1930 krizinden dünyayı kurtaran ekonomist John Maynard Keynes hisse senedi piyasası için geliştirdiği teoride şöyle diyordu: “Güzellik yarışmasında kimin birinci olacağını bilmek istiyorsanız önemli olan sizin kimi en güzel bulduğunuz değildir; yarışmanın birincisini bilebilmek için diğer jüri üyelerinin ne düşündüğünü bilmek daha önemlidir.”
Keynes bu sözleriyle doğru hisse senedinin nasıl seçileceğine vurgu yapıyordu. Yatırım yapılacak hisse senedini bulmak için sizin zeki ve bilgili olmanızın yeterli olmadığını, piyasadaki bilgisiz ve aptal insanların da nasıl düşündüğünü bilmeniz gerektiğini söylüyordu. Hangi hisse senedine yatırım yapılacağı finansal piyasaların en gizemli bulmacasıdır. Cevabı bulmak çoğu zaman çok da mümkün değildir. Yapılan tüm analizler ve edinilen bilgiler diğerlerinin kararının ne olduğunu bilemediğiniz sürece başarısızlıkla sonuçlanır. Peki acaba doğru hisse senedini herkesin duygularıyla hareket ettiği finansal piyasalarda nasıl buluruz? Ya da daha kısa sorarsak duygularımız bize yatırım yapılacak doğru hisse senedini söyleyebilir mi?
Ekonominin insan duygularını en iyi yansıtan bilim dalı olduğu giderek daha fazla insan tarafından kabul edilen bir düşünce olmaktadır. Özellikle de kadınların duygu ve davranışları ekonominin tüm alanlarıyla yakından ilgilidir. Kadınların düşünce ve davranış şekilleri adeta ekonominin altın kuralları gibidirler. Peki hangi hisse senedinin alınacağını kadınların duygu ve davranışlarından öğrenebilir miyiz?
Hangi hisse senedinin alınacağı en az hayatınızı geçireceğiniz kişiyi seçmek kadar önemlidir. Kadınların eş seçerken dikkat ettikleri en önemli kriterlerin başında mevki gelir. Yapılan birçok araştırmada kadınların yüksek mevkili erkekleri düşük mevkililere göre daha çekici buldukları ortaya çıkmıştır. Bu olgunun biyolojik nedenini bulmak fazla zor değildir. Evrimsel açıdan bakıldığında, yüksek mevkili erkeklerin ideal eşi simgelemeleri doğaldır. Yüksek mevkili insanlar büyük ihtimalle varlıklı da olacakları için kendilerini ve ailenin olası çocuklarını rahat şekilde bakacak güçte olacaklardır.
Kadınların yakından tanıdıkları biri hakkında karar vermeleri elbette ki kolaydır. Fakat ya kişiyi tanımıyorlarsa?..
Fransız psikolog Nicolas Gueguen kadınların hiçbir bilgiye sahip olmadıkları erkekler hakkında nasıl karar verdiklerini araştıran bir dizi deney yapar. Doğru erkeği bulma sınavlarında basit bir içgüdünün onları yönlendirdiğini fark eder. Restoranlarda, yollarda ya da üniversitelerde yapılan birçok deneyde hep aynı tuhaf şeyi fark eder. Kadınlar, bir anda karşılarına çıkan erkeklerin arkadaş olma tekliflerine genellikle çok düşük seviyede olumlu yanıt vermektedirler. Fakat kollarının dirseklerden üst kısmına hafifçe parmaklarıyla birkaç saniye dokunan ve teklifini ileten erkeklere daha yüksek oranda olumlu yanıt verdiklerini görür. Gueguen bu deneyi defalarca yapmasına rağmen sonuç değişmez. Parmaklarıyla hafifçe kadınların üst koluna iki saniye dokunanlar, dokunmayanlara göre iki kat daha yüksek olumlu yanıt almışlardır. Peki ama bu neden kaynaklanmıştır dersiniz?
Nicolas Gueguen önceleri bunun samimiyet duygusunun nakli ve paylaşımından kaynaklandığını düşünür. Fakat yaptığı araştırmalar bu sonucu teyit etmez. Yani kadınlar sırf samimi buldukları için erkekleri doğru kişi olarak seçmemektedirler. Gueguen araştırmasına devam eder ve sonunda kadınların karar siteminin nasıl çalıştığını keşfeder. Kadınlar nazik bir dokunuşu yüksek mevki işareti olarak algılamaktadırlar. Yapılan birçok araştırma da bu gerçeğe işaret etmektedir: Dokunan dokunulandan daha baskındır. Fakat bu durum sadece kadınların kollarının üst kısmına dokunulduğu durumlar için geçerlidir. Çoğu kadın bu dokunuşu bilinçli olarak fark etmese de irrasyonel karar sistemleri onlara erkeklerin daha yüksek mevkili olduğunu düşündürtmektedir. Bu da ilk kez gördüğü erkeğe olumlu yanıt verme olasılığını yükseltmektedir.
Peki doğru hisse senedini seçerken kadınların bu eşsiz karar sistemlerinden nasıl yararlanabiliriz? Dokunma, kadınların kararlarında güçlü bir sinyal olsa da dokunma eyleminin olumlu karşılanacağı kesin değildir; karakolda da sona erebileceği açıktır. İşte bu durum tüm hisse senetleri için de geçerlidir. Desteklediğiniz spor kulübünün, sürekli ürünlerini satın aldığınız şirketin, paranızı yıllardır yatırdığınız bankanın ya da kullandığınız telefonu üreten şirketin hisse senetleri size cazibeyle dokunuyor olsa da sonlarının karakolda bitecek gibi hazin bir tablo yaratmayacağını kim garanti edebilir.
Keynes’in dediği maalesef doğrudur. Güzellik yarışmasında kimin en güzel olduğuna siz değil, diğer jüri üyeleri karar verir. Siz en güzelin kim olduğunda eminseniz büyük bir yanılgı içindesiniz demektir. O nedenledir ki insanlar bu akılsızlıkları yüzünden çoğu zaman “alınlarında yazılı olandan” daha çok acı çekerler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder