Hayatın her anında karşımıza çıkan ve aynı zamanda ekonominin en eski gizemi olan “görünmez el” ekonomi biliminin en önemli teorisidir. Bir ahlak felsefecisi olan Adam Smith’in bulduğu bu kavram herkesin uyumsuz yaşadığı bir toplumda uyumun kendiliğinden ortaya çıkacağı düşüncesine dayanır. Peki ama nasıl? Görünmez el nasıl bir gizemli güçtür ki kimsenin uyum içinde olmadığı bir ortamda bile bir denge yaratabilmektedir?
Hiç şüphesiz görünmez elin nasıl çalıştığını göreceğimiz en açık yer bir malın fiyatının nasıl oluştuğu sürecidir. Arz ve talep teorisi denilen bu teoriye göre bir mala talep artarsa o malın fiyatı artacaktır. Malın fiyatının artması sonucunda da talep edenlerin birçoğu ürünü satın alamayabileceklerdir. İşte buradaki fiyat artış mekanizması görünmez elin yarattığını düşündüğümüz bir durumdur. Görünmez el nasıl hissediyorsa hissediyor ve talebin arttığını hesaplayıp sonrasında da bu talep artışı kadar fiyatı arttırıyor. Talep edenlerin bir kısmı ise başta malı satın alabileceklerini sanarken, artan fiyatlar sonrasında alamayabilmektedirler. Daha vahşice söylersek görünmez el onlara büyük bir hayal kırıklığı yaşatıyor. Peki sizce görünmez elin bu mistik ayarlama mekanizmasının gizli doğası nereye dayanıyor?
Bu sorunun ne Adam Smith ne de diğer ekonomistler tarafından kesin olarak ortaya konulan bir yanıtı bulunmamaktadır. Ekonominin tüm teorilerinin insan davranışlarından kaynaklanabileceği varsayımının gücüne inanarak gelin bu yanıtı şimdi hep beraber bulmaya çalışalım. Görünmez elin tarihi sis perdesini hep beraber kaldıralım.
“Ekonomi kadın icadıdır!” başlıklı yazımızda ekonominin kadınların duygu ve sezgileri ile olan yakın ilişkisini ortaya koymuştuk. Aynı bakış açısı ile bu kez ekonominin en temel prensibi olan görünmez elin, kadınların hangi davranışından esinlenerek ileri sürüldüğünü bulmaya çalışacağız. Görünmez elin doğası, kadınların pek az bilinen bir davranış ve sezgisine dayanır: Hiç tanımadıkları bir erkeğin doğru kişi olmadığına anında karar vermek!
Bir kadın üzerinde çekim yaratmanın altın kuralının ne olduğu psikologların uzun süredir üzerinde çalıştığı bir konudur. Erkekler sürekli farklı yaklaşım tarzı benimserler. Pahalı arabasından, işinden, duygularından veya kendisinden bahsederek hayatlarının kadını olduklarını düşündükleri kişiyi ilk görüşte etkilemek için ellerinden geleni yaparlar. Peki kadınlar böyle bir durumda erkekler hakkında nasıl karar verirler. Doğru erkeğin kim olduğunu bulmak için hangi duygusal karar sistemini kullanırlar?
Psikolog Paul Eastwick’in 2006 yılında yazdığı “Selective vs. Unselective Romantic Desire” adlı makalesi kadınların gizli kalmış bir yönünü keşfederek çarpıcı şekilde ortaya çıkarmıştır. Kadınların ilk kez karşılarına çıkan ve kendilerinden etkilendiklerini söyleyen erkekler hakkında birkaç dakika içinde nasıl karar verdikleri daha önce açıklığı kavuşturulmuş bir konudur. İki tür yaklaşımın kadınlarda önemli bir pozitif etki yarattığı bilinmektedir. Yapılan uzun deneyler sonrası “Pizza malzemesi olsaydın ne olurdun?” gibi bir soru ile başlayan sohbetlerde, kadınlar, kendileri hakkındaki yaratıcı, komik ve olağandışı konuşmalar aracılığıyla yakın bir çekim hissi duymaktadırlar. İkinci yaklaşım ise tekrar psikolojisine dayanır. Kadınların kısa süre içinde farkında olmadan etkilendikleri diğer erkek grubu ise kendi hareketlerini taklit edenlerdir. Bacak bacak üstüne attığında erkek de aynı davranışı sergiliyorsa, kadınlar farkında olmadan benzersiz bulundukları hissine kapılarak erkeğe karşı bir çekim duyabilmektedirler. Fakat bu her iki yöntem de öteden beri bilinen şeylerdir. Eastwick’in kadınlar hakkında farkına vardığı gerçek ise bunlardan çok farklıdır.
Yapılan deneylerde erkeklerin bir kısmı görüştükleri kadınlardan sadece birine onu çekici bulduğunu söylerken, diğer erkek grubu birbirinden hiç haberi olmayan birçok kadına kendilerini çekici bulduğunu söylemiştir. Bu aslında erkeklerin iyi bildiği bir olgudur. Çünkü erkekler genellikle şanslarını arttırmak için aynı anda birbirini tanımayan birçok kadına olumlu davranışlar sergileyerek hayatlarının kadını olduklarını anlatma ve ikna etme yolunu seçerler. Böylece istatistiğin gücünden yararlanarak kendilerine kısa sürede bir partner bulmak isterler. Bir kadından olumlu yanıt beklemenin başarı olasılığını örneğin %10 olarak değerlendirip, 5 kadına teklifte bulunarak şanslarını beş kat arttırdıkları yanılsamasına düşerler. Ne dersiniz, sizce böyle davranan erkekler şanslarını arttırıyorlar mıdır?
Eastwick’in defalarca yaptığı deneyler hep aynı sonucu göstermiştir. Şansını basit bir istatistik kuralı ile arttırmak isteyen erkeklerin bu davranışı kadınlar tarafından sezilmekte ve son derece itici bulunmaktadır. Birçok kadını aynı anda sevebilen bu sevgi dolu erkekler maalesef kadınlar tarafından antipatik olarak değerlendirilmektedir. Peki kadınlar bunu nasıl algılıyorlar?
Bu sorunun yanıtını vermek çok zor olmakla birlikte aynı zamanda çok da kolaydır. Eastwick’e göre yanıt oldukça kısadır: Kadınlar her zaman kendilerini özel hissetmek isterler ve aynı anda birden fazla kişiyle flört etmek isteyenleri hemen anlarlar! Ekonominin bakış açısıyla söylersek talebin yüksek olduğunu fark edip kendi değerlerini arttırırlar.
Erkeklerin kadınlara karşı talepleri arttığında her kadın bu artışı tıpkı ekonominin görünmeyen el mekanizmasının çalışma şekli gibi hissetmekte ve daha erişilmezmiş gibi davranarak değerlerini arttırma yoluna gitmektedirler. Buradan şunu açık şekilde anlayabiliriz artık. Ekonominin görünmez elinin çalışma sisteminin ardındaki gizem, kadınların istatistiksel düşünen şıpsevdi erkekleri ayırt etmesinde kullandıkları karar sistemi ile aynı doğaya sahiptir; talep artarsa fiyat da artar!
Erkeğin sadece bir macerası kadının ise hayatının tüm hikayesi olan bir konuda elbette ki kadınların karar sisteminin erkeklerinkinden gelişmiş olması biyolojik olarak da son derece mantıklı bir çıkarımdır. İşte bu sır perdesi aralanmamış keskin karar sistemi görünmez elin de ilham kaynağıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder