Güçle gelenin sorumluluk olması gerektiği gerçeği finansal sistem oyuncularının çoğu zaman unuttuğu bir altın kuraldır. Bunu en çok finansal kuruluşların üst düzey çalışanlarına verilen bonus denilen kişinin yarattığı kara endeksli ödemelerde görüyoruz. Alınan yüksek primlerin hak edilmediği sonradan anlaşılıyor. Lehman Brothers’ın iflasından sadece bir hafta sonra bankanın onbin kişilik personeline 2,5 milyar $ bonus dağıtıldığı bunun en çarpıcı örneğidir. Bir diğer çarpıcı örnek krizin ilk büyük kurbanı Bear Stearns’ün CEO’su Jimmy Cayne’dir. CNBC tarafından ABD tarihinin en kötü CEO’ların¬dan bir olarak gösterilen fakat aynı zamanda dünyanın en iyi briç oyuncularından olan Jimmy Cayne, şirkette kendisine bonus olarak verilen hisseleri 61 milyon $’a satarken, yatırımcıların hisselerinin, piyasa fiyatının %10’una satılmasına sebep olmuştur.
Yöneticilere ödenen bu paraların günlük sonuçlar karşılığında ödeniyor olmasının nasıl bir finansal krize yol açtığını kendileri de görünce bonus’ları kontrol altına almanın gerekli olduğu anlaşıldı. Claw back (geri alma) adı verilen sistemler hayata geçirilmeye başlandı. Clawback düzenlemeleri ile bir yöneticiye o dönemdeki başarısı karşılığı ödenecek primler 3 yıla kadar uzayan şartlı bir ödeme takvimine bağlanıyor. Eğer sözleşmelerle belirlenen bu dönemler sonunda çalışanın şirket adına yarattığı gelirler karşılığı oluşturduğu yükümlülükler şirket adına zarara yol açmadıysa hak ettiği primi alabiliyor. Çünkü çalışanlar o an fark edilmese de, şirketin risk ya da kontrol politikalarına aykırı davranarak kar yarattıkları artık bilinen bir olgu.
Daha önce konuyla ilgili olarak ülkemiz finans sektöründe yayınlanan bir makale bulunmaması nedeniyle basit bir örnekle konuya biraz daha açıklık getirmek konuya uzak olanlar açısından faydalı olacaktır. Diyelim ki bir çalışan 100 dolarlık kredi verdi ve bu başarılı çalışmaları sonrası sene sonunda 5 dolar prim almaya hak kazandı. Şirket bu 5 doları kendisine ödeyeceğini ama öncelikle bu 100 dolarlık kredinin sonuçlarını görmek istediğini söyler. Eğer verilen bu krediler gelecek 3 yıl içinde şirkete herhangi bir zarar açmazsa (yani batmazsa) 3 sene sonunda hak ettiği 5 dolar primi çalışana öder. Eğer kişinin faaliyetleri zarara dönüşürse bu prim kendisine ödenmez. Clawback mekanizması şirket ve çalışanlar arasında yapılan sözleşmelerle farklı koşullara bağlansa da temel işleyiş mantığı bu şekilde.
Uygulamanın ABD’de bu yıl içinde gelecek sermaye piyasası düzenlemeleri sonrasında tüm şirketlere yayılması bekleniyor. Bu tür sözleşmelerin piyasa üzerinde ne tür etkiler yaratacağı ise hala belirsizliğini koruyor. 2010 yılı içinde Morgon Stanley CEO’su James Gorman’ın ertelenen %25 primi şirket hisselerinin değerinin %50 oranında düşmesine neden olmuştu. Piyasalar böyle durumları saklanan bir olumsuz bilgi olarak değerlendirebiliyorlar.
Clawback mekanizmasının neler getireceğini ileride göreceğiz. Fakat şirketlerin bu tutumu Michael Faraday’ın bir anısını çağrıştırdı. 19.yüzyılın en büyük bilim adamlarından olan Faraday elektik motorunun mucidi olarak bilinir. Otodidakt (uzmanı olduğu konularda eğitim almamış) ilk ve tek fizikçi ve aynı zamanda kimyacı olan Faraday elektrik motorunu bulduğunda önce İngiltere kraliçesine sunar. Kraliçe motora boş gözlerle bakar ve “bu ne işe yarayacak?” diye sorar. Faraday önce ne diyeceğini bilemez ama sonra şu cevabı verir: “Belki bir süre sonra bunun sayesinde insanlardan vergi alabilirsiniz.”
1 yorum:
denetim mekanizmaları kadar "özdenetimli" yönetim anlayışlarının yaygınlaşmasıyla derinleşmeyen krizleri görebiliriz.
Yorum Gönder