Finansal piyasalar pembe hayaller kurularak kazanılacak yerler değildir. Herkesin ulaşabileceği bir sonuca herkesten önce ya da herkes gibi ulaşmayı hayal etmek ile kazanamazsınız. Eğer finansal piyasalarda kazanmak istiyorsanız hayal etmekten daha ötesine ihtiyacınız vardır. Mesela fantezi kurmak!
Finansal piyasaların gerçek kazananları hep fantezi sahibi olanlardır. Rasyonel aklın kabul etmeyeceği bu durum herkesin kendine ait bir hikayeye sahip olması şeklinde de yorumlanabilir. Aslında fantezi sahibi olmak herkesin doğaüstü ve gerçekleşmesi düşük bir olasılık diye düşündüğü bir olguya doğalmışçasına inanmak demektir. Bir gerçeğe, hatta bir hayale değil de bir fanteziye inandığınız için insanlar tarafından alaya alınıp akıl yetilerini kaybetmiş etiketini yeme riskini taşımak demektir. Bulunduğunuz toplum içinde kimsenin kolay kolay yapamayacağı bir şeyi yapmaktır. Peki ama nasıl?
Fazla kilolar birçok insanın problemi. Çoğu zaman bu fazla kilolardan nasıl bir düşünce şekli ile kurtulacağımız büyük bir sorundur. Kilo verme sürecinde sanki hep aynı kiloda kalıyoruz ya da daha fazla alıyormuşuz gibi bir düşünceye kapılırız. Bu da kilo verme aktivitelerimizi kısıtlar. Birçok sağlık danışmanı böyle bir süreçte akla yiyecek ve içeceklerin getirilmemesini öğütler. Çünkü bu tür zihinsel uyarıcıların kilo almayı daha da tetiklediğini, bunun yerine kilo verdiğinizi ve hiçbir şey yemediğinizi hayal etmenin daha faydalı olduğu söylenir. Bunun doğru olup olmadığını test etmek isteyen Pennsylvania Üniversitesinden Gabriele Oettingen ve Thomas Wadden bir deneye başlarlar. Ulaştıkları sonuçları 1991 yılında “Expectation, Fantasy and Weight Loss” (Beklenti, Fantezi ve Kilo Verme) adlı makale ile yayınlarlar. Makale birçok diyetisyeni ve kilo verme danışmanını ters köşe etmiştir.
Bilim adamları, bir kilo verme programına katılan kalabalık bir grup obez kadını bir yıl boyunca takip ederler. Kadınların hepsi aynı kilo verme aktivitesi ve diyet programı uygulamaktadır. Bilim adamları, kadınlarla konuşarak bu süreçte nasıl düşündüklerini izlerler. Kadınlardan bir grubu, büyük kilo verme hayalleri kurmakta ve bu nedenle aklına güzel yemekler, tatlı içecekler getirmemektedir. Diğer grup ise hiçbir kilo verme hayali taşımamakta ve sürekli bol yemekli ziyafet fantezileri kurmaktadır. Bir yıl geçip program sona erdiğinde sonuçlar program yönetici ve diyetisyenlerini gerçekten şaşırtmıştır. Çünkü hiçbir kilo verme hayali taşımayıp sürekli abartılı yemek fantezileri kuranlar diğerlerine göre tam 12 kilo daha fazla vermiştir. Bu inanılmaz bir sonuçtur. Fanteziler sizce bu sonucu nasıl yaratmış olabilir?
Aslında sorun fantezi kuranlarda değil, hayal kuranlardadır. Çünkü hayal kuranlar zor bir yolda olduklarını düşünmekte ve yeterince hazır olmadıklarını sanarak sürekli bir kaçış psikolojisi içinde bulunmaktadırlar. Oysa fantezi kuranlar bu kaçış psikolojisini taşımamaktadırlar. İşte, bu düşünce şekli finansal piyasalarda başarılı olmanın altın kurallarından biridir.
Enron, 2000’li yıllara gelindiğinde, ABD’nin en büyük şirketlerinden biri ve herkesin gözdesiydi. Yatırımcılar, sıradan vatandaşlar, tüm basın kuruluşları ve hatta ABD Başkanı bile bu şirketin başarıları karşısında büyük bir saygı ve hayranlık duyuyordu. Şirket 2001 yılında 7.kez dünyanın en inovatif şirketi seçilmişti ve bir yıldız gibi parlıyordu.
Bu güzel haberin üzerinden sadece birkaç ay geçmişti ki Yunan asıllı sıradan bir trader olan James Chanos, Enron hisselerini açığa satmaya başlamıştı. Çalıştığı şirket Chanos’u bu saçma işlemini durdurmaması halinde işten atacağını söylüyordu. Ama Chanos vaz geçmiyordu. Sosyal ve yazılı medyaya Enron hisselerinde açığa satış yaptığını ve şirketin birkaç ay içinde batacağını söylüyordu. Ülkenin tüm ekonomi kanalları ve şöhretli ekonomi gazeteleri Chanos ile dalga geçmeye başlamıştı. Gazeteler ve televizyonlar Chanos’un fantezisini sürekli alaya alan haberler yayınlıyorlardı. Chanos ise açığa satış pozisyonunu arttırmaya devam ediyordu.
Büyük ekonomi kanallarından biri Chanos’a neden böyle bir işlem yaptığını ve şirketini bile bile zarara soktuğunu sormuştu. Chanos, Enron’un mali tablolarının muhasebe açısından doğru olduğunu ama gelirlerin gerçek gelirler olmadığı, bu nedenle de şirketin birkaç aydan fazla dayanamayacağını söylemişti. Muhasebe guruları bile bu tutarsız analize gülmüşlerdi. Televizyonlar Enron’un mali tablolarının tüm standartlara uygun olduğunu ve ratinginin de yüksek olduğunu anlatan programlar yapıyorlardı. Fakat her şey Chanos’un dediği gibi sadece birkaç ay sürmüştü.
Şirketin çöküşünden sadece iki ay önce bir ekonomi gazetesi “Chanos haklı olabilir mi?” başlıklı bir yazı yayınlamıştı. İşte o gün her şeyin bittiği gündü. O gün herkes sessizce birbirine bakmıştı. Bu ihtimal o güne kadar Chanos hariç hiç kimsenin aklına gelmemişti. Sessizlik bir süre sonra uğultuya, uğultu kargaşaya, kargaşa CEO’nun istifasına ve istifa da büyük çöküşe sebep olmuştu. Sadece iki ay içinde.
James Chanos’un sadece bir fantezisi vardı. Herkesin doğa üstü gördüğü bir fantezi. Ama sonunda kazanan o olmuştu. Elbette ki herkes Chanos gibi kararlı olamayacaktır ve çoğu zaman kaçış psikolojisi taşıdığı için kendine öfkelenecektir. İşte o anlarda unutulmaması gereken tek şey, öfkelendiğiniz düşmanı sizin yarattığınız gerçeğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder