Hayatımız boyunca aldığımız birçok kararın ardından “Keşke!..” dediğimiz anlar oldukça fazladır. O anda ne kadar geç kaldığımızı düşünür ve derin bir pişmanlık duygusu içine gireriz. “Keşke onu almayıp bunu alsaydın!..”, “Keşke onu yapmayıp şunu yapsaydın!..” dediğimiz anlarda daima çok geç olduğunu düşünürüz. Rasyonel dünya pişmanlıkları hayatımızın bir parçası kılar. Biz de sürekli beynimizin bir köşesini pişmanlık duygusuna kiralamış gibi davranırız. Neredeyse her kararın ardından bir de karşıt pişmanlık duygusu geliştiririz.
“Keşke şu elbiseyi alsaydın” ile başlayan pişmanlıklar “Keşke diğer hisse senedini alsaydın”, “Keşke başka biriyle evlenseydin”e kadar uzanır. Ekonomistler de çoğu zaman çözüm önerilerini “keşke”lere dayandırırlar. Mesela 2007 finansal krizinin çıkmaması için öncesinde neler yapılması gerektiğini anlatıp dururlar. Keşke türev ürünler piyasası düzenlense, konut kredileri herkese verilmese, menkul kıymet piyasası şişirilmese gibi birçok keşke sunarlar. Pişmanlıklara merhametli davranan karar sistemimiz bu tür yaklaşımları her zaman samimi ve rasyonel bulur. Peki ya bunlar doğru değilse?.. Yani geçmişte verilen karar en iyi kararsa?..
Böyle bir soruya yanıt vermek oldukça zordur. Geçmişte verilen bir kararın yarattığı tüm olumsuzluklara rağmen en doğru karar olduğunu savunmak nasıl mümkün olabilir?
Amerikalı ekonomist Jeremy Rifkin “Entropi” adlı kitabında bunun yanıtını evrendeki düzensizliğin giderek azalmayıp tersine sürekli arttığı bakış açısıyla anlatır. Konunun teorik fiziksel yanını merak edenler bu kitabı okuyabilirler ama biz şimdi daha farklı bir açıdan bakarak yanıtı bulmaya çalışacağız. Gary Belsky, “Why smart people make big money mistakes” adlı kitabında öğrenciler üzerinde yapılan bir grup araştırmadan bahseder. Sınavlarda ilk seçtikleri seçeneği hatalı olduğu gerekçesiyle sonradan değiştirip farklı bir seçeneği işaretleyen öğrencilerin verdikleri yanıtlar izlenir. Sonuçlar hiç de beklenildiği gibi değildir. Öğrencilerin hatalı olduklarını düşündükleri ilk yanıtların %75’i doğrudur. Yani öğrenciler ileride bir “keşke” tuzağına düşmemek için doğru yanıtlarını değiştirmişlerdir. Peki bu sonucu nasıl yorumlamalıyız?
Uzun yıllardır pişmanlık duygusunu araştıran psikolog Thomas Gilovich, 1995 yılında yazdığı “The experience of regret: what, when and why” adlı makalesinde bilinenin ötesinde oldukça farklı bir sonuca ulaşır. Araştırmaya katılanlardan hayatları boyunca en çok pişmanlık duydukları şeyleri sıralamaları istenir. Liste uzun olsa da son derece tanıdıktır. Okulda yeterince başarılı olmamak, kötü kariyer tercihi yapmak, sevmediği biriyle evlenmek gibi pişmanlıklar listenin en tepesindedir. Gilovich, pişmanlıkları üzerine katılımcılarla yaptığı testlerde, meydana gelen bir şeyin olumsuz sonuçlarını görmeleri kişileri pişmanlık duygusuna yönelttiğini görür. Çünkü yapılan bir seçim sonucu ortaya çıkan olumsuz bir sonucu görmek ve değerlendirmek herkes için oldukça kolaydır. Fakat Gilovich olumsuz sonuçlar üzerine duyulan pişmanlıkların sınırlı olduğunu fark eder. Çünkü kişilerin ortaya çıkan sonuçları bir süre sonra kabul ettiklerini fark eder. Yanlış bir kariyer, doğru olmayan bir evlilik veya okuldaki başarısızlığın yarattığı olumsuz sonuçlara kişilerin yüklediği pişmanlık duygusu son derece sınırlıdır. Yeni hayata alışmak kısa sürmüş gibidir. Peki öyleyse, nasıl oluyor da hala bu insanlar hayatlarının en büyük pişmanlığı dediği bu olayları unutamıyorlar?
İşte Gilovich’in takıldığı yer burasıydı. Geçmişte yaptıkları seçimlerin olumsuz sonuçlarını bugün kabul eden insanlar neden hala pişmanlık duymaktadırlar? Gilovich araştırmalarına devam eder ve sonunda bu sorunun yanıtına ulaşır. Kişilerin olmuş şeyler hakkında duydukları pişmanlık sınırlı olsa da olmamış şeyler hakkındaki pişmanlıkları sınırsızdır. Çünkü olası olumlu seçimlerin sayısı sınırsızdır ve bu tamamen sizin hayal gücünüzle alakalıdır. Mesela bir hisse senedini alarak yaşadığınız bir kayıp sonrası, oluşan zarar nedeniyle duyacağınız pişmanlık sınırlıdır. Fakat o hisse senedi yerine keşke şunu alsaydım şeklinde duyduğunuz bir pişmanlığın maalesef sınırı yoktur ve bunu sonsuza dek bir pişmanlık olarak taşıyabilirsiniz. Ya da onunla değil de şununla evlenseydim dediğinizde yeni aday sayısını milyarlara kadar arttırabilirsiniz. İşte bu tür bir pişmanlığın sonu yoktur ve hayatınız boyunca sizi etkileyebilir.
Yaşadığımız en büyük pişmanlığın geçmişte yaptığımız hatalar değil, bugün dediğimiz “keşke”ler olması muhtemeldir. Çünkü bugün yaptığımız mücadele, başkalarının geçmişteki pişmanlıklarından farklı bir şey değilmiş gibi durmaktadır.
Bu açıdan değerlendirildiğinde bugün yaşadığımız kriz de en iyi krizdir herhalde!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder