları, başta bireysel olarak ülkelerin düşündüğü seviyelerin çok çok üzerinde alınmıştı. Grup olarak daha iyi kararlar alacaklarını düşünen ülkeler söz konusu risk olduğunda daha berbat kararlar alabileceklerini hiç düşünmemişlerdi. Bunun sonucunda da bugünkü borç ve risk çıkmazı oluşmuştu.

Kendi kendine verilmemiş kararların ekonomik, sosyal ve ahlaki sorumluluğunu Yunanistan, İspanya ya da Portekiz gibi ülkelere yüklemek doğru bir davranış değildir. Fakat lider ülkeler ve halkları bu yönde güçlü bir kararlılık içinde. Keşke aynı kararlılığı, daha önce alınan kararlara engel olmakta gösterebilseydiler.

Birlik ülkeleri kendileri için en yararlıyı en düşük maliyetle istiyorlar ve bunu almak için büyük bir çaba içindeler. Piyasalar ise bu isteklerden son derece rahatsız ve tedirgin. Onlar, ülkelerin daha azına razı olmaları ve söylenileni yapmalarından yanalar. Ne dersiniz, homo economicus yaşıyor diye sevinmeli miyiz?

Hiç yorum yok: