Tarihi MÖ 5000 yıllarına kadar uzanan bowling oyunu, toplumsal hayatı şekil veren de bir oyun olmuştur. MS 3. ve 4. yüzyıllarda bu oyunda başarılı olanlar kilise tarafından “günahlarından arınmış” olarak kabul edilirdi. Genellikle 10 lobutun (pin) atılan bir bowling topu ile devrilmesini amaçlayan oyunda sıra öteki atışa geldiğinde otomatik lobut yerleştirme makinası lobutları yerleştirerek oyunun sürmesini sağlar. Fakat ne ilginçtir ki tarihin bu en eski oyunlarından birinde lobutlar 1930’lu yılların sonuna kadar insanlar tarafından yerleştirilirdi. Arkada duran toplayıcılar yeni oyun başlamadan önce yıkılan lobutları yerlerine koyarlardı.
Gottfried Schmidt, bowling oynamayı çok seven bir mühendistir. Tıpkı 90’ların sonunda evinin garajında yazılım üzerine çalışan bilgisayar mühendisleri gibi o da küçük atölyesinde makinalar üzerine çalışmaktadır. Schmidt, bowling oynamayı çok sevmesine rağmen yıkılan lobutları toplayacak kişiyi her zaman bulamamaktan yakınır. Bunun sonucunda da çoğu zaman yıktığı lobutları kendisi yerleştirir. Kafasında her zaman şu düşünce vardır: Bir makine yıkılan lobutları tıpkı insan gibi toplayıp yerleştirebilir mi? İşte bu düşünceyle işe koyulur ve çok geçmeden de ilk otomatik lobut toplama makinasını icat eder.
Schmidt patentini aldığı bu ürünü kısa sürede piyasaya sürer. AMF adlı şirket ile kurduğu ortaklık sonucu tüm dünyaya bowling makinası ihraç etmeye başlar. Çünkü bowling salonları lobut toplayıcı insanlara bağımlı olmaktan sıkılmıştır. Toplayıcıların çoğu zaman tartışmalara neden olan yerleştirmeleri oyunun popülaritesini oldukça azaltmıştır. İşte bowling makinası tam da böyle bir atmosferde piyasaya çıkar.
Makinalar 1950’lerin başında kullanılmaya başlanır. Toplayıcı kişilerden çok daha hızlı ve kusursuzdurlar. Oyun daha zevkli bir hale dönüşürken bowling salonları da gösterişli alanlara dönüşmektedir. O yıllarda ABD’de yapılan istatistiklerde 10 milyondan fazla insan haftada en az bir kere bowlinge gitmeye başlamıştır.
Bowlinge ilgi sadece sosyal değil, ekonomiktir de aynı zamanda. Makinayı üreten AMF hisselerinin fiyatı kısa sürede iki katına çıkmıştır. AMF ile birlikte piyasaya yeni üreticiler, yardımcı malzeme tedarikçileri ve hammadde tedarikçileri girmeye başlamıştır. Tüm dünyanın ve Wall Street’in gözü bu şirketlerdedir. 1960’larda sadece ABD’de 12.000’den fazla salon kurulmuştur.
Fakat 1963’e gelindiğinde AMF’nin hisseleri düşmeye başlar. Artan bowling salonları üretimi arttırsa da belli bir noktadan sonra salonların artış hızı yavaşlamıştır. Artık fazla salon açılmamaktadır. Bu da yeni makinalara talebi azaltmıştır. Üstelik piyasaya yeni giren makine üreticileri de etkili olmaya başlamıştır. Bunların sonucunda AMF’nin hisseleri 20 yıl kadar son derece düşük rakamlarda işlem görür. Ta ki 1969’ta Harley-Davidson motorlarını satın alana kadar. AMF 1981 yılına kadar Harley-Davidson ile gelir. Daha sonra Harley-Davidson’u da satar ve 1985 yılında başka bir şirket tarafından satın alınarak yok oldu.
Andrew Hurley’in "Diners, Bowling Alleys and Trailer Parks: Chasing the American Dream in Postwar Consumer Culture” adlı kitabında anlatılan bu hikaye, klasik bir teknoloji şirketinin doğal yaşam çevrimini de sunmaktadır aynı zamanda. Birçok şirket bu süreçleri yaşayarak yok olup gitmişlerdir. Apple’ın bu hikayenin dışında olduğunu düşünüp gülümseyecekler mutlaka olacaktır. Henüz oluşumunun ilk yıllarını yaşayan Apple’ın bundan 20 sene sonra nerede olacağını kestirmek herkes açısından oldukça güç olsa da diğer teknoloji şirketlerinin yaşadığı süreci tekrar etmemesi çok düşük bir ihtimal. Ama yine de öyle olmayacağını düşünenler varsa Romalı şair Horatius’un ikibin yıl önce söylediği bir sözü Apple için uyarlayarak yeniden söyleyelim:
“Ne gülüyorsun! Adı değiştirirsen, anlatılan Apple’ın hikayesidir!”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder